En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim; Hüseyin Aygün, CHP'ye yakışmıyor, doku uyuşmazlığı var. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun şahsi isteğiyle Tunceli Milletvekili seçilen Aygün, önce "Dersim Olayları" yaklaşımıyla CHP'ye uymadığını belli etmişti, şimdide yani kaçırılma olayı ve sonrasıyla CHP'ye hiç yakışmadığı tescillendi. Önce 1937 yılındaki "Dersim Olayı" için Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün bilgisi var demiş ve olayı "katliam" olarak yorumlamıştı. Cumhuriyet tarihimizin akışını terse çevirme ve CHP'yi karalama çabalarıyla CHP örgütünün tepkisini çekmesi sonrasında gelen kaçırılma olayı, Hüseyin Aygün'ün düşüncelerinin CHP'ye oy veren milyonlarca insanı rahatsız ettiği açıktır. Hüseyin Aygün'ün kaçırılma olayı sonrası yaptığı açıklamalar kabul edilebilir açıklamalar değildir. Kendisini kaçıran PKK militanları için "Bu eylemi yapan genç arkadaşlar", "Onlar bu ülkenin insanları" gibi laflar etmesi ve sanki PKK'yı haklı gibi gösteme çabaları ne yazıkki bir CHP Milletvekiline yakışan söylemler değildir. Bu söylemler ancak bir BDP Milletvekiline yakışacak söylemlerdir. "Dersim dağlarını özlemişim", "Dersim dağlarında beni çok güzel misafir ettiler" gibi söylemler, ülkemizin bir şehrinin Anayasal ismini zikretmeyip etnik ismiyle sözlerini sürdürmesi, bir TBMM üyesine yakışmaz.  Tunceli'nin isminin tekrar Dersim olmasını isteyebilirsin , hatta bu yolda çaba sarfedebilirsin ama sonuç alana kadar Anayasal ismi kullanmak zorundasın. Çünkü sen sıradan bir vatandaş değilsin, ülkemizin birlik ve bütünlüğü üzerine yemin etmiş bir milletvekilisin. Öncelikle yeminine sadık kalman gerekir. Ondan sonra ismin değişmesi isteğini gerekçeleriyle birlikte açıklaman demokratik bir hakkın olabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama kaçırılma olayı sonrasında ettiğin "Yeni CHP'nin Dersim Milletvekili olmaktan gurur duyuyorum" söylemi her açıdan faul. Ne demek "yeni CHP"? CHP, CHP'dir, başına yeni lafı neden gerekiyor? CHP, her zaman dilimine göre değişen politikalar üretebilir, politikalarını güncelleyebilir ama Atatürkçülükten ayrılamaz. CHP'yi Atatürkçülükten ayırma çabasını CHP tabanı asla kabul etmez. Zaten son kurultayda bunu göstermiştir. Sonra Dersim söylemi, asla CHP tabanının kabul edebileceği bir şey değildir. MHP Milletvekili Oktay Vural'ın bu konuyu eleştirmesini çok haklı buluyorum. Bu söylemler önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde CHP'nin başını çok ağırtacak düşüncesindeyim. Hüseyin Aygün'ün söylemlerini "Barış istemek" olarak yorumlayanlara da bir kaç lafım var; Şimdiye kadar bir çok yetkili barış istemek amacıyla bir çok laf etti, sözde açılımlar planlandı, bir çok görüşme yapıldı hatta "Oslo görüşmesi" oldukça açık bir şekilde kamuoyuna sunuldu. Sonra ne oldu? Hüseyin Aygün'ün kaçırılma olayının hemen akabinde Ramazan Bayramı günlerinde G.Antep, hain bir saldırıya uğradı. Daha bir çok olayla onlarca gencimiz katledildi. Demek ki barış isteyen yok, ülkemizin bölünmesini isteyenler var ve biz bunları ancak seyrediyoruz. Büyük devlet iddiasında olanlar, önce bu ülkenin sınırları içindeki hainlerin kökünü kurutmalı ondan sonra büyük devlet iddiasına devam etmelidirler. Bu hainlerin kökünün kurutulması ancak güvenlik programlarıyla olur. Bazılarının dediği gibi "askeri tedbirlerle bu işler düzelmez" safsatası artık geçerli değildir. 2000'li yılların başında terör sıfır noktasında idi ve bu noktaya askeri tedbirlerle gelinmişti. Şimdide aynı yöntemler uygulanmalıdır. Şu andaki tabloya baktığımızda olayların geçtiği bölgede hiç vakit kaybetmeden "Olağanüstü Hal" uygulanmalıdır. Devletimiz, tüm silahlı gücüyle hainlerin üzerine gitmelidir. Hainlerin etkisiz hale gelmesinden sonra "Barış isteme" gündeme gelebilir. Bu süreçte Hüseyin Aygün ve onun gibi düşünenlerin CHP'den dışlanması şarttır diye düşünüyorum. Ülkemizin bölünmesi yoluna taş döşeyen her kim olursa ezilmeli, etkisizleştirilmelidir. CHP’de bir başka fenomen milletvekili de Muhammet Çakmak. En son Akşam Gazetesine verdiği röportajı okudum. “Gülen Hareketini Türkiye’de yanlış bir yere koymanın büyük bir vicdansızlık olduğunu düşünüyorum.”, “İslam’ın içinde de İslam’ı daha zarif yaşama, daha duygu boyutu ile yaşama bağlamında, insanlar kendi öznel yorumları etrafında kümelenebilirler.” diyerek Gülen Hareketinin tüm dünyaca bilinen dinsel olmayan stratejik konumunu görmemezlikten geliyor. El insaf, Muhammet Çakmak, tüm CHP örgütünün gördüğü “kara” yı, “ak” olarak yutturma çabasında. Buna CHP örgütü sadece güler kanaatindeyim. Muhammet Çakmak’ın bu yaklaşımına Kurtul Altuğ’un sütununda cevap veren Lale Gürman hanımefendi şu soruları sormakta haklı değil mi? “ ‘Gülen Hareketi Türkiye’nin bir büyük gücüdür’ demişsiniz.Sanırım dil sürçmesi yaşadınız, çünkü bu hareket artık tüm dünyada bilindiği gibi, CIA’nın gücüdür, Türkiye’nin değil. Sizin gibi bir araştırma görevlisinin bu konuyu eksik araştırdığını düşünmek doğru olmayacağına göre; bu konuyu neden gerçek olmayan bir biçimde ortaya sürdünüz?” Lale Gürman’ın haksızlığını kim söyleyebilir? İşte, Hüseyin Aygün gibi Muhammet Çakmak’ın da CHP ile doku uyuşmazlığı gün gibi aşikar. Bu kişiliklerin CHP’ye önümüzdeki seçimlerde negatif yönde etkileri olacağını ve oy kaybettireceğini düşünüyorum. Bu nedenle böyle kişiliklerin CHP’den dışlanmaları, istifa yada ihraç yöntemleri kullanılarak gerekir diye düşünüyorum.

Editör: TE Bilisim