Yeni transferlerin de çabuk uyum sağlamasıyla Yeni Malatyaspor karşısında rahat bir galibiyet alarak yeni sezonun ilk üç puanını cebe atan Trabzonspor, hem taraftarını sevindirdi hem de yeni bir takım için gerekli olan zamanı kısalttı.
 
Bu aşamada mükemmel bir futbol beklemek zaten mümkün değildi ve önemli olan kötü başlanan sezonda alınacak bir galibiyetti, o da başarıldı.
 
Ve elbette sakatların dönmesi ve Diabate'nin de katılımıyla ve de kesinlikle şart olan lider özellikli bir stoperin alınmasıyla daha alternatifli ve başarılı bir Trabzonspor beklemek hiç de hayal olmayacaktır.
Edgar Le'nin defansı, Baker'in de orta sahayı toparlaması, Afobe'nin golcülüğü umutlu olmamıza yol açarken, oyunu rakip alana taşıyacak oyuncu sıkıntısı da bence Diabate ile giderilecektir. Bu da özellikle deplasmanlarda ve öne geçilip rakibin baskısına maruz kalınan maçlarda başta defans olmak üzere tüm takımı rahatlatacaktır.
 
Geride kalan 3 maçta görebildiğimiz kadarıyla Newton Hoca topa sahip olup öne doğru pas yapan,  kenar oyuncularını çizgide tutarak sağlanan genişlikle de rakip kaleye orta saha ağırlıklı varyasyonlarla gitmeye çalışan, ayrıca defans çizgisini daha ileride tutup sahayı kısaltarak hem oyuncuların aralarındaki mesafeyi daraltarak pas bağlantılarını kolaylaştırmak, hem de rakibe geniş alan bırakmayıp organize olmasını önlemek gibi anlayışı yerleştirmeye çalışıyor.
 
Belli bir zaman gerektiren bu yeni sistem oturduğunda ben Trabzonspor'un geçtiğimiz sezonda olduğu gibi üstün yetenekli birkaç oyuncunun becerisiyle maç kazanan değil, birlikte oynayan ve kazanan bir takım haline geleceğini düşünüyorum.
 
Ancak bunun için belli bir sürenin geçmesi gerekiyor. Çünkü taşlar yerine hemen oturmuyor.
Bu yüzden oyundan çok sonucun önemli olduğu bu haftalarda alınan her galibiyet takımda yaratacağı güven ve camiada oluşturacağı olumlu hava ile istenilen takıma ulaşmak için gerekli olacak zamanı kısaltacaktır.
 
STOPER TRANSFERİ EN ÇOK HÜSEYİN'İ RAHATLATACAK!
 
Geçtiğimiz sezon oynamaya başladığında çok beğendiği Hüseyin'i Milli Takıma almadı diye Şenol Güneş'i eleştiren Trabzonspor taraftarının önemli bir kısmı bu kez 'Hüseyin'i istemezük' diye adeta kampanya başlattı.

Hele sosyal medyada tam bir linç var. Yahu arkadaşlar Hüseyin elbette mükemmel değil. Belki bu haliyle belki direk de oynamaz. Ancak cansiperane mücadele ediyor, yarar da sağlıyor ve haliyle hatalar da yapıyor. Yeni Malatyaspor maçında yaptığı asist ve tek başına ceza sahasına giren rakibe yetişip yaptığı müdahale ile önlediği gol değil de yaptırdığı penaltı, atamadığı iki pas konuşuluyor. Benim düşüncem ise şöyle: Henüz 22 yaşında ve de bir stoper için çok ama çok önemli özellik olan sürat ve çabukluğa sahip Hüseyin yapılacak özel çalışmalar ile hatalarından arındırılabilir. Zaten şart olan bir stoper alındığında Hüseyin bir süre gözden uzak tutulmalı ama gözden çıkarılmamalıdır. Bu arada Hüseyin'e yardımcı olması için Trabzonspor'da iz bırakmış stoperlerden de yararlanılabilir. Eminim bu işi seve seve yaparlar.
Kaybetmek kolay kazanmak zordur. Ve biz kolay olanı seçmemeliyiz.
 
YA SERKAN DEMEK Kİ NEYMİŞ!
 
