Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arasındaki soğuk savaşın devam ettiğini söylüyorlar. Biz demiyoruz Cumhurbaşkanı Gül, özellikle Rektör, YÖK üyeliklerine ve Yüksek Yargıya başbakana yakın isimlerin yerine kendisine daha yakın isimler ile hemşerilerini atıyor (muş) Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi rekabetin kızıştığını gösteriyor. Başbakan Erdoğan, Gül'ü emekliye hazırlarken, Gül'de atamalarda kendine yakın isimleri tercih ediyor. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin başarılı Rizeli Rektör Prof. Dr. Muhammet Şahin, rektörlük seçimlerinde 458 oyla birinci seçilirken, Cumhurbaşkanı Gül, Şahin'in yerine 317 oyla 3. olan Prof. Dr. Mehmet Karaca'nın ataması, Akdeniz Üniversitesi rektörlüğüne yine 439 oyla birinci çıkan Prof. Dr. İsrafil Kurtcebe'nin yerine 288 oy alan Prof. Dr. İbrahim Demir'i ataması, Gazi Üniversitesi rektörlüğüne 5. sıradan seçilen Kayserili Prof. Dr. Süleyman Berberoğlu'nun atanması, Son olarak da Bayburt Üniversitesi rektörlüğüne, Üniversitedeki oy kullanan tüm hocaların yarısının oyunu alan (16 oy), hemşerimiz Prof. Dr. Murat Mollamahmutoğlu'nun yerine 5 oy alan Prof. Dr. Gökhan Budak'ın ataması, bu gerçeği göstermiyor mu? Örnek verdiğimiz bu rektörler, Başbakan Erdoğan'a yakınlıklarıyla tanınıyorlardı. Murat hocanın Bayburt Üniversitesini nasıl kurduğunu bilmeyen yoktur. Nasıl mücadeleler verdiğini. Ne zorluklar çektiğini. Murat hoca üniversitenin rektörlüğüne atandığı zaman Bayburt’a gitmiş. Erzurum Üniversitesine bağlı harabe bir yüksek okul binası ile karşılaşınca şoke olmuştu. Binayı bile güçlükle bulmuştu. Bayburt Lisesi ile yüksek okulun birbirine girdiği, öğrencilerin bile ayırt edilemediği eski bir binada sözde öğretim veriliyordu. Murat hocanın işi çoktu. Kolları sıvadı ve işe koyuldu. Önce üniversitenin kurulacağı alanı buldu, kampüs alanını tespit etti, sonra yerleşkesini oluşturdu. Zamanla yarışıyordu ve hızlı olmalıydı. İşlerin süratle olacağını bildiği için zaman zaman bürokrasiyi de görmezlikten geldi. Rektörlük binasını kurdu, ardından fakülte binalarını. Yoktan var edilen koca bir üniversiteyi kurdu. Adam gibi bir üniversite Bir taraftan fakülte binalarını, diğer taraftan akademik ve idari kadro öte yandan da öğrenci çekmek için gecesini gündüzüne kattı. Sırası geldi Trabzon’dan, sırası geldi Erzurum havalimanlarından Ankara ve İstanbul’da hoca aramaya uçtu. Üniversitesini anlattı. Başardı Murat Hoca. 5 yılda bir üniversiteyi yoktan var etti. Bir şah eser ortaya çıkardı. Kampüsüyle, binalarıyla, akademik ve idari kadrosuyla ve öğrenci sayısıyla Türkiye’de yeni kurulan üniversitelerin ilk sırasında yer aldı. Bayburt’un yerli halkıyla mücadele verdi. Öğrenci yurtları için işadamlarını teşvik etti. Onlar istemedikçe o daha da üsteledi. Belediyeden istediği desteği alamadı, geçmişte dönemin valisinden beklediği desteği göremedi. Kısacası bin bir güçlüğe rağmen o bir eğitim ve ilim irfan yuvası ortaya çıkardı. O her şeyi karşılıksız yapmıştır ama bu başarının mükâfatını işte böyle gördü. En fazla oyu aldığı halde yeniden rektörlüğü atanamayarak şevki kırıldı. Türkiye’de başarıyı mükâfatlandırmak böyle oluyor işte. Yani cezalandırarak. Cumbaba Abdullah Gül de öyle yaptı. Biz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü hak yemeyen, hakkı hak sahibine teslim eden, adalet terazisi şaşmayan biri olarak bilirdik. Ama Cumbabanın terazisi şaştı bu sefer Sayın Gül, böyle bir yanlışı nasıl yaptığını hala anlayamadık. Murat hocanın heykelinin dikilmesi gereken yerde şevkini kırmak hangi akla hizmettir. Bu ülkede bilim adamları kolay yetişmiyor beyler. Murat hoca genç bir beyindir ve bu ülke ondan istifade etmeli.
Editör: TE Bilisim