2022 YKS sonuçlarına göre TYT’de 40 Türkçe sorunun ortalaması 17,7; AYT’de ise 24 Türk Dili sorusunun ortalaması 6,6’dır. Bu sonuçları farklı şekillerde okuyup değerlendirmek mümkündür.

Bu değerlendirmelerden biri de yapılan soru adedi ile bir sorunun değerini çarparak elde edilen sonuca göre değerlendirme yapmak. Buna göre TYT Türkçe ortalaması 44,25, AYT ortalaması27,45 olarak karşımıza çıkar. Bu sonuçlara bakarak çeşitli yorumlar yapmak mümkündür. Bu sonuçlara bakarak Türkçe düşünmeyi ne kadar kazandırdığımıza ilişkin yorumlar yapabiliriz. Türkçe testinden ortalamanın 50’nin altında olması Türkçe düşünmeyi öğretemediğimize ilişkin ipucu vermiyor mu? AYT’ deki sonuç daha da kötü; bu sonuçtan Türkçe düşünmeyi öğretemediğimiz gerçeğini daha açık okuyabiliyoruz.

Türkiye’de ilkokul, ortaokul ve lisede Türkçeyi iyi öğretemediğimiz için üniversitelere Türk Dili dersi koyduğumuz bir gerçek. 12 Eylül yönetiminin mantığına göre, “Milli Eğitimde Türkçeyi gereği gibi öğretemiyoruz, o zaman üniversitelerin her bölümüne Türk Dili dersini zorunlu olarak koyalım. Nitekim koydular. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok. Çünkü dünya anadili sorununu ilkokulda, bilemediniz ortaokulda çözmüştür. Hadi liseye kadar bunu çıkaralım. Allah aşkına mühendislik okuyan bir öğrencinin dilbilgisi ile uğraşmasını nasıl açıklayacağız? Eğer Türkçeyi salt ulusal sınavlarda iyi puan almak için öğretiyorsak o zaman sorun yok. Oysa Türkçeyi Türkçe düşünmek için öğretmemiz gerekir.

İnsanımız çocuğunu eskiden okula “adam olması” için gönderirdi. Adam olmanın temel niteliklerinden biri “okur-yazar” olmaktı. Okuma-yazmanın temel malzemesi olan mürekkep de okuyanların kimliklerini anlatmaya yarayan bir kalıp haline gelmişti: “Mürekkep yalamış biri!” Dijital dünyada ne mürekkep kalmış ne de mürekkep yalayan kimse!..Okula giden çocuk yarının büyüğü olarak yetiştirilirken kendini bilmesi, kültürünü tanıması, benimsemesi ve toplumunu tanıması, anadilini gerçek anlamda öğrenmesi için, vb. gibi hususlarda hassas bir eğitimden geçirilerek yetiştirilirdi. Bu yoldan geçen kimseler için “mürekkep yalamış” kişi diye bahsedilirdi. Böyle bir sistemden çıkan insanın her yönüyle yetişmiş olması ve anadilini doğru kullanabilen hanımefendi/beyefendi olarak yetişmesi tabii idi. Bugün çocuğunu okula gönderen ebeveyn çocuğunun “adam” olmasından çok, nihai olarak parası ve “pestiji” olan, “popüler” bir meslek adamı olmanın sınavlarını kazanabilmesi ile ilgilenmektedir. Bundan dolayı okullar “diploma veren kurumlar” olarak işlev görmektedir.

Bugünkü eğitim sistemi ve yaklaşımı ile Türkçe düşünmeyi öğretmemiz çok zor gözükmektedir. Üniversite mezunu kimselerin bile dilekçelerini arzuhalciye yazdırmasının doğal bir iş hâline geldiği günümüzde, sistemin okuma-yazma konusunda başarısız olduğu açıktır. Konuşma ve yazma becerilerindeki seviyenin gittikçe normalin altına düştüğü herkesçe malumdur. İlkokula başlarken testle tanışan ve bir daha bunu hayatından çıkarmayan kimselerin Türkçe düşünme konusunda sorun yaşaması doğaldır. İlkokuldan başlayarak üniversite bitene kadar devam eden “test çözme” maalesef eğitimin kangreni olmuş bir sorun olarak değerlendirilmelidir. Yakın zamanda sonuçları duyurulan testlere göre liseden mezun olan gençler Türkçe düşünmeyi yeterince bilmiyor! Türkçe düşünmeyi öğretemeyen bir sistem, başka ne yaparsa yapsın işlevsel olamaz!..