İsrail ve Filistinliler arasında bitmeyen mücadele yüz yılı aştı...
Anlaşmazlığın nedenleri çok...
Lakin Filistin öyle bir günah işledi ki,
Çek çek bitmiyor cezası...
*
Filistinliler,
Yüz yılı aşkın bir süredir kendi ülkelerinde;
Sürgündür.
Sömürgedir.
Askeri kültürel ve ekonomik işgaller altındadır.
Kendi kaderini tayin etme imkanından uzaktır.
Adeta hücre hapsindedir,
Öz vatanlarında.
*
Yıllar geçiyor...
Filistin adına o topraklarda olumlu hiç bir adım atılmıyor.
Haklarını arayan,
Zulme direnenler,
Ya öldürülüyor,
Ya da zindanlarda çürüyor...

Oysa İsrail,
Yüz yıllarca el yurtlarında varlıklarını,
Nice acılarla,
Ezilmişliklerle sürdürmüş bir kavimdir.
Bir vatanları olsun istiyorlardı...
*
Hatta 2. Dünya savaşında Hitler'in soykırımına uğramışlar,
Canlı canlı fırınlarda yakılmışlardı.
Dedim ya,
Nice acınacak durumlar yaşadılar...
*
Hatta Bin 500'lü yıllarda İspanyol zulmünden kaçan Yahudiler,
Merhametler ülkesi Osmanlıya sığınmışlardı.
Buna Hitlerin fırınlarından kurtulanları da sayabiliriz.
*
Lakin bu acıların öznesi Yahudilerin bu günkü torunları,
Benzer zulmü,
Zorla yerleştikleri coğrafyada,
Filistin'e ve çevredeki tüm Müslümanlara yapmaktadırlar...
*
Çünkü İsrail,
Bölgede Amerika'yı da arkasına alarak,
Silahının gücüyle ha bire toprak kazanma gayretindedir.
*
Onların büyük hayali,
Müslüman ülkelerinin topraklarını gasp edip,
Nil ile Fırat arasındaki toprakları elde etmektir.
Ki bu ideali Tevrat'a dayandırırlar.

Burada,
"Senin ana yurdun, Nil ile Fırat arasında kalan topraklardır.
Bu toprakları elde etmek için vereceğiniz her türlü mücadele kutsaldır."
*
İşte İsrail'in ütopyası bu.
Ya Filistin'in ütopyası?
*
Abdülhamit ve Yahudiler:
Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’in İsrail devleti için Padişah Abdülhamit’ten Filistin’den toprak istediği, Padişah’ın ise bunu kabul etmediği bilinir.
Evet,
"Tüm borçlarınızı ödeyelim ve bu Filistin'de bize toprak verin,"
Sözlerine.
Abdülhamit,
"O topraklar kanla alınmıştır.
Ancak kanla verilir,"
Diyerek muhatabını tersler.
Tersler ama bu topraklarda oturmakta olan bu günkü Filistinli dostlarımızın dedeleri Yahudilere para karşılığında topraklarını satıverdiler.
*
Arından Osmanlı himayesinde 400 yıl yaşayan bu Muhteremler,
1911 yılında Osmanlıya ihanet ederek bağımsızlık ilan ettiler...
*
Cephede düşmanla din adına savaşmaktayken yine bunlar bizleri düşmana satıp kaçmışlardır.
*
Kıbrıs'ta Rumları desteklemişler.
Karabağ'da Ermenilerden yana tavır almışlardır.
Ancak tüm bunlara rağmen Türkiye olarak sürekli olarak Filistin'den yana,
İsrail'e karşı tutum sergiledik.
Hatta İsrail'le aramızda yaşanan en büyük kriz,
Filistin'e insani yardım için Uluslararası sularda bulunan Türk yardım germisi,
Mavi Marmara'ya yapılan saldırı sonucu 9 Türk İsrail askerleri tarafından öldürülmüştür.
*
Evet,
Türkiye her zaman Arap kardeşlerinin yanında olsa da,
Onlar her zaman Türk düşmanlarının yanında olmayı tercih etmişlerdir.
*
Ama bu gün,
Ve her zor gününde Filistin'e ve Kudüs'e ağlayan tek millet yine Türkiye'dir.
EY İSRAİL!
İyi ki küçüksün.
Ama yaktığın yerler cürümünden çok fazla.
*
Ey İsrail!
İnsanlığın baş belası bir münafıksın.
Bu iğrenç vasfınla,
Neredeyse h er ülkeyi önce içinden işgal etmiş,
Baş edilmesi zor bir kanser gibi sarmış,
Sarmalamışsın...
*
Ey İsrail!
Zulüm ile abat olma gayretindesin.
Müslümanları ve tüm insanlığı bıktırdın.
Senin olduğun bu coğrafyada ve hatta dünyada,
Hiç bir zaman insan oğlu huzur/mutluluk bulamadı.
*
Ey İsrail!
Unutma,
Zulme dayanan saltanatlar yıkılır...
ÖNCE SEVDİLER SONRA ÖLDÜRDÜLER.
Evet, neredeyse her gün bir kadın, Eski kocası,
Önceki sevgilisi tarafından öldürülüyor.
Anlaşılan;
Vicdan ölünce,
İnsan denen varlık adeta bir canavar kesiliyor...
ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE
Bir üniversitemizde öğrenciler bildiri dağıtıyorlar.
“Müzik dinleyen dinden çıkar"
Allah’ım ne günlere geldik.
Şu üniversiteli öğrencilerin cehaletine bakınız.

