Bu sezon şampiyonluk yolunda mücadele veren Trabzonspor’da yüklü borç miktarı bir kambur gibi ortada duruyor. Özellikle eski başkanlar döneminde akıl dışı transferlerle kulübün hem kasası hem de takım motivasyonu bozuldu.
 
Ağaoğlu yönetimiyle biraz olsun rahatlayan ve sahada rakipleriyle, saha dışında da Türk futbolunu dizayn etmeye çalışan kerameti kendinden menkul yöneticilerle mücadele eden Bordo-Mavililer, bu cendere içinden çıkış yolu arıyor.
 
Öncelikle borçların yeniden yapılandırılmasıyla hareket kabiliyetini artıran yönetim kurulu, takımını sahada da başarılı bir noktaya taşırken devralınan borç hemen hemen aynı noktada kaldı... 335 milyon kısa vadeli, 894.5 milyon uzun vadeli olmak üzere toplam 1 milyar 230 milyon lira borç var. Vadeli mevcutları 269 milyon lira olan kulübün net borcunun 961 milyon lira olduğu açıklandı.
Ziraat Bankası’ndan alınan 500 milyon ana para 5 yıl için kullanılırken, karşılığında 6 ayda bir tüfe artışı %5 faiz ödemeli, ilk iki yıl anapara ödemesiz toplam 120 ayda bitecek. Kısacası Trabzonspor her yılki gelirlerinden faiz olarak 120 ila 130 milyon lira arasında faiz ödeyecek.
 
YAYLA DEĞİL BİZİM UŞAKLAR
 
Trabzon'un geçmişine gidilip eski resimlere bakılırsa şehir, deniz ve kumsalı iç içe idi. Evinden çıkan beş̧ dakika yürümeden sahile varırdı. Trabzonspor’un 1967'deki kuruluşu belli, O zaman ki kurucular Trabzonspor'u kurarken forma rengi için Hamsi üzerinde durdu. Hamsinin GÜMÜŞ MAVİSİ RENGİ VE GÖZLERİNİN BORDOSU dikkate alındı.
Bordo-Mavili takım kuruldu.
Doğusu Of’tan batısı Giresun'la sınır olan Beşikdüzü’ne kadar sahil şeridi kumsaldı. Büyüklerimiz hem denize girerdi hem de kumsalda top oynardı. Özellikle Moloz, Faroz ve Yoroz'a kadar sahil boyu kumdu.
Ali Kemal, Necati, Şenol, Turgay, Kadir, Cemil, Bekir, İhsan, Necmi, Hüseyin, Galip, Serdar, Tabut Ali, Hami burada yazmadığım birçok isim bu sahillerde yetişti. Trabzonspor'da oynadılar. Şampiyonluklar peş peşe geldi.
Şimdi herkes bir kulp takmaya başladı..
Yok Fırtına..
Yok Kaplan..
Yok Yalı değil..
Yayla uşakları..

Trabzonspor’un kuruluş̧ rengi belli..
Hamsinin gümüş̧ mavisi gözlerinin bordosu
Bu renginden başka Trabzonspor'a isim takılmamalı.
Ayrıca Yayla olayına karşı değilim.
Trabzon'un yaylalarını da gezmeye bayılırım.
Arkadaşlar Yalı ile Yayla uşakları eşit..
Yukarıda saydığım isimlerin hepsinin hem Yalı’da, hem köylerinde hem de yaylarında evleri var. Şu anda Trabzonspor'da forma giyen ve oyuncuların hepsi sahil kesiminde oturuyor. Yazları yaylalara çıkıyorlar.
Bırakın öküzün altında buzak aramayı..
Yalı! değil yayla! uşakları demekle ayrımcılık yapılıyor.
Ben de size rahmetli Erbakan Hocamızın sözünü hatırlatırım..
Hadi oradan sizi gidi taklitçiler sizi..
“Kadayıfın üstü kızarmış̧” altı haşlı kalmış̧ misali gibisiniz!
Trabzon ve Trabzonspor bir bütündür.
Ayrım yoktur.
‘Yalı, yayla uşağı yoktur' geçin bu safsataları
'Bizim Uşaklar' vardır.
 
YAZIK OLACAK KELKİTSPOR’A!
 
