Hem geçmişe, hem günümüze dair enteresan haberler okuyorum bu ara.

Okumadan, araştırmadan, hele de günümüzde ki konuşmaları dinleyerek gerçeği öğrenmenin mümkün olmadığını bildiğim için tarafsızca tüm tarihi araştırmaya çalışıyorum.

İşte bazıları…

Eskiden tarım işçileri sabah ezanıyla işe başladığından 1950’li yıllarda bazı toprak sahipleri cami imamıyla anlaşıp sabah ezanını vaktinden erken okuturlarmış ( Kaynak: Ahmet Makal “Türkiye’de 1950-1965 Döneminde Tarım Kesiminde İşgücü ve Ücretli Emeğe İlişkin Gelişmeler”)

Okuyunca inanamadım!

Nasıl yani? Dedim…

Meğer, bazı yerlerde imamla ağa anlaşıp, işçinin emeğini sömürmüş yıllarca!

Hem de Allah’ın adını kullanarak!

Ne korkunç!

“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır!” Diyen Necip Fazıl Kısakürek’in bu sözünü Reis’ten ilk duyduğumda “ neden biz kadınlara sürekli tarla, ev, köşk kısacası, gayrimenkul imgelemesi yapılıyor? Diyerek not almışım bu sözleri. Aradan yıllar geçip, bir arkadaşımdan da tekrar duyunca bu sözleri, dur bir şairin hayatını okuyayım dedim. Dedim ve kaldım… Çünkü bu sözleri okuyunca eş tanımı olarak türbanlı, örtülü bir kadın bekliyordum Necip Fazıl’ın yanında. Ama yoktu! Yani şairin karısı hiç örtünmemiş!

Ah be Necip Fazıl üstad, madem eşin de örtülü değil, ne diye milletin aklını karıştırdın?

Gazeteci Abdülkadir  Selvi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlılığının göstermek için 27 Mayıs darbesini örnek göstererek attığı twiti görünce, yaşım yetmediğinden dolayı oluşan bilgi eksikliğimi tarih araştırması yaparak giderdiği an, okuduklarım çok şaşırttı beni!

Özellikle neredeyse her Salı günü meclis konuşmalarında kürsüye çıkıp CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu darbeci diye suçlayan Devlet Bahçeli’nin partisi MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs 1960 darbe bildirisini de okuyan albay olduğunu öğrenmek çok enteresandı.

Eminim ki benim gibi birçok insan bunu bilmiyordur.

Hem herkesi darbeci diye suçla ama darbe metnini okuyan senin parti liderin olsun…

Vay be!

Algı çalışması böyle oluyor demek ki…

Başka bir bilgi daha…

Arıların dünya yaşamı için ne kadar gerekli olduğunu az çok biliyorsunuz.

Arı yoksa, yaşam da yok…

Neyse bunu farkına varan (çok şükür) Namık Kemal Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa Necati Muz ve ekibi Tekirdağ Şarköy de, aralarında üstün ırk arılarında olduğu bir milli arıcılık projesi başlatır.

Sonra ne mi olur?

7-8 yıl büyük emekler harcanan içinde 200 kovan ve 4 milyon arının olduğu bu projeye, kimliği belirsiz birileri saldırır ve arılar telef olur!

Tam 4 milyon arı!

İki kere okudum bu haberi…

Böyle büyük bir projenin başına güvenlik dikilmez mi, 24 saat kovanları gözetleyen kameralar konulmaz mı? Diyerek dövündüm resmen!

Neden bu ülkede bilim çalışmalarına gerekli önem verilmez?

Kim yapar böyle bir şeyi?

Neden hala suçlusu bulunmaz?

Gitti canım, güzelim arılar!

Offf offf…

Tuhaflıklar bir değil ki…

A dan Z’ye bir başkayız!

“Kasaptan et almıyorum, kuzu kestiriyorum.” Diyen BBP Mustafa Destici’ye, “ Karpuzu marketlerden alırsanız bu olur, ben her sene karpuz ekiyorum “ diyen AK Parti İl Başkanı Mehmet Yılmazer’de eklenince, ne oldu bu siyasilere, yanlarında halkın gerçek durumunu gözlemleyen hiç mi dürüst insan kalmadı?Ne oldu da bu kadar halktan koptular? Diye düşünürken “ Enflasyonu yüreğimizle halledeceğiz.” diyen Maliye Bakanımız Nurettin Nebat’nin bir başka muhteşem açıklaması geldi bu gün…

“ Enflasyonu sadece devlettin çözeceği bir sorun olarak görmüyoruz.”

Haklı, artık konuya benim de el atmam lazım!