Ne bekliyordunuz ki?
“Gölgelerin gücü adına! Güç bende artık!” Nidalarıyla kâinatta öldürmediği bir kul bırakmayan HE-MAN…
Kırmızı donuyla gökyüzünde efil efil uçarken, sözüm ona kötüleri hiç acımadan yok eden SÜPERMAN…
Kara maske ve vampir kanad
Ne bekliyordunuz ki?
“Gölgelerin gücü adına! Güç bende artık!” Nidalarıyla kâinatta öldürmediği bir kul bırakmayan HE-MAN…
Kırmızı donuyla gökyüzünde efil efil uçarken, sözüm ona kötüleri hiç acımadan yok eden SÜPERMAN…
Kara maske ve vampir kanadından bozma peleriniyle Dünyayı güya kötülerden kurtarma uğruna, bize biçim biçim ölüm seyrettiren BATMAN…
Amerikan Bayrağı renkleriyle süslenmiş tayttan bozma kılığıyla düz duvarda tırmanarak şehirdeki bütün kötüleri bir bir katleden, sonrada keyifle kollarını geren SPİDER MAN…
Bit kadar fare JERRY’i yok etmek uğruna bize öldürmenin bin bir çeşidini gösteren kedi TOM…
Ve güya Dünyayı ve insanlığı kötülerden kurtarma hikâyesi savsatası altında en az 3 nesli kana, katliama, kötülüğe ve vahşete alıştırarak büyüten diğerleri…
Amerikan Emperyalizmin silahla yapamadığını şimdi bize allayıp, pullayarak ve olağanüstü tasvirlerle süsleyerek bilinçaltımıza kazıtan, masum sandığımız karton endüstrisinin renklendirdiği çizgi filimler yaptı.
Buyurun işte sonucu… Neredeyse her gün bir çocuk tecavüz haberi!
2. Dünya Savaşı sonrası gelişen sinema endüstrisi, koskoca bir milleti farkında olmadan değiştirdi.
Şiddet içerikli çizgi filmleri, olağan dışı karakterleri canlandıran sinema filmlerini seyreden en az 3 nesil, şimdilerin potansiyel suçlu adayı. Ki özellikle erkekleri fazlası ile etkisi altına alan bu duruma bir de şiddet içerikli bilgisayar oyunları eklenince iş çığırından çıkmış durumda. Tüm toplum olarak ciddi bir şekilde bilgilendirilmeye ihtiyacımız var. Bir topluma nasıl bir oyun oynandığını ve özellikle ekran yoluyla zihinlerimize nasıl
“ Alt mesajlar” gönderildiğini birilerinin çıkıp, “
Kamu spotu “ türünden yayınlarla halka anlatması gerekiyor. Vaktiyle, “
başımdan gitsin, çizgi film seyretsin de oyalansın, onlar oyalanırken biz de şurada rahatça iki laklak edelim “ denilerek, kontrolsüz ve dikkatsizce televizyon karşısına oturtulan bugünün ebeveynleri, gençleri, çocukları şimdi şiddetten geçilmez durumda. Ne yazık ki bu durumdan ne çığlık atarak, ne de feryat ederek kurtulamayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Koskoca kadınlar kendilerine gösterilen “
Erkek şiddetine “ çığlıkla karşı koyamazken, el kadar bebeler nasıl karşı koysun? Sürekli yazıyorum, yine yazacağım… Tecavüzcüler, katiller hep en yakınımızdakilerdir. Hep en tanıdıklarımızdır. Çocuğun masum aklı en yakınındakinin onun ırzına geçeceğini kestiremez. Düşünemez. Ki zaten cani onu mutlaka bir şekilde kandırmanın yoluna gidecektir. Ya oyun kuracaktır, ya da karşı koyamayacağı bir ikramda bulunacaktır.
Siz katledilen çocukların ailelerinin onlara bu tembihleri vermediğini mi sanıyorsunuz?
Elbette veriyorlardır. Ama cani aklına koyduysa, el kadar bebe ne yapabilir ki? Hiçbir şey yapamaz! Zaten korkusundan siner kalır yavrucak…
En son Melek Mert’in elim ölümünde kaleme almıştım. “ Çocuk tecavüzcülerinin gözetim altında bile yaşaması oksijen israfı !” diye. Dünkü haberde Melek Gizem’in katilinin 2 defa intihar’a teşebbüs ettiği, bu yüzden psikolojik olarak müşahede altına alındığı yazıyordu. Benim ödediğim vergilerimle bir caninin 3 öğün yemek yiyerek keyifle yan gelip yatarak karnını doyurmasına üstüne üstlükte Prozac grubu sakinleştirici, suni mutluluk verici ilaçlarla yaşatılarak tedavi edilmesini kesinlikle ve kesinlikle istemiyorum!
Hatta bu ve bunun gibi canilerin idam yöntemiyle de değil, elektrikli sandalye de can çekişe çekişe ölmesini istiyorum. Bu arzum lütfen kimsenin tuhafına gitmesin, sonuçta ben de o çizgi filmlerle büyüyen jenerasyondanım. Ve bu şiddet arzumu, masum bir yavruyu katleden canilerin yok edilmesinde kullanmak istiyorum. Ağırlaştırılmış cezaların gözünü kan bürümüş bir sapığa karşı caydırıcı etkisinin olacağına inanmıyorum. Zira ceza insan’a verilir…
Bunlar cani!
(İnci’den Not: Freedom House örğütünün Türkiye’yi “basını özgür olmayan “ ülkeler kategorisine almasından dolayı Amerikan Obama Hükümetinin bu durumdan son derece endişeli olduğunu açıkladı… Yıl 1950. Dış İlişkiler Kurulu üyesi David Rockefeller görüşmeye çağırdığı büyük yayın organlarından bazılarından olan Washington Post, New York Times, Time Magazine adlı yayın organları yöneticilerine dönerek “Verdikleri sessizlik sözünü 40 yılı aşkın süredir tuttukları için teşekkürü borç biliriz. Eğer bu yıllar boyunca halkın dikkatini yaptıklarımıza çekselerdi dünya üzerindeki planlarımızı gerçekleştirmemiz imkânsız olurdu.”
Bilmeyenler için söyleyeyim, Rockefeller sadece Amerika’nın değil, dünyanın da aynı zamanda en zengin, en güçlü ailelerinden biri olup “ Yeni Dünya Düzenini “ hayata geçirmek için uğraşan, günümüzde de Amerikan Yönetiminde sözü geçen Yahudi Locasının başını çeken dünyanın en büyük silah tüccarı ailedir. Bu durumda soruyorum… Ya Amerikan Basını ne kadar özgür?