37 yıldır futbolun içindeyim.
Temel prensip olarak her zaman doğruları söylemek boynumun borcu oldu. 1954 Kelkitspor can çekişirken kimse sahip çıkmazken yerlerde sürünen kulübü Onursal Başkan Murat Akın tek başına elini taşın altına koyup göğsünü siper edip hiç eli titremeden 2 trilyon parasını verip iyi bir takım kuracak. Kulübü rampa yukarıdan düzlüğe çıkartacak sonra birileri çıkıp hiç utanmadan sıkılmadan reklamını yapmak için çarşaf çarşaf açıklama yapıp gündem yaratacak.
Murat Akın bugüne kadar ne yaptıysa kendi için değil Kelkit ilçesi ve 1954 Kelkitspor için yapmıştır. Kimseye 'eyvallah' demedi. Onun yolu her zaman doğru, dürüstlük yolu olmuştur. Bir defa ağzından ben kelimesi çıkmadı biz kelimesi çıktı.
 
Bak sayın Başkan adayı; o zamanki adı Kelkit Hürriyetspor olan takıma 8 sene başkanlık yaptınız. Kelkit Belediyesi'nin imkanlarını da arkanıza alarak o koltukta oturdunuz. Sekiz yıl boyunca Kelkitspor'u niye 3. Lig’e çıkarmadınız. Amatör'de bile başarınız olmadı. Tamam böyle bir açıklamayı yaptınız. Ama konuşurken de lafları söylerken ince eleyip sık dokumanız gerekmez mi! Acaba Onursal Başkan Murat Akın Kelkitli olarak 2 trilyon para harcayıp önce bu takımı bu seviyeye getirdi. Murat Akın'ın hiç bir reklama övgüye ihtiyacı yok. Görülen köy de kılavuz istemez. Siz kafanızı kuma gömerken Murat Akın bunun savaşını verdi.
 
Başkan adayı arkadaş bunları araştırmadan, hiç sıkılmadan Onursal Başkanına teşekkür etmeden ‘ben adayım’ diyorsun. Belli yanındaki çok bilmişler seni yağa kaldırmışlar. Yol yakınken geri dön başkanlık yaptığın dönemlerde Kelkitspor ne sıkıntılar çektiğini Kelkit halkı iyi biliyor. 1954 Kelkitspor’u mali krizden kurtaran Onursal Başkan Murat Akın'dır. Parasız çark dönmez. İyi giden bir arabanın tekerine çomak sokma.
 
Tekere çomağa soktun. 2 trilyon parayı harcayan Onursal Başkan isterse ne yapacaksın? Ayağa kalkan bu kulübü yeniden bataklığa sürmenin bir anlamı yok. Ah, unutmadan; Onursal Başkan Akın'ı yanınıza alın.
 
Bak Başkan adayı arkadaş seni tanımam etmem ama bir tavsiyem olacak. Elazığspor maddi sıkıntılardan ligden çekildi. Bunun gibi birçok örnek var. Her şey parayla olmuyor derken parasız da hiçbir şey olmaz. Kaldı ki daha ikinci yarı başlamadan önce küme düşme potasında iken Onursal Başkan Murat Akın kaleci transfer ederek takımı kurtarmıştır, buralara taşımıştır. Henüz başkan olmadan eski yönetimi, başkanı hele hele Onursal Başkanı yok sayması ve harcanan parayı göz ardı etmen çok enteresan. Demek ki parası olan gücü olan iyilik yapan insanın memleketinde yeri yok, daha önceki yazımda da belirtiğim gibi vefa bir semt adı değildir Murat Akın'ı küstürme, küstürürsen Onursal Başkan size ne destek verir ne de yola devam eder. YAZIK OLUR 1954 KELKİTSPOR'A…
 
DIŞARIDAKİLER ADETA KAHROLUYOR
 
Trabzonspor puan kaybedince kentin dışındaki Trabzonsporlular daha çok kahroluyor ve üzülüyorlar. Bordo-Mavili takımı her gün takip etmekte olan Sağlık Bakanlığı Daire Başkanı Erkan Çavuşoğlu, Alanya ve Ankaragücü maçlarında alınan beraberlikler sonunda gece gözüne uyku girmediğini söylüyor.