Belli ki,
Bunların kafaları DEAŞ'a ayarlanmıştır.
Bunların eylemleri bununla kalmaz.
Yarın kadının sokağa çıkmasına da karşı fetva verirler.
Sonra Pantolona.
Sonra renkli giysilere…
Sonara…
Sonu yok devam eder gider…
*
İşte bunlar;
Bilerek ya da bilmeyerek Allah’ın dinine iftira atıyorlar.
Dinde olmayan konularda utanmadan gevezelik yapıyor ve diğerlerinin de kendileri gibi düşünmesi için baskılıyorlar...
*
Evet,
Gelelim şu müzik mevzuuna.
Efendim müzik insanı Allahtan uzaklaştırırmış.
Neden uzaklaştırsın?
Mesela:
Gafil gezme şaşkın/Bir gün ölürsün/
Dünya kadar malın olsa ne fayda… "
*
Ya da;
Benim sadık yarım kara topraktır.
Ve ya,
Mavi yelek mor düğme/ Yine düştün gönlüme...
Türkülerini dillendirmek neden dinden çıkartır ki?
*
Yapmayın!
Etmeyin!
Ayıptır diyeceğim ama umurunuzda değil.
Bari Allahtan korkun.
*
Neyse bu karanlık kimselere müzisyenler,
Bir açık hava konseri ile gerekli cevabı verdiler.
"Şeytan bunun neresinde…"
*
Son olarak şunu belirtmeliyim ki,
Allah’ı unutturan müzik veya musiki değil,
Haram yemektir.
Nifak çıkartmaktır.
Menfaat düşkünlüğüdür.
Adam öldürmektir.
Yetim hakkı yemektir.
Ve bunun gibi...
FIKRA
Kudus'e atanan bir Amerikalı gazeteci,
Ağlama Duvarı'nın önünden gelip geçerken, bir Musevi'nin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini fark etmiş.
Haftalarca ayni manzarayı görünce dayanamamış ve sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş.
Adamdan izin aldıktan sonra teybini açmış ve konuşmaya başlamış:
isminiz?
David.
Polonya Yahudisiyim.
65 yaşındayım.
Smalla'da bir manav dükkanım var.
Evliyim.
İki çocuğum Telaviv'de bir çiçek serasında çalışıyorlar...
Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı'nda, dua ederken görüyorum.
Evet,
Her sabah dükkanımı açmadan önce buraya gelir,
Dünya barışı ve ulusların kardeşliği için dua ederim...
Öğle tatilinde yine gelir;
Bu kez yer yüzündeki acıların ortadan kalkması ve bütün insanların refaha kavuşması için dilekte bulunurum...
Aksam da eve dönmeden önce yine uğrar; bu kez iyi ve dürüst insanların esenliği için dua ederim... Cumartesi günlerimin tamamını da burada geçiririm, ayni şeyler için dua ederek...'
Çok güzel.
Ne kadardır sürüyor bu?
İsrail kurulup da buraya göç ettiğimden bu yana...
Yani 40 yıldan fazla oldu...
Gazeteci etkilenmiştir.
Duygulu bir ses tonuyla sorar:
40 yıldır burada dua ediyorsunuz...
Bunca yıl sonra nasıl bir duygu var içinizde?
Nasıl hissediyorsunuz? ...
Yaşlı Musevi;
Ümitsiz,
Bıkkın ve üzgün bir ifadeyle duvara bakar ve kırgın bir ifadeyle cevap verir:
Bilmiyorum...
Sanki, duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu var içimde...