Bazı maçlar vardır, kazanırsınız, ‘Önemli olan 3 puandır’ diyerek avunursunuz, lakin bir yandan da içinizden ‘Bu ne biçim futbol’ diye geçirirsiniz..

Her takımın başına gelecek bu durum Trabzonspor’da da yaşanıyor elbet.

Bir gol atıp üç puanın alındığı ancak, kaleci Uğurcan’ın neredeyse yarım düzine mutlak gol kurtardığı, adamların sana top göstermediği, kazanılmasına rağmen kimsenin memnun olmayıp dudak büktüğü galibiyetler olduğu, gibi, önceki akşam Kayserispor ile berabere kalmasına karşın taraftarının takımından memnun olduğu maçlar da var.

Müzmin sıkıntımız böbrek taşlarımızın yeniden faaliyete geçip inim inim inletmeye başlaması üzerine hastanede olduğumuz için ilk yarısını seyredemediğimiz maç için ikinci yarıda ekran başına geçtiğimizde, tabelada 1-1 yazan skoru görünce hayıflandık. Lakin Trabzonspor’un sergilediği futbolu görünce üzüntümüz yerini futbolun adaletsizliğine isyana terk etti.

Çünkü sahada kazanmak için yapılması gereken ne varsa yapan bir takım vardı.

Defanstan atağa çıkmak, orta saha organizasyonu, hücum çeşitliliği, kanat akınları, göbekten zorlama, uzaktan şut çekme, ölü topları iyi kullanmak gibi modern futbolda yapılması gereken ne varsa yaptı, lakin golü bulamadı Trabzonspor.

Bunda 10 civarında mutlak golü kurtaran Kayserispor’un 18 yaşındaki kalecisi Doğan’ın mükemmel performansının yanında geçen sezondan beri Trabzonspor’a adeta 13.rakip olan (12. si Hakemler) direklerin de rolü vardı. Öyle ki yuvarlak direğin içine vuran toplar bile kaleye girmeyip dışarı çıkarak fizik kuralarına bile kafa tuttu.

Sonuçta iki puan kaybedildi ama sergilenen bu futbol hem taraftarını memnun etti, hem de gelecek için umut verdi.

Bu arada kaçan iki puanın yarattığı üzüntüye rağmen 90 dakika bittiğinde yedek kalecimiz Erce ile Uğurcan’ın galip gelmelerini engelleyen rakip takım kalecisi Doğan’ın yanına giderek alkışlayıp, sarılarak tebrik etmeleri, boğazına kadar çirkefe satmış futbolumuzun alkışlanacak görüntüleridir..

Tebrikler takım, tebrikler çocuklar..

Siz böyle oynayın, biz her sonuca razıyız..

ATMA NİHAT BEY!

Trabzonspor’un TFF kurulların tarafsız ve bağımsız olmadıkları gerekçesiyle FIFA’ya yaptığı şikayet üzerine Kulüpler Birliği de, “Trabzon’un arkasındayız ve bu haklı mücadelesini destekliyoruz” açıklamasını yapmıştı. 

Ancak bu girişimden rahatsız olan TFF’nin Başkanı Nihat Bey, Trabzonspor'a, "Bak taahhütnameni ihlal ediyorsun bu da lisansının iptalini yani ligden ihracını gerektirir” diyerekten aklınca aba altından sopa gösterdi.

Ey gidi Nihat Bey!

Biz seni 2011 sezonunda yöneticisi olduğun kulübün yaptığı  hünerli  icraatlarından tanırız..

FIFA’nın UEFA’nın CAS’ın onayladığı  ‘isimsiz kahramanlarınızın’ hünerlerini  nasıl ‘Kumpas’  poşetine sarıp rafa kaldırdığınızı da iyi biliriz..

Lakin sizler de Trabzonspor’u iyi tanırsınız, ne olup olmadığını çok iyi bilirsiniz.

