İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Grand Cevahir Hotel'de düzenlenen "Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin İş Gücü Piyasasına Uyumu: Zorluklar ve Fırsatlar" konferansının açılışındaki konuşmasında, dünya ile özellikle Batı medeniyeti ile Türkiye arasında Suriyeliler meselesine bakışta büyük farklar olduğunu dile getirerek, Batı'nın kriz ortaya çıktığı ilk andan itibaren konuya güvenlikçi bir anlayışla ve tepkisellikle yaklaştığını anlattı. 

Türkiye'nin göçü yönetmeyi, Batı'nın ise göçü önlemeyi tercih ettiğini ifade eden Soylu, şöyle devam etti: 

"Batı, olayı sadece bir güvenlik sorunu olarak ekonomilerine ve gündelik yaşamlarına tehdit olarak gördü. Buradan hareketle sadece göçmenlerin kendi sınırlarına ulaşmasını engelleyecek çalışmalara ilgi ve destek verdi. Mesela geri kabul anlaşmasını büyük bir şevkle imzaladı ama Türk vatandaşları için vize serbestisini hayata geçirmedi. Sahil Güvenlik Komutanlığımıza bağlı gemiler, haftada bin saat kapasiteyle çalışması lazım gelirken, bugün 4 bin saat kapasiteyle çalışıyorlar. Sadece Batı'ya biraz daha az düzensiz göçmen gitsin diye. Biz göç açısından Batı'nın tampon ülkesi miyiz? Uyuşturucu açısından Batı'nın tampon ülkesi miyiz? Terör açısından Batı'nın tampon ülkesi miyiz? Türkiye tarihsel bir haksızlıkla karşı karşıyadır. Uğraştığımız konu o kadar basit değil. Almanya seçimlerden göç, seçimin ana meselesiydi. İngiltere İçişleri Bakanı Amber Rudd sadece göç meselesi yüzünden istifa etmek zorunda kaldı. Göç meselesini sadece Suriye'den ve başka noktasından gelenlerin Türkiye'ye veya gelişmiş ülkelere doğru gitmesi konusu olarak değerlendirmek ve sadece büyük fotoğrafın içerisinde bir daire olarak almak, meseleye hem bakış açısında hem çözümlemede bizi büyük yanlışa götürür. Geri gönderme dahil, Avrupa'yla uyguladığımız hiçbir işte bugüne kadar en ufak bir başarı söz konusu değildir."

Türkiye Elinden Gelen Gayreti Ortaya Koyuyor

Türkiye'nin göçü yönetme anlamında ciddi ve önemli adımlar attığına işaret eden Soylu, şu bilgileri paylaştı: 

"Harcadığımız 31 milyar doların yanı sıra mevzuat noktasında 2013’te çıkarttığımız Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çok önemli bir adımdır. Bu kanunla kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, halihazırda 81 il teşkilatının yanı sıra göç konusunda önem arz eden 36 ilçemizde de teşkilatlanmasını tamamlamıştır. 16 Mart 2018 tarihinde Geçici Koruma Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle geçici barınma merkezleri de AFAD’dan Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüze devredilmiştir. Bütüncül göç politikası başarılı şekilde yürütülüyor. Bu devirle beraber yaklaşık 10 bin kişilik personel kapasitemiz mevcuttur. 

228 bin Suriyelinin kaldığı 19 tane geçici barınma merkezi, 2 tane kabul barınma merkezi, 18 geri gönderme merkezi, 1 geçici geri gönderme merkezi halen aktif olarak faaliyettedir. Yine aynı kanunla göçü daha etkin yönetebilmek, stratejileri belirlemek ve kurumlar arasında koordinasyonu sağlayabilmek amacıyla Göç Politikaları Kurulu oluşturulmuştur. Ayrıca 2016'da çıkardığımız Uluslararası İşgücü Kanunu ile yabancıların çalışma izinlerinin düzenlenmesi sağlanmıştır. Ayrı bir Geçici Koruma Yönetmeliği de çıkarılarak bu kişilerin kimlik işlemleri, eğitim, sağlık ve diğer sosyal ihtiyaçlarına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Sadece burada değil, buradan El Bab, Azez'e gönderdiklerimizle ilgili bile onların sağlık işlemlerinden nüfus işlemlerine varıncaya kadar Türkiye elinden gelen gayreti ortaya koyuyor. Batı'nın bize bir minnet borcu var. Minnet borcu da şudur, insanlığa nasıl sahip çıkılabileceğini, kendi nesillerine demokrasi, kamu ve hukuk düzenini bozmadan, anlatabilecekleri yegane örnek Türkiye'dir."
Editör: TE Bilisim