Sadece ülkemizin değil dünyanın kanayan yarası olan ve her geçen gün daha da ağırlaşan ve insan yaşamını olumsuz etkileyen şiddetle mücadele noktasında HEGEM çok önemli bir projeyi hayata geçirmek için düğmeye bastı.

BAKANLIKLAR PROJE ORTAĞI

Merkezi Ankara’da bulunan başkanlığını da Trabzonlu hemşerimiz Adem Solak’ın yaptığı Şiddetle Mücadele Vakfı(HEGEM) daha güvenli bir toplum parolasıyla “81 ile 150 bin Şiddetle Sivil Mücadele ” projesi Türkiye’de ilk bir uygulama olacak. Dünya ya da örnek olması beklenen proje  Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ve  Giresun Üniversitesi ortaklığı ile hayata geçecek

ATEŞ ARTIK HEPİMİZİ YAKIYOR

Kovid 19 hastalığı ile birlikte toplumun ruh halinin artık neredeyse patlama noktasına geldiğini işaret eden Solak “ Şiddet ateşi artık, sadece öteki kentlerde yükselmiyor, sadece düştüğü yeri yakmıyor; aksine hepimizin, mahallesi, hepimizin sokağı, hepimizin evi her zamankinden daha fazla tehdit altında; hepimizin annesi, babası, kardeşi ve hepimizin canı bütün zamanlardakinden daha fazla risk altında” açıklamasında bulundu.Ülkemizde ve bütün dünyada beka meselesi haline gelen "Şiddetle Etkin Mücadele" konusunda Türkiye'de ilk kez hayata geçirilecek olan, 81 ile 150 bin "Şiddetle Sivil Mücadele Danışmanı" ve 100 bin "Sosyal Arabulucu" yetiştirilmesi projesi ile ilgili HEGEM Vakfı Genel Başkanı Adem Solak şu açıklamalarda bulundu:

RAKAMLAR ÜRKÜTÜCÜ VE KAYGI VERİYOR

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'de 2019 yılında Cumhuriyet Başsavcılıkları Soruşturma Dosya Sayısı 9 milyon 342 bin 676'dır. Bu dosyalarda yer alan şüpheli sayısı 13 milyon 562 bin 961 ve mağdur sayısı 10 milyon 504 bin 922'dir. Bu verilere göre ise, ülkemizde hane başına yaklaşık olarak bir şüpheli ya da mağdur düşmektedir. Türkiye, şiddet/suç bağlamında, İslam Ülkeleri arasında birinci ve OECD ülkeleri (36 ülke) arasında ABD'den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye'de suça karışanların; TBMM Şiddet Araştırma Komisyon Raporuna (2007) göre %88'i, Etkin Hükümlü Projesi Sonuç Raporuna (2009) göre %84'ü, HEGEM Gençlik ve Şiddet Araştırma Raporuna (2018) göre %78'i, "okulunu terk eden" çocuklardır. Terör üzerine yapılan araştırma ve belirlemelere göre ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde PKK'ya katılanların yaklaşık %95'i, "okulunu terk eden" çocuklar/gençlerdir.

OKULUNU TERK EDEN ÇOCUKLAR

 Türkiye'de, 2007-2015 yılları arasında devam, disiplin, vs. nedenlerle okulunu terk eden öğrenci sayısı 1 milyon 929 bin 966'dır. Bu ve diğer benzer verilerden hareketle, ülkemiz için "okul terk problemi, bir güvenlik sorunudur" diyebiliriz. Kadınların anne olarak gelecek nesillere kişilik kazandırmada rolleri ve etkileri çok fazladır. Oysa ülkemizde bölgeler/iller arasında bu yönde sosyal risk oluşturacak büyük farklılıklar vardır. Örneğin; Eskişehir'de okur-yazar olmayan ya da hiçbir okul bitirmeyen kadınların haneye oranı %4 iken, bu oran Şirnak'ta %84, Muş'ta %73, Hakkari'de %70, Şanlıurfa'da %65, Van'da %63, Siirt ve Ağrı'da %62, Bitlis'te %58, Diyarbakır ve Mardin'de %57 ve Batman'da %56'dır. İlgili Valiliklerin talebi üzerine, HEGEM Vakfı tarafından son beş yılda 21 ilin "çocuk ve aile odaklı sosyal risk haritaları" çıkartıldı. Bu çalışmalar yoluyla 120 bin lise öğrencisine ve Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan 12 bin hükümlü-tutuklu gence ulaşıldı; yüz yüze anket/mülakat çalışmaları yapıldı. Bütün bölgeleri kapsayan bu il risk haritaları ailenin, çocuk ve gençlerin ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Özellikle, en az iki ailenin birinde suç mağduru ya da faili bulunması, gençlerin %80'den fazlasının kendilerinden nefret ediyor olması ya da en az bu oranda olmak üzere diğer insanlara karşı öfke ve kızgınlık duyguları taşıyor olması, anlaşmazlıklarını çözme yolu olarak daha çok şiddeti benimsemesi endişe verici temel tehlike faktörleridir.