Öyle aklınız sıra, aba altından sopa göstermeye kalkıp da yanlışlara karşı olan mücadelesinde  Trabzonspor’a geri adım attıracağınıza gerçekten inanıyor musunuz?

Birileri ‘Trabzonspor’un bu işi sesi çıkmaz’ diyen olursa da inanmayın...

Ve de boyunuzdan büyük laflar etmeyin..

Yoksa ‘Hazır 80 sene önce oynanan mahalle maçlarında kazanılan kupaları ‘Türkiye Şampiyonluğu’ olarak sayacağız, bu arada ‘Trabzonspor’u da aradan çıkarıp yeniden Mahalli Lig’e dönelim’ mi diyorsunuz?

O iş değil sizin, herkesin boyunu çok aşar Nihat Bey..

Kaldı ki, bu tür tehlikeli demeçler aslında ‘Bir yöre halkını kışkırtarak anarşi çıkarmak’ gerekçesiyle 6222’den yargılanmayı gerektirir..

Kitap önünüzde, bir açıp okuyunuz lütfen!

YARASA MI YEDİLER?

A Milli Takım kampında tam 17 futbolcu Coronavirüs’e yakalanmış..

Bir değil, üç değil beş değil, yazıyla tam on yedi futbolcu..

İnsan merak etmiyor değil..

Ne yani, bunlara yarasa mı yedirmişler?

Ve de bu işin bir sorumlusu olmayacak mı?

TFF’nin A Milli Takımdan Sorumlu Yöneticisi Selim Soydan Bey’e bir yetkili çıkıp da ‘Bu ne iştir’ demeyecek mi?

Gerçi Selim Bey bu aralar çok meşgul.

Takımının bir asır önce kazandığı teneke kupaların Türkiye Şampiyonluğu sayılması için kulis yapıyor, iz sürüyor!..

Böyle basit işlerle uğraşacak zamanı yok..

ŞOK ÜSTÜNE ŞOK!

Zaman zaman gazetelerde ya da internet sitelerinde kalın puntolarla bir haber “Filanca partide büyük şok.’ Acaba ne oldu genel başkan mı istifa etti?’ diyerek bakıyorsun, filan ilçenin 2.başkan yardımcısının katibi görevden ayrılmış!.

Ya yapmayın, bizler bu kadar büyük şoklara alışık değiliz?

Zaten adım başı ŞOK’tan başka bir şey görmüyoruz, ŞOK’tan çıkamıyoruz hepten yüreğimize indirmeyin!

NE GÜZELDİ O GÜNLER

Tarlaların, bahçelerin beton altında kalmadığı, hemen her mahallede bulunan küçüklü büyüklü top oynayacak alanların serpildiği Trabzon’da ne güzeldi mahalle maçları. Bu hafta bizim mahallede, gelecek hafta sizin mahallede, sanki deplasmanlı oynanan maçların tadını bilenler azaldıkça, zaten yok olmuş bir kültür de hafızalardan siliniyor.

Mahalle maçlarının bir de büyük sahada oynananı olurdu. Sezon bitmişse faal futbolcuların da yer aldığı, o mahallede oturmasa da takviye olarak forma giydiği bu takımlar ilçelere, yakın şehirlere giderek iddialı maçlar oynardı. ‘Trabzon’dan takım geliyor, filanca da oynuyormuş’ diye önceden ilan reklamı yapılır, maçlar da çok kabalalık bir seyirci önünde oynanırdı. Kenardan maçı seyreden çocuklar da taca auta çıkan topları getirmek için yarışır, ‘Oğlum gördün mü Osman Abi’ye topu ben getirdim’ diye övünürdü. İşte size böyle bir takım: 1975 yılının Sotka Mahallesi Futbol Takımı Tirebolu’da 6-2 galip geldiği maçtan önce. Ayaktakiler: Hakkı(rah.), Ertuğrul, Kadir(rah.), Ali, Ata, Zekeriya. Oturanlar: Volkan, Metin, Osman, Hasan, İlyas.