12 Mart günü Türkiye’de korona virüsü vakası 1 idi.
O gün Helsinki - İstanbul uçağı ile Türkiye’ye geldim. İstanbul’dan da Ankara’ya devam ettim ve  Ankara’da kendimi ev karantinasına aldım.
Helsinki - İstanbul uçağında hostesin verdiği İngilizce form kağıdına Helsinki’deki adresimi ve Finlandiya telefon numaramı yazdım ve hostese geri verdim.
Pasaport kontrolünde İstanbul’da, Fin pasaportum ile giriş yaptım. T.C. kimliğimi de sormadı nu sefer memur.
Yani karantina ile ilgili hiçbirşey söylenmeden Türkiye’ye giriş yaptım ki 14 günlük ev karantinasını medyadan okumuştum.
Girişte veya uçakta blr broşür verilebilirdi elimize ne yapacağımıza dair.
İstanbul - Ankara uçuşuma inişten 2 saat sonra devam ettim. 
Uçakta 3 kişilik koltukta cam kenarında tek oturuyordum. “Burası boş mu?” diyerek sorup;  “Boş!”, deyince bir yolcu oturdu.
Rengi solgundu. 
Korku yüzünden okunuyordu.
Ankara’ya indik.
Yurtdışından inenlerin bagaj alım yerine beraber gittik.
O da, yurtdışından geliyordu.
Hiçbir tedbir yoktu.
Sadece uçakta ekranda korona virüs tanıtımı vardı.
Yani Avrupa’dan gelen  herkes evlerine kadar gidebiliyordu.
“Bavulunun dışını çamaşır suyu ile sil eve gidince ve balkona da koy!”, dedim.
“Rengi sokar!”, dedi.
Ne diyeyim?!

Böyle kontrolsüzce girdiğim günün gecesi okulların tatil edildiği haberini de, duydum.
Detaylı bir köşe yazısı yazdım 13 Mart günü sabahı ve Avrupa’da birçok ülkenin yaptığı hataları da sıraladım  ki, biz de yapmayalım diye (20 Mart günü ise çok dağa detaylısını yazdım).
Avrupa’dan gelenlerin “Ölürsem, ülkemde öleyim!”, niyetiyle geldiklerini de tahmin etmiştim ki orada kalanlardan 108’i ölmüş Çarşamba günkü haberlere göre. 
Türkiye’ye virüs getirip bulaştıran ve ölenlerine de şimdilerde duyduk.
Yazımdan sonra Umre’de binlerce kişinin olduğunu öğrendim.
Bunu da duyunca “Yandık!”, dedim!
Çünkü 5 Mart 2020’de Suudi Arabistan, korona virüsü nedeniyle Kabe ziyaretlerini askıya almıştı. 
Oradaki umreciler 2 hafta daha yurtdışında tutulmuş ve yurda geri geleceklerdi.
13 Mart günü Almanya, Fransa, Hollanda dahil 9 ülkeye daha uçuş yasağı konulmuştu.
21 Mart günü ise; yasaklı ülke sayısı 60’ın üzerine  yükselmişti.
Finlandiya’dan o günkü rakamlara göre nüfusa oranlandığında daha fazla vaka olacak Estonya’ya ise yasak yoktu 21 Mart günü. Nüfusa oranlama yapıldığında; Estonya’daki vaka sayısı Finlandiya’nın iki katı oluyordu o gün ve her iki ülkede de, ölüm yoktu.
Bilim Kurulu ve yasak koyanların hesabı biraz karışıktı!
Örneğin New York gibi; ABD’de en çok etkilenen şehre uçuşlar devam etti 28 Mart’a kadar ki 20 gün kadar önce olağanüstü hal ilan edilmişti orada.
12 Mart günü ABD Başkanı Trump, Avrupa’dan İngiltere hariç; 26 AB ülkesinden uçuşları 13 Mart gece yarısından itibaren 30 günlüğüne durduracağını açıklayıp, bize de yasak koymayınca çok sevinmiştik!
Keşke Türkiye’ye de yasak koysaydı!
Şu anda dünyadaki korona virüsü vakalarının yüzde 25’i ABD’de. 
New York’ta ise şu ana kadar yaklaşık  2000 ölü ve 90 bine yakın vaka var!
Halbuki bizim de her yere uçuş yasağı koymamız gerekti başlangıçta!
Ülkelerine döneceklere ise; tek yön uçuşlar ile birkaç  günlüğüne gidiş fırsatı verilmiş olabilirdi.
Donald Trump, “Giden-gider ama ABD’ye gelişler 
  yasak!” şeklinde doğru uygulama yaptı. Ve yaklaşık 48 saat sonra uygulamayı başlattı. 
