KKTC kısaltmasıyla ünlenen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 15 Kasım1983 tarihindebağımsız,egemen bir devlet olarak  kuruluşundan önceki aşamada kullanılanilk isim olanKıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD), Kıbrıs’ta iki  devletli federal bir yapının Türk kanadı için nitelik belirtici bir isim olarak düşünülmüştü. Bugünkü KKTC ise, hem 38 yıllık Devletin hem Kıbrıs’taki coğrafî konumunu, hem siyasî rejimini ifade eden bir isimdir.

Önceki hafta KKTC Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Yeniden Doğuş Partisimilletvekili Erhan Arıklı, geçen hafta bu adın ‘Kıbrıs Türk Devleti’ olarak değiştirilmesini önereceklerini, bunun Annan Plânı ile Birleşmiş Milletler (BM) tarafından verildiğini söyledi. Kıbrıs Barış Harekâtının 47. yıldönümü törenine katılmak üzere 20 Temmuz 2021 günü  KKTC’ye giden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüşünde yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin Kıbrıs politikasını açıklarken aynı  adı kullandı.

Ancak ‘Kıbrıs Türk Devleti’ adı, bu Devletin rejimini belirtmemektedir. Eğer KKTC Anayasası’nda yapılacak bir değişiklikle Devletin adı değiştirilecekse en kolay yol, bugünkü ismin başındaki “Kuzey” sözcüğünü kaldırmak, yani ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olarak değiştirmektir. ‘KTC’ olarak kısaltılabilecekböyle bir değişiklik, hem Devletin bağımsız ve egemen konumu, hem siyasî rejimini ifade etmek bakımından daha anlamlı olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı konuşmada söylediği önemli bir söz daha var: ‘Kıbrıs Türk Devleti’nin en kısa zamanda geniş bir tanınırlığa sahip olması için her türlü gayreti sergileyeceğiz.’ Bu açıklama geç de olsa,  KKTC’nin tanınması için dost  ülkelerden  başlayarak Kıbrıs’taki gerçekleri gören bütün devletler nezdinde gerekli siyasî ve diplomatik girişimlerin yapılması bakımından büyük önem taşımaktadır.

Ancak bu yeterli değil. KKTC’nin tanınmasını önleyen başlıca etken niteliğindeki BM Güvenlik Konseyi’nin18 Kasım 1983 tarih ve 541 (1983) sayılı Kararının kaldırılması için deetkili girişimlerde bulunmak gerekir. Güvenlik Konseyi, KKTC’nin kuruluşundan üç gün sonra verdiği bu Kararla Kuzey Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet olarak KKTC’nin kurulmasını ‘1960 Kuruluş ve Garanti Antlaşmalarıyla bağdaşmayan, hukuken geçersiz ve Kıbrıs’taki durumun kötüleşmesine yol açacak bir girişim’ sayarak geri alınmasını istemiş; bütün devletleri ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına saygı göstermeye’ ve ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka herhangi bir Kıbrıs Devletini tanımamaya’ çağırmıştı.

Bu haksız ve Kıbrıs’taki gerçeklere aykırıKarar, Birleşmiş Milletler Antlaşması’na da aykırıdır. Antlaşma’nın ‘Amaçlar ve İlkeler’ başlıklı 1. maddesinin 2. bendi şöyledir:

‘Uluslar arasında halkların hak eşitliği ve kendi yazgılarını kendilerinin belirlemesi ilkesine saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkiler geliştirmek ve dünya barışını güçlendirmek için diğer uygun önlemleri almak’.

Birleşmiş Milletler Anlaşması ile Güvenlik Konseyi’nin bu Kararı  karşılaştırıldığında ortaya bir çifte standart uygulaması çıkıyor: ‘Halkların hak eşitliği ve kendi yazgılarını kendilerinin belirlemesi ilkesi’, sıra Kıbrıs Türk halkının kendisi yazgısını belirlemesine  gelince geçersiz  sayılmaktadır. Bu haksızlığa son vermek ve KKTC’nin tanınmasının önündeki engeli  kaldırmak gerekir. Kıbrıs Türk halkı, aynı ilkenin kendileri için de uygulanmasını bekliyor.

Hikmet Sami Türk

Editör: TE Bilisim