Hastane koridorları daima insan ruhunun derinliklerine kadar kasvet saçar. O acı ve keder koridorlarında soluklanmak her saniye tükenmeyecek bir azaba dönüşür. Zamanın uzadığını hatta durduğunu sanırsınız. Hastanede yaşamı umut ya da ölüm korkusu belirler. Umut daima önde olsa da bir süre sonra yerini ölüm endişesine devreder.

Kalbiniz doktordan gelecek bir iyi haber için atar. Salisiyeler bile adeta devleşir yıllara dönüşür. Kalbiniz üzerindeki baskı her gecen saniye daha da ağırlaşır. Sırtınızdan soğuk terler boşanır. Çünkü kimse sevdiği bir yakınından ebedi ayrılmak istemez. Zira umuttur insanı yaşama bağlayan. Koridorlardaki solgun ışıklar altında diri cisminiz adeta sülietleşir. Ameliyathane kapısı önünde adrenaliniz zirve yapar. Hatta  girdiğiniz aşırı stres nedeniyle ameliyathaneden çıkan hastayı içgüdüsel sahiplendiğiniz dahi olur. Kendi hastanız diye başka hastanın peşinden koşarsınız.

Bazen dini inanışınızla bu açığı kapatmaya çalışarak kendinizi teskin edersiniz. “Derdi veren Allah şifasını da verir”. Elbette ki koşturmak gerek. Ancak varlığı ile teselli edebilecek birini görmek sizi sevindirir, gelen telefonlar adrenalinizi düşürmeye yeterli olmaz. Geçmeyen zamanı loş koridorları voltalayarak harekete geçirmeye çalışır gibi oluveririrsiniz. Akrep ve yelkovan da ayrılmak korkusu ile birbirlerine yapışır. Kendiliğinden açılıp kapanan otomatik ameliyathanenin kapısının her açılışında adrenaliniz ile umutlarınızda tavan yapar.

Böyle ne kadar naçar şekilde beklediği unutulduğu bir anda kapı sizin için son kez aralanır. Hasta yakınları sözleşmişlercesine birden toparlanır ameliyat sedyesinin etrafını kordon altına alır, canlı mı cansız mı olduğuna bakmaksızın sevinirsiniz. Hastanın olup bitenlerden haberi yoktur. Toplu bir koşuşturmanın sonunda yavaş yavaş aklın harekete geçtiği görülür. Esirgeyip bağışlayan Tanrıya şükür için dudaklarınız açılır: “Yüce Tanrım sana şükürler olsun!”

Böylesi yoğun bir duygu içerisinde küçük kardeşimin ameliyatını yaptırdık. Ağırdı. Her şey olabilirdi. Şükürler olsun ki, o yoğun temponun sonunda şimdilik mutlu sona ulaştık. Kardeşim sağlığına kavuştu. İkiye bölündük, zira biz sevinirken başkaları ağlıyordu. Yaşamın içerisinde pek çok gizem saklı. Kimi ağlarken kimi gülüyor. Belki ondandır ki atalarımız “ağlamak ile gülmek kardeştir” sözünü kullanmışlardır. Kanunî, bir kez sıhhatli nefes almanın cihana eşdeğer olduğunu boşuna söylemedi.