Amerika'da yaşayan Sevgili Numan Doğan Kardeşim,
Andımız konusuna değinerek,
"Amerika Birleşik Devletlerinde okullarda öğrenciler,
1942 den beri,
“Andımız” ı bayrağa dönerek okurlar.
Bugün ABD de okullarda okunan “Andımız”
Sadece Türkiye’ye mahsus bir şey değildir.
ABD'nin Andı;
Amerika Birleşik Devletlerine ve onun sembolü Cumhuriyete,
Allahın buyruğundaki tek Millete,
Bölünmezliğine,
Herkese özgürlük ve
Adalet için ant içerim."
Şeklinde beyan edildiğini belirtiyor.
***
Evet,Danıştay'ın andımızın devamına karar vermesine,
İktidar isyan etmemelidir.
Oysa bu gelişmeler Türkiye'nin yönetilmesini zorlaştırıyor.
Bu durum yakın gelecekte daha büyük sorunlar yaratır.
O nedenle mahkemelerimizi yıpratmamalıyız.
***
Ancak,
Danıştay'ın,
Andımız konusunda karar vermesi için,
5 yıl beklemesi,
Yerinde bir eleştiridir.
Çünkü bilinir ki,
"Geç gelen adalet, adalet değildir."
*
Ama "Neden andımıza yeşil ışık yakıldı" tenkidi yapılmamalıdır.
Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir.
Kaldı ki,
Adaletin kestiği parmak acımaz" özdeyişi bizim sözümüzdür.
BAKAN HAKLI AMA
Bakan açıklıyor,
"Din kisvesi altında çocuklarımız kandırılmasın."
Doğru söze ne denir.
Çocuklarımız yıllardır;
"Dini hizmetler" adı altında fena halde kanırılmaktadır.
*
Din ile ilgisi olmayan,
Kuran'a uygunluğuna bakılmadan dayatılarak,
Sözde Allahın emirleri diye hurafeci kitleler çoğaltılmaktadır.
*
Hem de bunca camiye,
Bunca imam ve hocaya rağmen.
10 Binlerce Diyanet camiasına ve hatta devlete rağmen.
***
Şimdi bu ülkede polis olmanın bir prosedürü olduğu halde,
Hoca/imam olabilmenin de bir eğitimi,
Bir diploma gereksinimi olduğu halde,
Bu kimliği belirsiz kimseler.
Ellerinde makbuzlarla hala etrafta para topluyor.
Sözde yurt yapacaklar.
Sözde çocuk okutacaklar.
Sözde dine hizmet edecekler...
***
Evet,
Merdiven altlarında vaazlar veriyor.
Kimse de,
"Sen kimsin?
Ne bilir,
Ne söylersin "
Demiyor.
***
Öyle ya,
Bu kimselere
Kim "Dur" diyecek?
*..
Kaldı ki bu merdiven altı vaazlarından bir FETÖ belası ürettik.
Buna rağmen hala da bu ve benzeri oluşumlara,
"Yeter!" denilmiyor.
TC Bakanı bile bundan yakınıyor.
Sahi neden bu kadar sabırlısınız?
GEL BAKALIM MUHARREM!
CHP tabanı İstanbul'da Muharrem İnce'yi başkan görmek istiyor.
Ama İnce bunun için,
"Önce CHP'nin sandığından çıkmam lazım" diyor.
Öyle,
"Gel bakalım Muharrem!"
Şeklinde himmet eylemeyle değil,
Seçim için önce parti içinde yarışmak gerekir.
Yoksa öyle,
"Gel bakalım Muharrem"
Lütuflarıyla kazanacağımız seçimi de kaybederiz.
*
Evet, gerçekten de o "Gel bakalım Muharrem"
Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettirmesinin nedeni değilse de,
Çok da iyi de gelmemiştir.
*
Ne yazık ki,
Bizde liderler her türlü gücü kendilerinde görüyorlar.
Partilerinden de olsa,
Başkalarının da,
"Onuru var" noktasını ekseriya es geçiyorlar.
*
İşte Uzun yıllar sonra CHP'nin oylarını,
Yüzde 30'lara çıkartan Muharrem İnce,
Bu tuhaf hitabı hala unutmadı.
Ama neylersin ki,
Böyle işler, bizde işler...
YENİ ŞAİRLER GELİYOR.
İşte Güzin Şahinler
Genç bir kadın.
Aynı zamanda Türk Sanat Musikisi icra ediyor...
***
Aynı zamanda
İlk Kitabını Sonhaber matbaacılıktan çıkartmış.
Birbirinden güzel şiirlerinin arasında,
"Sokak Lambaları" şiirini sizler için yayınlıyorum.
"Sokak lambası üşüyor gecenin koynunda
Bir o uyanık, bir ben
Yakamoz vuruyor kıyıya
Bir o ışıldıyor, bir sen
Hani var ya şuramda, sol yanım dedikleri
Ilgıt ılgıt kanıyor
Kanayan ben saran ben
Sokak lambası üşüyor, yakamoz ışıldıyor
Sol yanım da kanıyor
Gecenin gizleriyle
Başbaşayım ben yine"
Tebrikler Güzin kardeş.
SİNAN RÜZGAR GİBİ
Rüzgar,
Bir çay bahçesinde çalışmaktadır.
Görür görmez dikkatimi çekti.
Adını ve nereli olduğunu sordum.
"Mersin'li, ama Trabzon Mersin değil,
İçel Mersin" dedi."
"Acılarım canımı yakıyor, kaçıyorum kendi dertlerimden,
Kendimi buralara attım." dedi.
"Aşk acıları mı?" dedim.
"Babaannem öldü yaşam sevincim öldü." dedi.
"Yapma çocuk!
Sen daha ne acılar yaşayacaksın!
Onun için yaşamalısın...
***
Daha,
Anne acısı,
Baba acısı,
Eş/dost acıları yaşayacaksın...
***
Bir acı bir insana az gelir.
Şiir yazıyor musun" dedim.
Evet, dedi ve bana yazdığı bir şiirini uzattı.
***
"Susmak
Bilir misin susmanın bazen bir kör kurşun kadar ağır olduğunu.
En derin yara olduğunu.
Ne düşündüğünü bilmemek
Sevgi mi,
Nefret mi,
hasret mi
Sessizliğin çığlığını,
Ne yaman bir acı olduğunu,
Nasıl da yakar içini,
Bazen susmak ölüm gibi,
Yaşarken can çekişmenin hali,
Ne yaşatır,
Ne
Öldürür seni."
Yüreğine sağlık rüzgar.
FIKRA
Yolculuktan dönen İdris kahvede oturanlara sordu:
-Yahu pizum Temel nasil öldi?
-Kalpten cittu, dediler.
-Vasiyetu filan var miydu?
-Var idu."Beni denize gömün" demiş idu.
-Cömdünüz mü?
-Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayup verduk...