Orta okul ikinci sınıftayım. 1.57 boyumla 60 kiloyum. Omuzlarıma deyen dümdüz saçlarımı perma yaptırdım annem kendi saçlarını yaptırırken.
Çok beğendim doğrusu çünkü cılız olan saçlarım hacim kazanmıştı ve bukle bukle oluşunu sevmiştim.

Pazartesi sabahı mahalleden arkadaşlarımla buluşup okul yoluna revan olurken herbirinden övgü dolu cümleler duymak beni daha da mutlu etmişti!

Okula vardık, İstiklal Marşı için hazırola geçtik ve sonrasında sınıflara dağıldık.

İlk dersimiz Türkçeydi ve ben öğretmenimin bilgisine duruşuna hayrandım. O da beni çok severdi, gerçi Fatma öğretmenimiz tüm öğrencilerini çok severdi ama ben hep beni daha çok sevdiğini bilirdim nedense. Dersimiz tam başlayacaktı ki Sibel adında ki sınıf arkadaşım beni göstererek.

“ Öğretmenim, Arkadaşımın saçları koyun kafası gibi olmamış mı? “ diyerek güldü ve o gülünce bulaşıcı olan gülümsemeye tüm sınıf teslim oldu! Tabi ben çok utanmıştım ve bi hışımla sınıftan kaçtım. Okulun arka bahçesinde köhne bir yere çöktüm ve ağlamaya başladım.
Ne kadar orada kalmışım bilmiyorum.

Çöktüğüm yerden başımı yukarıya kaldırdığımda Fatma öğretmenimi gördüm endişeli bakışlar arasında...

Ben sınıftan bir ok gibi çıkınca hemen arkamdan çıkmış ama yaşı itibariyle bana yetişmesi mümkün olmamış ama okulu ve civarını arayıp beni nihayetinde bulmuştu. Sanırım bende onun beni bulmasına çok mutlu olmuştum...

Yanıma çöktü ve beni teselli etmeye yönelik cümlelerini özenle seçerken bir eli saçlarımı okşuyordu şefkatle! Bak Zümrüt gözlüm diyerek naif sesi ile girdi cümleye, beni Zümrüt gözlüm diye severdi ve ben bundan çok mutlu olurdum. Bazen bizim beğendiklerimizi başkaları beğenmez, kabullenmez çünkü herkesin baktığı nokta farklıdır. Göremeyebilirler bizim gördüklerimizi. Mesela şimdi seninle bir masanın etrafında karşılıklı otursak ve ortaya altı rakamını koysak, sen senin oturduğun yerden onu altı olarak görürsün ben ise dokuz olarak.

Ve ikimizde ısrar etsek doğruluğu kesindir çünkü ortada ki gerçek tam manasıyla bize görünen kısmıyla gerçektir, yani bakış açısı ile değişebilir birçok şey! Demem o ki Zümrüt gözlüm; Sibel arkadaşının saçına yaptığı yorumla bu saçının kötü göründüğünü göstermez.
Onun baktığı taraftan ona güzel görünmemiştir mevzu sadece bu.

Evet haklısın sana hakaret etmeye hakkı yoktu ve ben gerekli uyarıyı kendisine yaptım, kendisi de pişman oldu kurduğu cümleden ve senden özür dilemek için seni sınıfta bekliyor, dedi ve bana sıkı sıkı sarılarak “birilerinin yorumlarına kendini bir daha böyle heder etme, daha çok küçüksün ve ben seni anlıyorum ama büyüdüğünde bu ve bu gibi olaylarla karşılaşma olasılığın çok olacak o sebepten gülüp geçmeyi, hayatı tiye almayı öğrenmeyi denemelisin!

Ve ekledi; hayat kendini üzecek kadar ciddiye alınacak bir yer değil! Şimdi Eline kalemini al ve yaşadığın bu olaydan çıkardığın hayat dersini bir kompozisyon haline getir ve altına tarihi atmayı unutma olur mu Zümrüt gözlüm diyerek elimden tutarak sınıfa götürdü!
Ben o gün ki hayat dersimi almıştım ve O günden bu güne yaşadığım yüzlerce olayın içinden hep gülümseyerek çıkmaya gayret ettim çünkü benim idolüm olan öğretmenim bana daha minicikken öğretmişti Hayatı ciddiye almamam gerektiğini!Var olsun Fatma öğretmenim ve o zihniyette ki tüm öğretmenlerim!

Öğretmenler gönünüz kutlu olsun!