Geçen sezon ligin tozunu atan ancak şampiyonluğu amiyane tabirle burun farkıyla Başakşehir'e kaptıran Trabzonspor'da bu sezon maya tutmadı. Nedeni ise yapılan yanlış transferler ve kulüpte alınan palyatif tedbirler. Sörlothlu, Novaklı, Sosalı kadroyu bozup Afobe, Semedo, Marlon, Flavio ve sakatlığından dolayı şu ana kadar verim alınamayan Trondsen hamlesiyle adeta Rus ruleti oynayan yönetim bir de Eddie Newton ile el sıkışınca şimşekleri üzerine çekmişti. Ancak ilk haftalarda ortaya çıkan başarısız tabloda topun ağzına konulan da yönetim oldu.

Bunun üzerine Abdullah Avcı hamlesiyle toparlanma sürecine giren Trabzonspor matematiksel olarak olmasa da şampiyonluk hayallerini başka bahara bıraktı. Özellikle son haftalarda hayal kırıklığı yaşayan Bordo-Mavili kulüpte gündem yerini kongreye bıraktı. Bu konuda çatlak sesler ayyuka çıktı. Yönetim üçe bölünmüş durumda. Divan yönetiminde de restleşmeler söz konusu. Cevabı aranan soru şu: Kongre Aralık’ta mı yapılsın yoksa Mayıs’ta mı? Yönetimden bir grubun görüşüne göre, kongrenin Aralık ayında yapılması halinde gelecek yeni yönetimin eli kolu bağlı kalacak. Zira hiçbir kulüp ara transferde kaliteli ayaklarını vermek istemiyor. Yaygın görüş, kongrenin maçlar bittikten sonra yani Mayıs’ta yapılması.

Kulüp yönetiminde ortaya çıkan ihtilaflar, restleşmeler, tavır koymalar, ikileme düşmeler Trabzonspor'da büyük gediklere neden oluyor. Yaklaşık 141 milyon lira zararda olan bir kulübün ipotek altındaki geleceğini kurtarmak Bordo-Mavili camianın elinde. Şimdi birlik olma zamanı. Şimdi kartları yeniden karıp masaya oturma zamanı. Önümüzde tertemiz bir sayfa var. Trabzonspor'un kurtuluş reçetesi bu sayfada. Hani derler ya 'Balık baştan kokar'... Trabzonspor'un da rayına girmesi yönetimin her konuda fikir birliğine varıp uzlaşmasına bağlı. Masada ve kasada eli güçlenen bir ekibin sahada tozu dumana katması kaçınılmazdır. Bizden söylemesi..

AVCI’YA HAKSIZLIK YAPMAYALIM

Umut artık marketlerin adı.

Hayal kahvelerin,

Sevda pastanelerin,

Arzu sinemaların...

Vefa, Vefa nasılsa eskimiş,

Unutulmuş bir semtin adı... (alıntı)

Son haftalarda alınan beraberlikler Trabzonspor'u adeta abandone edip şampiyonluk hedefinden uzaklaştırdı. Rizespor maçı bardağı taşıran son damla oldu. Dikkat ettiniz mi, Erzurum, Sivas ve Ç.Rizespor maçlarında Trabzonspor bariz üstün olan taraftı. İstatistiki verilere bakın! Topla oynama oranları, rakip ceza sahasında topla buluşma, rakip kaleye şut, korner... Trabzonspor sezon başından bu yana bu kadar veriye sahip olmadı hiçbir maçta. Söz konusu üç maçta rakip kaleciler öne çıktı. Bu sonuçları kalecilerin gününde olmasına mı bağlarsınız yoksa Trabzonspor'un kısır döngü futboluna ya da beceriksizliğine mi tartışılır?

Hüseyin Çimşir'in halefi Newton hamlesiyle ateşten gömlek giyen Trabzonspor ‘zararın neresinden dönülse kardır’ mantığıyla, ilk haftalarda tel tel dökülen takımı ihya etmek için Abdullah Avcı ile anlaşıp kartlarını yeniden karmıştı. Bu hamle belki de yönetimi ipten aldı. Zira Abdullah hoca ile Trabzonspor adeta küllerinden yeniden doğdu. Basında, sosyal medyada linç edilen takım gitmiş, birçok mevkide sırıtan eksikliklere rağmen efsane günleri anımsatan bir takım ortaya çıkmaya başlamıştı. Nitekim gelinen nokta ve toplanan puanlar bunu kanıtlar nitelikte. Bir takımı 17. sıradan alıp şampiyonluk potasına sokmak şapkadan tavşan çıkarmakla eşdeğer.

Buna rağmen bu başarının mimarını tefe koymak, eleştirmek, Bordo-Mavili camianın önüne atmak düpedüz insafsızlık, vefasızlık, nankörlüktür. Son Rizespor beraberliğini ardından sosyal medyada bir kez daha ortaya çıkan çığırtkanlar, cazgırlar, sözde futbol ulemaları Avcı'yı günah keçisi ilan ederek takımı daha da germe derdine düşmüşler.