Çavuşoğlu, Başakşehir-Galatasaray maçının 1-1 berabere bitmesinin ardından Fırtına’nın şampiyonluk açısından yeniden büyük bir şans yakaladığını dile getirdi. Çavuşoğlu’nun yakın arkadaşı olan Devlet Personel Dairesi eski Başkanı Musa Hetemoğlu Karslı ve aynı zamanda Galatasaraylı. Ama torunu Ali Hetemoğlu iyi bir Trabzonsporlu. O da Bordo-Mavili takımın şampiyonluğuna yürekten inanıyor.
 
TONYA'NIN EFSUNLU YAYLALARI
 
Trabzon'un sıcağından ve neminden uzaklaşmak için İstanbul'da yaşayan Tonyalı kardeşim Mehmet Beşel, amca çocukları Serkan ve Okan Akdoğan kardeşlerle birlikte Akçaabat Düzköy'den turumuza başlayarak Haçka’dan yola çıktık.
 
Trabzon’un efsunlu yaylaları olan ve yolları birbirine bağlı olan Beypınar, Derinoba, Labozan, Mula, Sal obaları, Kankiya, Honefter, Mandagöz yaylarını gezdik.
 
Şenliklerin yapıldığı Ali Meydan ve Kadırga yaylarında oturduk. Geceyi geçirdiğimiz 2410 rakımlı Kumanandoz yaylasındaki evimize geldik. Eve yerleştikten sonra evimizin karşısındaki yaylaları seyrettik. Uçsuz bucaksız yaylara baktığımızda karşımızda Akseki yaylası, Kalıncam ve Sis dağı yayları gözüküyordu.
 
Manzara harikaydı. Yaylada üç değişik havayı yaşadık. Birden sis bastırıyor göz gözü görmüyor, sonra güneş açıyor ve gökkuşağı çıkıyor. Tam çimenlerin üzerine oturup çayını yudumlarken inceden yağmur yağıyor. Kuşların ötüşleri ile yağmur damlaları ot ve yaprakların üzerine vuruyor. Kulağına çok güzel bir ses geliyor. Bu ses insanı öyle bir rahatlatıyor ki her şeyi unutuyorsun. Şenol Beşel, Hüseyin Akdoğan (nam-ı değer Karabaş) ve yaylaları birlikte gezdiğimiz Kader Akdoğan (müdür) kardeşimiz de aramıza katılıyor ve sohbetimiz gece ilerleyen saatlere kadar sürüyor.
 
Sabah erken uyanıp yaylada kahvaltımızı yaptıktan sonra Tonya'ya inerken, alabildiğine yemyeşil hiç bozulmayan İç kale mahallesinden geçerken dere içerisinde bulunan Aliağa Mağarası gezip görülmeli.
Yayla hayatı haziran ayının başından eylül ayının ilk haftasına kadar sürüp giden üç aylık (Var git çiçekleri çıkana kadar) bir dönemi kapsar. Göçle yayla konvoyuna katılıp tekrar Kumanandoz yaylasına geldik.
 
Yaylada göçü indirdikten sonra Kumanandoz yaylasında bulunan 4 kardeşin şehit düştüğü mezarlıklarını ziyaret ettik. Bir rivayete göre bu dört kardeşin kim olduğunu kimse bilmiyor. Meçhul şehit olarak adlandırılıyor. Akşam üzeri Trabzon'a dönmek için tekrar yola koyulduk. Beypınarı yaylasına gelerek yemek molası verdik. Beypınarı’ndaki Başaloğlu kasaba uğrayıp mangalda kuzu etimizi yiyip evimizin yolunu tuttuk.
 
DEVİR TESLİM TÖRENİ YAPILDI
 
İncirlik Camii Trabzon'un en eski ibadet yerlerinden biridir. Cami'nin erkek tuvaletini uzun yıllar Abdullah Aydın Çakır işletiyordu. Bu arkadaşımız 4 ay önce kalça ameliyatı olduğundan Cami'nin tuvaletini ‘oğlum’ dediği ve aynı zamanda caminin altına boyacılık yapan Ömer Karakaş’a teslim etmişti. Ömer hem boyacılık yaptı hem de tuvaleti işletti.
 