Sürekli yazıp söylüyoruz; altyapıdan gelen gençler bizim gözbebeğimizdir. Trabzonspor'un geleceğidirler, ruhudurlar. Trabzonsporluluk onlara dedelerinden, babalarından miras kalmıştır. Ve futbolculuktan önce taraftardırlar. Ve bizler de geçmişte yaptıkları hatalarla ellerine geçen büyük fırsatı değerlendiremeyip kaybolan, iş işten geçtikten sonra da kafalarını taşlara vuran nice yetenekleri bildiğimizden onların da aynı akıbete uğramamaları için 'Aman evlat şöyle yap, böyle yapma' diyoruz. Bazıları anlamıyor, 'Siz de sırf bizim çocuklarla uğraşıyorsunuz' diyor, buna maalesef o futbolcular da inanıyor.

Kendi adıma söylüyorum elbette bizim çocuklarla uğraşacağım. Bana ne belli bir yaşa gelmiş bugün var, az fazla parayı gördü mü yarın gidecek oyuncudan.. Bu niyetle Serkan'a da sürekli yazdık, “Yana geriye çok oynama. Böyle oynarsan aşama yapamazsın, kalıcı olamazsın. Bir kenar adamı bir maçta 3-5 kez çizgiye inip top kesmeli, akılda kalıcı işler yapmalı” diye.. Nitekim Serkan, Malatya maçında harika bir top götürüp olağanüstü bir pasla gol attırdı. Ve ne oldu? Serkan'ın bu maçta yaptığı bütün hatalar unutuldu, tüm Türkiye bunu konuşuyor. Çünkü akılda kalıcı bir iş yaptı. Ve bence formayı kaptı. Artık kimse Pereira'dan sonra sağbek aramıyor, 'Serkan var' diyor..
 
Bu arada Abdulkadir Parmak'ta da büyük aşama var.. Her geçen gün üstüne koyuyor. Daha önceleri ya çok iyi ya da çok kötü oynuyordu, bu sezon istikrarlı bir görüntü veriyor. Ha gayret evlat, aynen devam..
 
BU İŞTE BİR YANLIŞLIK VAR!
 
10 metrelik otobüse biniyorsun 50 kişi, 3 metrelik dolmuşa biniyorsun 10 kişi.. Arada yarım metre var yok.
 
Şimdi 30 -35 bin kişilik stadyumlara 5 bin kişi alsan arada en az 10 metre olur. Karantinadan kaçan bile tribünde olsa hastalık bulaştırmaz..
 
Hem stadyumlara almadığınız adamlar 10 metrekarelik yerlerde tıkış tıkış maçları izliyor TV'den.
Ne maske, ne mesafe, 'Abi çek bir neskafe'
 
Bu seyirci işini ilgililer bir kez daha düşünmeli, maçları yaylanın çimeninde oynanan kıvırtmalı görüntüsünden kurtarmalı.
 
Ya, bir gol sesi çıksın, golü atan da koşacak bir seyirci bulsun, en azından hakeme biri yuuuhhh' çeksin tribünlerden ki:
 
Adam da maç yönettiğini anlasın!..
Tedbirlere sonuna kadar evet, ancak bomboş tribünlere hayır.
 
MM'yi MERİLYN MONROE SANAN GOT KAFALILAR!
 
Bakın bu güzel kızımız Trabzonlu hemşire Seher Altuncu. Yeni atama ve kendisini direkt Covid’le mücadelenin içinde bulmuş. 24 saatlik nöbetlerle yüzde 100 Covid olduğunu bildiği insanlarla uğraşıyor. Bundan da yakınmıyor ancak şundan yakınıyor; 2 kişi karşılıklı maske takarsa etkili oluyor. Bir kişi maskeyi, burnunun altına ya da çenesine indirip, koluna taktığında etkili olmuyor. Lütfen her yerde maske takın. Tedbirlere hep birlikte uyarsak bu dönemi daha kolay atlatacağız"
La daha ne desin hala takım kaptanı gibi maske kolunda, ya da çenesinde dolaşıp MM'yi (Maske, Mesafe)  Merilyn Monroe sanan got kafalılar, daha ne desin!
 
Hastalık kaptığınızda bu kızımızın karşısına hangi yüzle çıkacaksınız?
Hadi başkalarını da umursamıyorsunuz, sizin hastalık bulaştıracağınız çoluğunuz, çocuğunuz, torununuz, ananız, babanız yok mu ya?
 
Yoksa Corona’nın aşısını buldunuz da milletten mi saklıyorsunuz?