Bundan sonra; AB Ülkeleri de, vatandaşlarını ABD’den günlerce tek yön olarak taşıdılar.
Bizde ise; saat 15:30’da uçuş yasağı gazetelere düştükten 1,5 saat sonra saat 17’de Türkiye’den yurtdışına kalkacak uçaklara da yasak getirmek, pek kabul edilebilecek gibi değildi.
Gidecek yolcular havaalanında kaldılar, bazıları orada geceleyip yerlerde yattı ve virüslüleri ise; etrafa virüs saçtılar.
Benim dönüş uçuşum 25 Mart günü idi İstanbul’dan Helsinki’ye.
Finlandiya 19 Mart günü sınırlarını kapattı ama THY’ye 24 Mart gününe kadar uçuşlarında bir zorluk çıkartmadı. 
Ben de biletimizi birgün öne alarak 24 Mart Salı gününe hemen değiştirmiştim 19 Mart günü.
21 Mart günü Türkiye’nin uçuş yasağı açıklamasından sonraki 1,5 saat içinde tümden uçuşların iptalini yanlış buldum ve her yere yazdım.
“Bırakın, giden gitsin!”, deyip gideceklere ise;  2-3 gün zaman verilmesini de, önerdim.
Maalesef Finlandiya’ya 21 Mart günü gelen yasak nedeniyle 3 gün uçak uçmadı İstanbul’dan. 24 Mart Salı günü ise; tek ve son uçak uçtu. Benim de olduğum  uçak.
Helsinki’ye döndük herkes Türkiye’de kalmak isterken!
Burada Finlandiya’da da, 14 günlük ev karantinası var yurtdışından gelenlere.
Helsinki havaalanında hiçbir kontrol ve bildiri olmadan yine girdik Türkiye’ye girdiğimiz gibi.
Türkiye’de iken ceb telefonlarımıza gelen mesajla  22 Mart günü Finlandiya’ya döndüğümüzde 14 günlük ev karantinasında olacağımızdan haberdar edilmiştik.
Karantina boyunca markete gitmek, yürüyüş yapmak serbest. Sadece işe gitmek ve kalabalığa girmek yasak. Aynı evde kaldığınız biri varsa o da karantina şartlarına uymalı. Yani işe gitmesi onun da yasak.
Bu Finlandiya’ya kontrolsüz girişe de, isyan ettik.
İspanya gibi en riskli bölgelerden gelenler de böyle giriyorlardı. 
Yaklaşık 200 000 kişi yurtdışından Finlandlya’ya bu şekilde giriş yapmıştı korona virüsü Avrupa’da patlak verdikten sonra.
‘Canlı bombalar’, gelmişti ve gelmeye devam ediyorlardı.
Neyse, 27 Mart Cuma günü biraz önlemler alındı ama sıkı değil yine.
Türkiye’de girişte hiçbir kağıt imzalamama rağmen tüm iş görüşmelerim aksamasını da göze alarak ev karantinasına uydum. 
Çilehanede gibi bir koltukta yattım tavana 12 gün bakarak!
Finlandiya’da şimdi karantinamın 10. günü ve bitmesine 4 gün daha kaldı.
Toplamda 27 gün ev karantinası olacak! 13 Türkiye’de 14 gün Finlandiya.
Her gidilen ülkede 14 günlük karantina var. 
Maske de takıyorum markete giderken ki gece marketlerde 1-2 kişi olduğu zaman 2 kez çıktım alışverişe yiyecek malzemesi almak için.
Biletimi Şubat ayı ortasında Avrupa’da korona krizi patlak vermeden almıştım. Kurultay’a katılıp işlerimi de halletmek niyetinde idim. 
24 Şubat günü Avrupa’da korona gelişmelerini görünce; hemen 21-22 Mart günleri  Cumhurbaşkanınızın da konuşma yapacağı DTİK Kurultayı’nın korona virüsü nedeniyle yurtdışından gelenler için sakıncalı olacağını belirtip, erteleme önerim; yaklaşık 10 gün kadar sonra kabul görmüş ve 5 Mart günü ertelemişti.
Dünyanın değişik ülkelerinden gelecek insanları bir  yerde İstanbul’da toplamak sakıncalı idi. Önceden iptal ise; katılımcıların uçak, otel ve zaman ayırma gibi  durumlarda önceden avantajlı olması demekteki.
Gördük ki; 21-22 Mart günü gelenler de yurtdışına uçuş iptali nedeniyle çıkamayacaklardı. 
Geldikleri ülkelere dönüşlerinde benim gibi 14 gün karantinada kalanları da çok olacaktı.
