Televizyonun, cep telefonunun olmadığı,2. Lig maçlarını radyonun vermediği dönemlerde insanlar Trabzonspor’un deplasmanda oynadığı maçlarının sonucunu öğrenmek için kulübe( Ziya Bey) doluşurdu.
Trabzonspor’un kurucu üyesi ve duayen genel sekreteri merhum Sebahittin Kundupoğlu, manuel telefonla maçların oynandığı şehirlerdeki beden terbiyesine bağlanır, ya da bir başka kaynaktan o anki sonucu öğrenip yönetim kurulu odasının penceresinden bahçede bekleyen kalabalığa seslenirdi:

“ İlk yarıyı Necmi’nin attığı golle 1-0 galip kapattık’
’ Devre 0-0 bitti ama iyi oynuyoruz, ikinci yarıda muhakkak gol atıp maçı kazanırız’
Bazen da ,’Maalesef arkadaşlar’ derdi ‘ 1-0 mağlup olduk, maç ta bitti.
****
Trabzonspor’un 1.Lige (Süper Lige) çıkma arzusunun bence Süper Ligde şampiyon olmaktan bile daha kuvvetli olduğu o dönemler, kulübe çıkanların hemen tamamının cebinde sezon fikstürü ile küçük bir not defteri bulunurdu.
Bu deftere her maçın kadrosu, sonucu, atılan ,yenilen goller , hatta giren çıkan oyuncular bile yazılır, arasına da gazeteden kesilmiş puan cetveli konurdu.

Her maçtan sonrada ‘O orada kesin yenilir, biz şurada mutlaka kazanarız ‘ türünden hesaplar yapılar ve sonunda Trabzonspor şampiyon olarak 1.Lige çıkardı!
Ancak eğer o yenilgi ile liderle Trabzonspor’un arasındaki puan farkı kapanmayacak kadar açılmışsa
büyük bir üzüntüyle defterler yırtılıp çöpe atılırdı.
Deplasmanda 1-0 kaybedilip şampiyonluk umudunun kalmadığı bir Balıkesirspor maçından sonra böyle olmuştu.
İnsanlar tam anlamıyla yıkılmış, umutlar da haliyle bir başka bahara kalmıştı.
***
Büyükler kulübün içinde , mahallenin gobelleri dışarıda aynı üzüntüyü yaşarken, yaşça hemen hemen aynı olmasına rağmen diğerlerine göre daha cüsseli fiziğiyle lider konumunda olan rahmetli Bilal Sümer ‘Birşey yapmamız lazım’dedi.
Mesajı alan tayfa ne kadar irili, ufaklı taş varsa toplayıp yönetim kurulu odasının bütün camlarını aşağı indirdi.
Telefon üzerine gelen polisler kulübün önünde ne kadar çocuk varsa hepsini toplayıp şikayetçi olarak da kulübü işleten Ali Abi ile birlikte Merkez Karakoluna götürdü.

Ben taş atmamıştım ama aralarında bulunduğumdan beni de aldılar.
Karakolda ‘Niye yaptınız, biz yapmadık’ faslından sonra ‘Bir daha yaparsanız çok kötü olur’ denilerek verilen ayarın ardından isimler ve adresler alınarak serbest bırakıldık.
Tabi herkes ismi de adresi de attı kafadan.
Ben isim olarak ne dediğimi unuttum ama adres aklımda:
Çömlekçi Mahallesi gazoz sokak numara 15.
8 KİTAPLI KİTAPSIZ!
‘Facebook'u her açtığımda karşıma doğal olarak herkes gibi "Ne düşünüyorsun?" sorusu çıkıyor. Aslında ‘Ne arıyorsun?’ sorulsa belki daha iyi olur.
Bunu biraz açayım: Trabzon Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği kitap fuarı ya da yazar söyleşilerini etkinliğini merak ederek fuar alanına uğradım. Biraz dolandıktan sonra karşıma sevgili Olgun Önder çıktı ‘Ağabey ne arıyorsun?’ diye sorunca dalgın gözlerle ‘Kendimi...’dedim.
Fuar alanında gerçekten kendimi arıyordum! Ama bulamadım. Çünkü doğal olarak yoktum!.. Çağrılmamıştım. Aslında bu ilk değildi. Belediyenin düzenlediği 4'üncü, yeni belediyenin ise galiba 2'nci kitap etkinliği idi bu organizasyon...
Bu şehirde 50 yılı aşkın gazetecilik ,yapan, 8 adet özgün kitap yazan, bir o kadarına da önemli ölçüde katkıda bulunan bu abd-i aciz kulunuz etkinlikte yoktu!
Büyükşehir Belediyesi böyle de küçükşehir yani Ortahisar Belediyesi farklı mı?
Hayır, o da bir ay önce ‘Yazar Buluşmaları’ adında bir etkinlik yaptı ama biz yazar olmadığımız için çağrılmadık.Haberim bile olmadı!
İşin özü belediyelerin biri AKP'de diğeri CHP'de...
Yani ne AKP ne CHP'ye yaranamamışız demek ki....
Olsun, bu da benim madalyam olsun.’

