Sevmenin de bir rengi var derler.
Mesela Kırmızı: tutkunun,
Sarı: Vefasızlığın,
Pembe ise umudun rengidir.
Ama beyaz…
Beyaz başka bir şeydir.
Beyaz, sessiz bir dua gibidir.
Ne bağırır ne çağırır, ama en derin yerden konuşur insana.
Beyaz gülü sevmek, bir yüreğin inceliğini, bir sevdanın sükûnetini sevmektir.
Ben hep beyaz gülleri sevdim.
Çünkü beyaz gül, hiçbir şeyi ispat etmeye çalışmaz.
Ne gösterişi vardır ne de abartısı.
Saf bir duygunun, tertemiz bir kalbin sembolüdür o.
Beyaz gülü sevmek, birine “seni sessizce ama derinden seviyorum” demektir.
Ne alkış ister ne de karşılık…
Sadece anlaşıldığını hissetmek yeter.
Kırmızı gül çoğu zaman gösterir, beyaz gül ise saklar.
Kırmızı gül haykırır, beyaz gül susar.
Ama o suskunlukta bir sevdanın binlerce cümlesi gizlidir.
İşte o yüzden beyaz gülü sevmek, sabırla sevmektir.
Beyaz gül, bazen bir mezar taşının başında görülür, bazen bir gelinin buketinde.
Aynı anda hem başlangıcın hem de vedanın çiçeğidir.
Bir yanda umut, bir yanda hüzün…
Bir yanda “hoş geldin”, öte yanda “elveda…”
İşte hayat da böyle değil midir zaten?
Her beyaz gül, bir doğumun ve bir vedanın sessiz şahididir.
Ben beyaz gülü sevmeyi öğrendiğimde, sevmenin aslında ne kadar sabırlı bir şey olduğunu da öğrendim.
Sevmek bazen bir dokunuş değil, bir bekleyiştir.
Beyaz gül gibi…
Kokusu hafif, varlığı derindir.
O kokuyu duyabilmek için kalbini biraz susturman, biraz dinlemen gerekir.
Çünkü beyaz gül, kalabalıkların çiçeği değildir.
O, yalnız ruhların gülüdür.
Bazı insanlar kırmızı güllerle sevilmek ister
Görkemli, tutkulu, gürültülü.
Ama bazıları sadece bir beyaz gül yeter der.
Bir beyaz gül kadar sade, bir beyaz gül kadar derin sevilmek ister.
Ne fazlası ne eksiği…
Bir beyaz gül kadar.
Beyaz gülü sevmenin bir bedeli vardır.
Çünkü beyaz kolay kirlenir.
En ufak bir dokunuş, bir yanlış kelime, bir kırık bakış bile lekeler onu.
O yüzden beyaz gülü seven, dikkatli sevmeyi de öğrenir.
Sözcüklerini özenle seçer, kalbini temiz tutar, sevgisini yormaz.
Beyaz gülü sevenin kalbi, sade bir odadır
İçinde ne nefret vardır ne hesap.
Sadece sükût ve sevda vardır.
Bazen düşünüyorum da keşke herkes bir beyaz gül kadar dürüst olabilseydi sevgisinde.
Keşke kimse kimseyi göstermelik sevmese, süslü kelimelere sığınmasa.
Bir beyaz gül kadar sade, bir beyaz gül kadar gerçek olabilseydi sevdalar.
O zaman kimse kalbinden yaralanmazdı belki de.
Beyaz gülü sevmek, bir ömrü tertemiz yaşamak gibidir.
Kusursuz değil ama içten, gösterişsiz ama derin.
Bazen bir mezar taşına bırakılır, bazen bir sevgilinin eline.
Ama nereye bırakılırsa bırakılsın, hep aynı anlamı taşır.
Belki de hayat, beyaz bir gül kadar sade olmalıydı.
Biraz koklamayı bilen, biraz susmayı bilen herkesin elinde bir beyaz gül olmalıydı.
Ve biz o gülü soldurmamayı, kirletmemeyi bilmeliydik.
Çünkü beyaz gül, aslında kalbimizin aynasıdır.
Ne kadar temiz seviyorsak, o kadar beyaz kalır.