ÇOK DAHA FAZLA RİSK ALTINDAYIZ

Bir toplumun "beka meselesi" öncelikle, çocuklarının iyi yetişmesi, kötü alışkanlıklara, kötü yapılara kurban olmaması, kültürel değerleri hazmederek ve özgür yaratıcı bir ruhla yetişmesi meselesidir. Çocuk ve aile toplumun temeli, geleceğidir. Hiçbir ülkenin başkentinden bakarak, bütün vatan coğrafyasındaki çocukları görme, izleme, kollama gücü, sansı yoktur. Bu gerçeklikle yerelin önemi, üzerine kafa yormamız, yeni hizmet paradigmaları geliştirmemiz gerekiyor. Şiddet konusu herkesi birebir ilgilendiren, ama genelde hiç kimsenin kendini birinci derecede sorumlu saymadığı garip bir özellik taşır. En vahşi şiddet olayları sonrasında bile, insanlar kendilerini rahatlatacak bir bakış açısı bularak olay yerinden ayrılır; "fail zaten hasta/deli … imiş" diyerek. Ateş artık, sadece öteki kentlerde yükselmiyor, sadece düştüğü yeri yakmıyor; aksine hepimizin, mahallesi, hepimizin sokağı, hepimizin evi her zamankinden daha fazla tehdit altında; hepimizin annesi, babası, kardeşi ve hepimizin canı bütün zamanlardakinden daha fazla risk altında.

PROJENİN ÖNEMLİ GEREKÇELERİ ŞUNLAR:

Şiddet kültürünün ve bağlı olayların yaygınlığı, fazlalığı, Ülkemizde her dört ailenin üçünde "şiddet mağduru bir birey" bulunuyor olması, ülkemizin halen bir "Temel Mağdur Kanunu" çıkartıp yürürlüğe koyamaması, Sahada "Şiddetle Sivil Mücadele Aktörleri" bulunmaması, Şiddet sorunlarıyla en ilgili bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının mevzuattan doğan görevlerinin sadece %10'nunu karşılayabilecek güçte olması, Şiddetin "bir olgu" olarak doğru anlaşılmasında sıkıntı olması; kurumların, kişilerin şiddeti "son bir olay" üzerinden ele alması, "ateşin sadece düştüğü yeri yakması", Siyasi partilerin programlarında ve politikalarında şiddetle sivil mücadeleye ciddi anlamda yer vermemesi, Ülkemizin hala "Şiddetle Sivil Mücadele Milli Politikası" olmaması, Bölgelerde, illerde Devlet Kurumlarınca desteklenen sosyal projelerin sadece %3 kadarının Şiddetle Mücadele özelliği taşıması, Şiddetle Mücadelede henüz "Çağdaş Belediyecilik" aşamasına geçilememesi, Mülki amirlerin; çocuk, aile, şiddet ve suçla ilgili görevi bulunan İl Müdürlerinin “Şiddetle Sivil Mücadeleyi” öncelememesi

PROJENİN TOPLUMSAL YARARLARI:

Bu proje sonucunda;   Tüm illerde, çok sayıda "Şiddetle Sivil Mücadele Aktörleri" bulunacak,  Mülki amirlerin, belediyelerin şiddetle sivil mücadelede işleri kolaylaşacak Sahada şiddet üzerine araştırma/uygulama çalışmaları daha bilinçli ve etkin hale gelecek,  Şiddetin her türünün tüm toplum kesimlerince doğru anlaşılması kolaylaşacak,  Bütün toplum kesimlerinde "şiddetle sivil mücadele" kültürü/bilinci güç kazanacak,  İllerde şiddetle/suçla mücadele yapıları arasındaki bilgi paylaşımı ve işbirliği artacak,  Şiddetle sivil mücadelede fark edilen ihtiyaçlara uygun yeni hizmet yapıları ortaya çıkacak, İnsan ve toplum hizmet alanlarında yeni işe alımlarda ya da ücretli/geçici görevlendirmelerde şiddetle sivil mücadele uzmanlığı bulunan elemanlara öncelik verilmesi fikri güç kazanacak, l) Bütün illerde projeden ve sonuçlarına dayalı uygulamalardan (özellikle aile, çocuk, şiddet, suç, mağdur, insan hakları, güvenlik vb konularda görevi bulunan) Bakanlıkların bağlı kuruluşları, yerel yönetimler, STK'lar, medya kuruluşları, mahalle muhtarları, bütün örgün ve yaygın eğitim kurumlar haberdar edilecek; tüm ülke sathında "Şiddetle Sivil Mücadele Seferberliği” anlayışı ile hareket edilecek.

Editör: TE Bilisim