Demiş yarım asrı aşan gazeteci, yazar, her biri ses getiren 8 kitaplı İhsan Öksüz dostumuz, arkadaşımız
Haksız mı?
Asla..
Lakin bu şehrin yıllardır kaderidir bu,
Kendi insanını hiçbirşeye layık görmeyip, herşeyin en iyisini uzaklarda aramak geleneği!
Futbolda bile öyle değil mi?
Kimse kimsenin düşmanı değil
Beşiktaş’tan iyi bir ücretle kiralanan Muçi’nin forma giydiği maçlarda beklenen katkıyı yapamadığını düşünenler çoğunluktaydı.
Bu yüzden alınması bence de haklı olarak eleştirildi.
Bu da başta teknik kadroyu üzerken oyuncunun da morali bozuldu.

Ne var ki Başakşehir maçının 63. dakikasında Falcorelli’nin yerine oyuna giren Muci, hele de birisi ‘Yahu 10 kişilik takımı bile yenemedik. Üstelik 3 te gol .yedik’ yorumlarıyla başta teknik kadro olmak üzere tüm takımı ipe çekecek bir ortama girilmek üzereyken attığı mükemmel iki golle değil sadece Trabzon’da ,Türkiye’de, tüm dünyadaki Trabzonsporluları sevince boğunca biranda taraftarın da gözdesi oldu.
Demek ki neymiş?
Futbolda kimse kimsenin düşmanı değilmiş.
Bu işin kuralı bu.
İyi oynarsan alkışlanırsın, kötüysen eleştirilirsin..
Öyle alınmaya, darılmaya, küsmeye ,gücenmeye hiç gerek yok..
Formanın hakkını ver canımı ye!
Bu kadar basit.
YAVUZ SELİM ,ALLAH KERİM!
Trabzon’da futbolla ilgili ,ilgisiz neredeyse herkesin sürekli dillendirdiği ancak bir kulaktan girip diğerinden çıkan ‘Hadi Avni Aker tamam da bari Yavuz Selim’i kurtaralım’ sözleri geçtiğimiz günlerde Trabzon’a gelen Ahmet Çakar’ın dile getirmesiyle hazır gündem olmuşken, biz de bir kez daha tekrarlayalım.

Burası eskisi gibi faal olmasa da, en azından Cumartesi ve Pazar günleri 10- 12-14 vs gibi yaş grubu takımların bir iki maçının oynandığı, ailelerin gelip izlediği, zaman zaman da eskiden olduğu gibi emektarlar, emekliler, eski futbolcular, meslek gruplarının özel günlerde gösteri maçları yaptığı hale çok kolayca getirilebilir.
Üstelik de bundan millet bahçesi de hiç bir zarar görmez.
Zira oraya giden sahanın ortasına postu sermiyor ya..
Seren varsa da, yan taraflarda Dünya kadar yer var.

Diyor ve senesini hatırlayamadığım Hüseyin Avni Aker’deki bir sezon açılış törenlerinde Trabzonspor ile Sebat Gençlik’in emekli oyuncularının karşı karşıya geldikleri bir maç öncesi Sebat takımının fotoğrafını paylaşıyorum.
GERİ, GERİ BIKTIRDI
Özellikle de yıldızların birer birer sahalara veda etmesinden sonra , ve de sağlamcı teknik adamların marifetiyle! giderek monotonlaşan futbola eski cazibesini ve de hızını kazandırmak için çeşitli çalışmalar yapılıp ,fikirler tartışılırken, Şili asıllı ünlü İtalyan Teknik adam Manuel Pellegrini’nin bence hiç yabana atılmayacak şöyle bir önerisi oldu..

Diyor ki ; Bir takım rakip yarı sahaya geçtiği zaman, kendi yarı sahasındaki takım arkadaşına pas atması yasaklansın.