Gel zaman git zaman Abdullah kardeşimizin kalçası iyileşmeye ve yavaş yavaş camiinin önüne çıkmaya başladı. Kendini toparlayan Abdullah Aydın Çakır'a Pazartesi günü caminin erkek tuvaletini geri alması için devir teslim töreni yapıldı. İncirlik caminin başkan vekili ve aynı zamanda çay ocağı çalışanı Osman Aslan, Abdullah Aydın Çakır ve dört aydır tuvalete geçici olarak işleten Ömer Karakaş’ı bir araya getirip el sıkıştırarak caminin tuvaletini gerçek işletmecisi Abdullah'a devretti. Mahallenin müdavimi ve işten arta kalan zamanını cami altında geçiren Ferdi Çağlar'da bu olaya şahit oldu. İşyerine yeniden kavuşan Abdullah Aydın Çakır, “Benim yokluğumda caminin tuvaletine sahip çıkan Ömer Karakaş’a tüm arkadaşların huzurunda teşekkür ediyorum” dedi.
 
Y.MAHALLE DURAĞININ CHEVROLET TUTKUNLARI
 
Trabzon’un kendine has özel mahalleleri ve insanları vardır. Dönüşüm ve zaman akışı kapsamında onları kaybettik ve onlarla birlikte dolmuşçuluğa damgasının vurmuş büyüklerimizin Chevrolet arabaları vardı. Her mahallenin, her semtin özel hatırlanan ve herkesin tanıdığı özel simaları vardır. İşte, biz onlara “Chevrolet tutkunları” diyoruz.
 
Bu arabalarla Yenimahalle, meydan arası yolcu taşırlardı. Arabalar Salih Bankoğlu 52 Chevrolet’i, Sabri Bankoğlu 56 Chevrolet’i,  Hasan Bankoğlu 55 Chevrolet’i ve eski İngiliz Hilman marka arabasının içinde. Arabanın plakası TRABZON T. 20067. İncirlik Cami hocası Ali Hoca 62 Chevrolet, Fikret 58 Chevrolet, Boz İsmail ve rahmetli oğlu Arap Muharrem 63 Chevrolet, Harun hoca 56 Chevrolet, Osman Emice (süslü Teyfik'in babası) 58 Chevrolet, Çemberci Mustafa 56 Chevrolet, Efendi Ahmet Lermi 63 Chevrolet, Bakkal Hüseyin Hancı 58 Chevrolet'leri vardı. Durakta ayrıca Kanber, Ergin, Ertan Kakışım ve Hacı Bayram'ın Renault 12 arabaları dolmuş olarak yer alırdı.
 
Yenimahalle durağı 1970’li yıllarda kuruldu. Şu anki  Çay ocağının olduğu yer durak idi. Durakta telefon ve yatak dışında bir şey yoktu. Durakta arabası olan bir gece nöbetçi kalırdı. Mahalle'nin en kibar şoförü Efendi Ahmet Lermi idi. Rahmetli Ahmet Amca takım elbise giyerdi. Kravat takardı. Ayakkabıları jilet gibi idi. Yaşıtlarına, küçüklerine hitap ederken isimlerinin önüne Efendi kelimesini koyardı. Herkes ona  ‘Efendi Ahmet ağabey’ derdi.
 
Mahallenin bir başka şoförü ise Çemberçi Mustafa, koyu Demokrat Partili idi. Çemberci Mustafa Aga kahvaltısını her sabah 56 Chevrolet arabasının üzerinde yapardı. Seçim zamanı geldi mi ona bir heyecan alırdı. Demokratik Parti seçimi kaybettiğinde CHP iktidara geldi mi hemen DP bayrağını çıkartıp bayrak direğine asardı. Durağın olduğu yerde Hacı Zeliha büyüğümüz adına yaptırdığı çeşme ve atların su içmesi için yalak vardı. Mahallede kafası iyi olanları yalağan içerisine atıp yıkarlardı.

Rahmetli Osman Aksu'nun oğlu Süslü Teyfik baba mesleğini şoförlüğü kısada olsa devam ettirdi. Süslü Teyfik bazen şoförlük bazen de muavinlik yapardı. Muavinlik yaptığı esnada Salih Bankoğlu amcanın 52 Chevrolet'i vardı. Altı volttu. Yolcular arabaya bindiğinde akü çalışmazdı. Mahalleden aşağıya arabayı iterdi. Araba çalışmaya başlardı. Mahallede neşe, huzur, şakalaşma vardı. Herkes birbirini tanırdı. Kimse kimseyi kırmazdı. Bugün herkes birbirine yabancı oldu.