Kısacası Türkiye’de ilk korona virüsü ertelemesini ilk biz yapmıştık!
Şangay’da bir DTİK üyesi arkadaş şimdi otelde karantinada.
Sadece kapısı tıklanıyor ve yemek veriliyor. Odadan çıkması 14 gün boyunca yasak!
Bizde yurtdışından gelip, karantinaya alınanlar genellikle yurtlarda tutuldular 14 gün boyunca. 
Ne oldu?
Karatinadakiler başka odakiler ile sohbet ettiler, çay demleyip içtiler.
Sonuç; İsparta’da 268 korona vakasının 245’i bunlardan ki olmayana da karantina boyunca bulaştırdılar.
Bizdeki karantinalar, daha fazla kişiye virüs bulaştırmaya yaradı.
Neyse, önce Kurultay 5 Mart günü ertelendi ki aynı gün Suudi Arabistan’da Kabe korona virüsü nedeniyle ziyaretçilere de kapatılmıştı.
Keşke umrecilerin aynı gün tahliyesine başlansaydı oradan.
Sonra camilerin kapatılmasını günlerce önerdim ki Şubat ayı sonundan bu yana Cuma namazlarına kendim gitmiyordum.
Özellikle Avrupa’da korona virüsün hızla yayıldığı ülkelerdeki yurttaşlarımız için Diyanet’in fetva vermesini önerdim devamlı. 9 Mart günü de köşe yazısı yazdım ve sonraki yazılarımda da tekrarladım.
Sonunda o da oldu ama, çok geç oldu.
Türkiye’de 65 yaş üstüne dışarı çıkış yasağı var ama bunları ziyaret yasağı yok. 
En önemli nokta bu dışarıdan gelenler yaşlılara bulaştırırlar.
Finlandiya’da da, yaşlılar torun ve ziyaretçi hasreti çekiyorlar ama, yasak!
Bizde çok gevşek bu uygulama.
Yaşlılar evdeler ama gelen, gelsin!
Canları sıkılmasın!
Yurtdışından gelenlerin yurtlardaki karantinası gibi!
Bu karantinadan amaç; yaşlıları ayrıştırmak, virüs taşıyanlarla irtibatlarını kesmek!
Yurtdışından Türkiye’ye 15 Mart 2020’den önce gelenler, gezdiler karantinada olacağına (İtalya, Çin ve bazı ülkelerden gelenler hariç).
Umreciler de, hem gezdiler hem de ziyaretçi kabul ettiler. 
Hele hele kontrolü atlatanlarından ‘kaçak ziyaretçi’ kabul edenleri de çoktu!
“Valla apartmanda kaçak ümreci var!”, deyip kendi apartmanındakini ihbar etmeyenler de çoktu!
Avrupa’da korona virüsün konusunda yapılan yanlışları 13 Mart günü uzunca bir yazı ile sıralamıştım ve 20 Mart günü ise daha detaylı yazmıştım.
Cemaatle ve Cuma namazları geç de olsa yasaklandı ki Şubat sonundan bu yana kendim gitmiyordum İtalya’da korona virüsü çıktığını duyduktan sonra.
Türkiye’de 5 veya 10 kişinin üzerinde toplanma yasağı da gelmeli ki bu 2 de olabilir!
Ev ziyaretleri tamamiyle yasaklanmalı!
Şimdilik yasaklar var ama halk yine uymuyor yasaklara.
Önceki yazılarımda da belirttim; elde edilen rakamları 20 - 30 ile çarpıp, korona virüsü bulaşmış insan sayısını bulacaksınız.
Ne kadar fazla test o kadar fazla vaka.
Virüs tespiti yapılmayanlar etraflarına bulaştırmaya da, devam ediyorlar!
Durum çok ciddi.
Unutmayalım; en gevşek İngiltere davrandı başlangıçta ve en sıkı tedbirleri alanlarda onlar oldu ki bu Çarşamba günü 24 saat içindeki ölü sayısı yaklaşık 600 idi! 
Beyaz Saray yetkilisi önümüzdeki aylarda ABD’de ölü sayısının 100 bin ila  240 bin arasında olabileceğini belirtiyor. Eğer yayılma engellenemez ise sadece ABD’de sayı 2,2 milyona çıkabilirmiş!
Dünya genelinde 40 milyon tahmini rakamını ortaya bilim adamları da, var!.
Kurallara uyalım, maske takmaya özen gösterelim.
Bu virüsle mücadele aylarca sürebilir.
Korona virüsü, 25 - 41  C aralığında da yaşıyormuş ve 2 metre mesafe de yetersizmiş.
Yetkililer, hiç taviz vermeden uygulamaları yaptırmalılar.
Allah, yardımcımız olsun.