Korona'dan sonra(K.S.) insanlık aynı gemide olduğunu veya aynı denizin sularıyla hayat bulan balıklar olduklarını sanırım bir kere daha görmüştür. Bu geminin bir yerlerinden delinmesine ve nihayetinde su almasına yol açanlar, öte yandan bu denizi(insanlık denizini) kurutarak çölleşmesine sebep olanlar aynı zulüm ve kan çeşmesinin oluklarına su taşımaktadır. Çağın egemenleri buna göz yumarsa bunun karşılığı hayat olan ağır bedelini tüm insanlık ödeyecektir. İnsanlık kendi biriktirdiği kanda boğulma gerçeğiyle baş başa kalacaktır.
 
Bugün bu yaşlı dünyada hayat sürmekte olanlar zengininden fakirine, Müslüman'ından gayrimüslimine, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine bütün insanlık aynı tehditten muzdariptir. İstisnasız herkes aynı düzeyde risk altındadır. Covid-19 virüsü, önlem almayan herkese aynı mesafededir. Kimse bu necis virüsü çıplak gözle görememekte, kendisine musallat olmadan da varlığını hissedememektedir. Virüsün ne zaman nereden geleceği de belli değildir. Hayatımızdan ne zaman çekileceği de meçhuldür. O yüzden bu dert, Asyalısından Avrupalısına insanlığın ortak derdidir. Hepimizin yapacağı tek şey var; o da evimize kapanmak, insanlarla yüz göz olmamak, sosyal mesafeyi titizlikle korumak...
 
Korona'nın İnsanlığa Öğrettikleri Yahut Olanlara Basiret Nazarıyla Bakmak
 
Gözle görülemeyecek kadar küçük, bir o kadar da sinsi olan koronavirüs tabir caizse bir mürebbi, bir hoca misali; yitiğini aramayı bırakın, onun farkında bile olmayan insanlığa çok şey öğretti. Tabii ki öğrenmek isteyenlere, henüz basiret nazarları körelmeyenlere.
 
Koronavirüs, hayatın adeta pamuk ipliğine bağlı muvakkat bir mühlet olduğunu, bu sürenin insanlığın faydasına değerlendirilmesi gerektiğini öğretti bizlere. Her gün basit sebeplerle bağırıp çağırdığımız, kalbini kırdığımız, öfke nöbetlerimizde çok kere insan yerine bile koymadığımız yakın ve uzak dostlarımızın bir anda hayattan çekilebileceklerini hatırladık. Hiç bitmeyecek sandığımız hayatın o kadar da uzun olmadığını, bir gün ölüm meleğinin önceden randevu almadan, çat kapı bizim de kapımızı çalabileceğini fark ettik.
 
Yıpratıcı olduğu kadar öğretici de olan korona günleri sokaktan tecrit edilen 65 yaş üstü(yaşlı) insanlarımızın bilerek veya bilmeyerek nasıl da eğlence malzemesi yapılarak tiye alındığını gösterdi. Hatta bazı gençler, yaşayan ataları konumundaki bu insanlara, sırf sokağa çıktıkları için  nefretlerini kustular. Boyalı basının çok bilmiş bir yazarı parklarda oturan yaşlılara "angut" diyecek kadar bayağılaştı. Onları bu virüsün yegâne bulaştırıcısı gibi gösterme yanılgısına düştü. Yaşlı nüfus ülkenin sırtında kambur gibi gösterildi. Böylece bir de hiç istemediğimiz, hoş karşılamadığımız yaş ayrımcılığı(ageism) kavramı girdi hayatımıza.
 
Geçmişle güçlü köprüler kurmamızı sağlayan, hatıralarımızı zenginleştiren, her daim bir dağ gibi yaslandığımız bu tecrübe abidelerinin, feda edilmeye hazır yığınlar gibi algılanması, geleceğe dair ümitlerimizi azaltırken, endişelerimizi bir o kadar artırdı. Çünkü yaşlıların kalplerini kırmak gerçekte korona virüsünden tehlikelidir. Bu böyle biline!
 
Koronavirüs insanoğluna derin bir muhasebe yaparak(buna tefekkür de diyebiliriz) özüne dönmeyi öğretti. Kibirden yanlarına yaklaşılamayan, küçük dağları ben yarattım tavrıyla böbürlenerek dolaşan  insanların nasıl da aciz olduklarını bir kere daha gördük.
 
Virüsten önce bir işten başka bir işe koşturan insanlar, virüsten sonra can sıkıntısından veya ne yapacağını bilememekten dolayı kitap okumaya başladı. Bu iyi işte! Artık çoktandır okumayı düşündüğümüz, fakat iş yoğunluğundan dolayı okuma imkânı bulamadığımız kitapları okuyoruz. Evde kalma süresi uzadıkça yeni kitaplar satın alıyoruz kendimize.
 
Dünyanın egemen güçleri yüzyıllardan beri büyük bir silahlanma yarışı içine girmişlerdir. Bunun altyapısını hazırlamak için de bütün bütçelerini öldürme teknolojisi olan savaş sanayisine dair ar-ge çalışmalarına ayırmışlardır. Bu bağlamda sağlık(yaşatma) sanayisine/teknolojisine yönelik ar-ge çalışmaları devede kulak kabilindedir. Ama yaşanan son hadiseler insanları sağlık yatırımlarına daha çok yönelmeye mecbur bırakacaktır. Çünkü koronavirüs baskını sağlık alanındaki küresel sıkıntıları ve eksiklikleri ayan beyan göstermiştir. Devletler bu konuda halklarına hesap vermek mecburiyetindedir.