Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin hatta Beşiktaş’ın milyon euroları Transfere ayırdığı, zaten kaliteli olan kadrolarını dünya markası yıldızlarla süslediği bir sezon öncesi Trabzonspor belki de tarihinin en suskun dönemini yaşıyor.
Türk futbolunda realite olan, en az şampiyonluk kadar değerli olan Transfer rekabetinde Trabzonspor çok gerilerde kalması ve hazırlık müsabakalarında ortaya konan oyunun taraftarı tatmin etmemesi camiada bir tedirginlik yaratmadı dersek yalan olur.
Bu olumsuz görüntüye İki gün önce Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Adana Demirspor'un Avrupa arenasında rakiplerini güzel bir oyunla farklı mağlup etmesi de eklenince bu maçın önemi ve oyunculara yüklediği stresin bir kat daha arttığını gözlemlemiştim.
Kadroların açıklanması ile sahadaki onbirin geçen sezon hayal kırıklığı yaratan onbir ile yüzde 80 örtüşmesi sahada ortaya konacak oyunu görmek Nenad Bjelica’nın kadroya dokunuşuna dair fikir sahibi olmak açısından dikkatimi bir kat daha artırdı.
Maça daha iştahlı başlayan tarafın ev sahibin Trabzonspor olduğunu söylemeliyim. Bu baskı ve arayışlar kısa sürede meyve verdi ve Köşe vuruşundan gelen topta Denswil ile maça bir nevi önde başladı ev sahibi.
Golden sonra da arayan, isteyen, arzulayan tarafın Trabzonspor olduğunu söylemeliyim. İlk yarıyı tek kelimeyle özetlemek gerekirse yüreğimize su serpti diyebiliriz.
İkinci yarıya biraz daha temkinli, tutuk başladı Fırtına. Özellikle ilk yarının başında Denswil’in hatalı pasları baş ağrıtacak cinstendi. Tutuk oyun hocanın da dikkatini çekmiş olacak ki önce Visca, sonra Trezeguet ve Abdülkadir Ömür’ü kenara aldı. Doğucan’ı Kourbelis’in yanına koyarak savunma güvenliğini artırma niyeti zaten üretmekte zorlanan Trabzonspor’un ofansif anlamda iyice körlemesine sebep oldu.
Her ne kadar üretkenlik anlamında göz doldurmayan bir müsabaka olsa da lige 3 puanla başlamak önemliydi.
Sonuç; mutlak kadro kalitesini artıracak transferler yapılmalı.