Dedim ya Vefa semt adı olarak yerleşti belleklere. Şunu kabul edin ki dünyanın en iyi hocasını da getirseniz Trabzonspor bu kadar abat olamazdı. Hatırlayın bu kadroyu çöp diye niteleyip tu kaka yapan gazeteler, spor yazarları art arda gelen başarılı sonuçlardan sonra U dönüşü yapıp günah çıkarmışlardı.

Abdullah Avcı Rizeli olmasına rağmen İstanbul Türkçesiyle konuşan, kelimeleri özenle seçen, hiçbir zaman böbürlenmeyen, sevincini ya da üzüntüsünü abartmayan, çalışkan ve naif bir insandır. Daldan budaktan sakınmayan Avcı'yı ne göklere çıkarın ne de yerin dibine sokun. Rahat bırakın da hadi bu sene olmadı, bari yeni sezonda işinin ehli bu insanla başarıdan başarıya koşalım. Ne dersiniz ey ulemalar! Son bir şey daha... Abdullah Avcı'yı hiç kimseye yedirtmeyiz, hocamızın sonuna dek arkasındayız. Trabzonspor klasikleşen, İstanbul hegemonyasına son veren, Anadolu ihtilalı yaratan zaferlerine alın teriyle, sabırla ulaştı. Biraz sabır... Vefasızlık kavramını hafızalarımızdan silip gönüldaşlık, yoldaşlık, duygudaşlık ilkesiyle hareket edelim. Bugün birlik olma, tek yürek olma günü... Tam destek hep destek olma günü...

TRABZON'DA DOKTOR MU YOKTU?

Trabzonspor-Alanyaspor maçında sakatlanan Berat Özdemir, 5 maçtır forma giyemiyordu. Genç futbolcusu Rizespor ile oynanan maçın ikinci yarısında oyuna girebildi. Genç futbolcunun tedavisi neden bu kadar uzun sürdü?

Sadece bu da değil!

Berat'ın tedavisinde neler oldu neler?

Neler mi oldu?

Genç Berat'ın çekilen MR sonuçları Galatasaray A Takım Doktoru Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Yener İnce’ye gönderildi. Neden?

Trabzon'da bu tedaviyi uygulayacak doktor mu yoktu? Hadi diyelim gönderildi, hiç mi konuşulmadan gönderildi? Neden mi soruyorum bu soruları? Çünkü Galatasaray’ın doktoru Yener İnce'nin özel muayenehanesi var ve özel çalışıyor. Peki bu MR sonuçları ve tavsiye ettiği tedavi için Trabzonspor'a kaç liralık fatura kesmiş olabilir?

Hadi bir tahmin yürütün!

Neyse sizi merakta bırakmayayım daha fazla da ben söyleyeyim! Dr. Yener İnce, Trabzonspor’a 18 bin liralık fatura kesti! Eski para birimi ile konuşursak 18 milyar lira! Ne yapmıştı bu doktor da böyle bir fatura kesmişti Trabzonspor'a? İktidarın "sağlıkta devrim yaptık" dediği bu olsa gerek! Bunca hastane, bunca hekim, ama Trabzonspor bir futbolcusunun tedavisi için Galatasaray'ın doktorunun kapısını çalıyor ve o doktor da fırsat bu fırsat Trabzonspor'a 18 bin liralık fatura kesiyor! İkinci el otomobil fiyatı birader! Ama nasıl olsa muhatap Trabzonspor! Ve nasıl olsa Trabzonspor bankaya ipotekli, pardon kredi yapılandırması yapmış! Dağıtın Trabzonspor'un paralarını, nasıl olsa 7 yıllık borç yapılandırması yapmış Trabzonspor! Bu gidişle bakalım ne olur bu kulübün hali?

KALIBININ ADAMI HÜSEYİN ÖRS

Birçok milletvekili tanıdım, oy için kapı kapı dolaşıp demagoji yapan, seçilip Meclis'e gittiğinde ise vatandaşa yüz çevirip kapısını, telefonlarını kapatan. Nice vekil bilirim, oturup kalkmasını, konuşmasını bilmeyen, siyaset dilini kuşdili belleyip vatandaşla ıslıkla, dumanla iletişim kuran. Liyakat yerine biat kavramını beyinlerinde istiflemiş vekiller tanıdım yaklaşık yarım asırlık hayatımda. Topluma hizmeti Meclis çatısı altındaki koltuklarına zamkla yapışmak, sırça köşklerinde tozpembe hayallere dalmak gibi yanlış bir algı zannedenlerin biletini halk gün gelir keser.

Özellikle son süreçte siyasi polemikler, atışmalar, kavgalar had safhada. Bu, iktidar partisinin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehri kaybetmesinin ardından daha da alevlendi. Polemiklerin, atışmaların sebebi hazımsızlık mı yoksa ülke aşkı mı tartışılır ama bir gerçek var ki vatandaşa hizmet şiarıyla hareket eden vekiller el üstünde tutuluyor. İşte bunlardan biri de Cumhur İttifakı'nın yıkılmaz armadası AK Parti ve ortağı MHP'ye karşı amansız bir mücadele veren Millet İttifakı kanadından İYİ Partili Hüseyin Örs.

Akademisyen bir portföye sahip olan Örs sporla da iç içe. İki dönem 1461 Trabzon Kulübü’nün başkanlığını yapan Örs siyasete soyunduğunda da kişiliğinden ödün vermedi. Sağa sola yalpalamadı, keyif çatmadı, sürekli sahaya inerek halkı dinledi. Nerede bir sorun varsa bunları tek tek not edip Meclis'e taşıdı. Sadece Trabzon'da değil Türkiye'nin her sathında vatandaşla iç içe oldu. 56 yaşındaki Örs mütevazı, karizmatik ve çalışkan kimliğiyle yeri geldi çay bahçesine indi, yeri geldi fındık tarlasına, kimi zaman şoförlerle dertleşti, beş altı yıl önce tanıdığı Tolga ile Yalıköy’deki evine giderek ona sürpriz yaş günü yaptı, kimi zaman küçük esnafı, bazen de KOBİ'leri dinledi. Pedagojik ve sosyolojik bilgilerle de donanan Örs'ün vatandaşla kesişme noktalarından biri de ekonomik sorunlar oldu. Bir koltuğa on karpuz sığdırabilen Hüseyin Hoca, vekilliğin kabuklarına çekilip kendi dünyalarında yaşayan insanlardan ibaret olmadığı görüşünü savunanlardan biri. Seçim sürecinde de seçimden sonra da kişiliğini bozmayan, hani derler ya 'kalıbının adamı' Hüseyin Örs gibi vekillerin artmasını temenni ediyoruz.

EFE HARİKALAR DİYARINDA

Futbol sadece saha içinde kıran kırana mücadele ya da tribünde holiganizm, vandallık kokan bir spor değil, aynı zamanda insanları birleştiren, bir araya getiren, kaynaştıran bir temaşadır. Bugün dünyada milyonları peşinden sürükleyen bir hobi iken kritik anlarda fobiye dönüşen, adrenalini yükselten bu sporun hayran kitlesi günbegün artıyor. İşte bu hayranlardan biri de henüz 14 yaşında, talihsiz bir hastalığın pençesine düşen Efe Öztürk. Onun gecesini de gündüzüne de Bordo-Mavi hayaller süslüyor.

Zira Efe, Trabzonspor'a platonik derecede aşık. Özellikle Uğurcan Çakır onun idolü. Uğurcan’a hayranlığı o kadar büyümüş ki gönlünde, dizginleyemiyor duygularını. Küçük Efe'ye bir sürpriz yaptık ve babası Coşkun Öztürk'le birlikte onu Trabzonspor tesislerine götürdük. Tesislerden içeri adımını attığında dünyalar onun oldu. Hastalığını bir anda unutuverdi. Hele Uğurcan'la kadraja girdiğinde hayranlık beslediği yıldız kalecinin jesti karşısında deyim yerindeyse bulutların üzerinde yolculuk yaptı.

Uğurcan'ın kendisine hediye ettiği Trabzonspor formasıyla futbolcularla fotoğraf çektiren Efe'nin teknik direktör Abdullah Avcı ile diyaloğu oradakileri duygulandırdı. Avcı kendisiyle tanışan bu küçük taraftarı havalar ısındığında idmana davet etti. Babası iş insanı Coşkun, annesi Ayşe ve abisi Emirhan Öztürk evin iki numarası ve neşe kaynağı Efe'nin adeta üzerine titriyorlar. Baba Öztürk, onun için 'yel kayadan ne alır ki' demiş ve tüm imkanlarını seferber etmiş. Trabzon'a özel doktor getirdi. Hastalığında Bio Enerji Uzmanı Ahmet Taner, Efe’ye yaptırdığı hareketlerle genç delikanlının hastalığında büyük ilerleme kaydetti. Tabi bunda Efe’nin azmi mücadelesi çok büyük. Efe, annesi ve abisi ile Hollanda’ya gitti. Bu ülkedeki doktoru Efe’deki iyileşme belirtilerini görünce nerede ise küçük dilini yutacaktı. Baba Öztürk oğlu Efe için deniz kenarındaki evini kondisyon aletleriyle donatmış. Yazın sahilde ona kültür fizik hareketlerinin yanı sıra kumda bacaklarını güçlendirmesi için tüm imkânlarını sefer ediyor. Küçük Efe gönlünde büyüttüğü takımla sarmaş dolaş olup sevince boğuldu. Bir daha görüşmek üzere 'şimdilik' kaydıyla tesislerden ayrılan Efe, kendisine yapılan jeste de teşekkür etmeyi ihmal etmedi.

DURUN! Efe'nin asıl hikayesi bundan sonra başlıyor. Ne olursa olsun asla yılmayacak, küsmeyecek, duygularına gem vurmayacak ve inanıyoruz ki hastalığından kurtulacak.