Bazen bir forma sadece bir spor ürünü değildir. Bazen bir forma; şehrin tarihini, insanını, inancını, aidiyetini ve en önemlisi de duygusunu taşır. Trabzonspor’un yeni sezon forma tanıtım videosu, işte tam da böyle bir anlatının ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Tanıtım videosu yayınlandığı andan itibaren yalnızca bordo-mavili taraftarları değil, futbola, spora, sanata gönül veren herkesi duygulandırdı. Çünkü o video bir takımın formasını değil, bir halkın yüreğini anlattı. Çocukların umutla beklediği formayı, yaşlıların gözyaşıyla izlediği geçmişi, gençlerin omuzlarına yüklediği sorumluluğu...
Bir annenin el emeğiyle diktiği formadan, deniz kenarında top koşturan çocuklara kadar... Her karede Karadeniz vardı, her saniyede Trabzon kokusu. Bir futbol kulübü olarak değil, bir kültür, bir karakter, bir duruş olarak anlatıldı Trabzonspor.
Video sadece bir reklam değildi; bir manifesto gibiydi.
“Biz burada doğduk, burada büyüdük. Formamızla yaşarız, onunla var oluruz” diyordu adeta. Yıllardır anlatılamayan Trabzonspor ruhu, bu kez bir görsel hikâyeyle tüm dünyaya anlatılmış oldu. Sosyal medyada milyonlara ulaşan bu tanıtım filmi, sadece bir pazarlama başarısı değil; aynı zamanda duygu yönetimi ve şehir aidiyetinin zirveye ulaştığı bir işti.
Trabzonspor uzun yıllardır sadece sahada mücadele etmiyor. Şehrin ekonomik zorlukları, gençlerin işsizlikle mücadelesi, göç, kent kimliği erozyonu… Tüm bunlara karşı o forma; bir sığınak gibi, bir simge gibi ayakta duruyor. İşte bu tanıtım filmi, o duygunun görsel karşılığıydı.
Çünkü bu şehirde çocuklar formayı bayramlık niyetine giyer. Gençler o formayı sırtladığında sadece takımlarını değil, ailelerinin hayallerini de taşır. Trabzonspor’un tanıtım videosu işte bu yükü, bu hissi, bu bağı anlattı. Hem de abartısız, yalın ama çok güçlü bir dille…
Tanıtım videosunda emeği geçen herkese Trabzon halkı adına teşekkür borçluyuz. Sadece forma tanıtmakla kalmadılar, bir kimliği, bir hafızayı, bir ruhu yeniden hatırlattılar. Şimdi o formanın omuzlarında yalnızca bir sezona dair umutlar değil, binlerce insanın yüreği var.
Trabzonspor formasını giymek, artık çok daha derin bir anlam taşıyor. Çünkü biz sadece bir takımı değil, bir hayat biçimini temsil ediyoruz.
AYNI FİLM YENİDEN OYNANMASIN
Trabzonspor, 2024-25 sezonuna büyük beklentilerle girdi. Taraftar umutluydu, yönetim hareketliydi. Sezon başlamadan tam 13 transfer yapılmıştı. Yetmedi, devre arası da 4 takviye daha geldi. Fakat tüm bu hamleler ne camianın beklentilerini karşıladı ne de takımı hedefe taşıdı.
Sonuç: Kupasız bir sezon ve şampiyonluktan oldukça uzak bir görüntü. Üstelik sezon boyunca yaşanan istikrarsızlık, teknik adam değişiklikleri, sakatlıklar ve kadroda sürekli yapılan değişiklikler, bordo-mavili ekibi sahada sürekli bir arayışa itti.
Bu tablo, plansız yapılanmanın, “çok transfer = başarı” yanılgısının ve istikrarsız futbol aklının bir sonucuydu.
Buradan hareketle, transferde doğru stratejinin şart olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu.
Bu sezon ne olmalı?
Yeni bir sezona giriyoruz. Aynı hatalar tekrar edilirse, sonuç yine hüsran olur. Bu yüzden artık kalite odaklı, profesyonelce planlanmış ve kulüp ekonomisini sarsmayacak bir transfer politikası şart.
Ne olmalı?
Nokta atışı transferler
Kadronun zaten kalabalık olduğu ortada. Yeni gelen her oyuncu, gerçekten ilk 11’e fark yaratacak düzeyde olmalı. “Alalım, dursun” dönemi kapanmalı.
Yaş ortalamasına dikkat
Gelecek vadeden, gelişime açık isimlerle deneyimli oyuncular arasında doğru bir denge kurulmalı. 30 yaş üstü transferler ancak lider karakterli ise anlam kazanır.
Türk oyuncu havuzu göz ardı edilmemeli
Yerli rotasyon derinliği sağlanmadan istikrar beklemek hayal olur. Özellikle altyapıdan yetişen isimler için alan açılmalı. Sahada aidiyet hissi, her zaman tabelaya yansır.
Sakatlık geçmişi olan oyuncularda daha titiz inceleme
Geçtiğimiz sezon birçok oyuncunun sakatlık nedeniyle takıma katkı verememesi, Trabzonspor’a zaman ve puan kaybettirdi. Bu sezon bu risk minimize edilmeli.
Teknik kadroya tam yetki
Transferlerde son sözü teknik heyet söylemeli. Yönetim bu anlamda kolaylaştırıcı olmalı. Futbol aklı, futbol adamlarında kalmalı.
Trabzonspor camiası sabırlıdır ama sabrının da bir sınırı vardır. Taraftar, artık günü kurtaran değil; bir sistemi olan, hedefe kitlenmiş bir takım izlemek istiyor.
Yeni sezon; sadece yeni transferler değil, yeni bir akıl getirmeli. Yoksa geçen sezonun gölgesi, bu sezona da düşer.
AVRASYA PAZARI’NIN SESSİZ ÇIĞLIĞI VE BİR MÜCADELE
Trabzon… Karadeniz’in incisi, yeşilin ve mavinin birbirine en çok yakıştığı şehir. Son yıllarda turizmde atağa kalkmak isteyen, yaz aylarında binlerce turistin adeta akın ettiği bir kent. Fakat bu kentin kalbinde, tam da şehir merkezine çok yakın bir noktada, günden güne sessizleşen bir alan var: Avrasya Pazarı.
Bu pazar bir zamanlar Trabzon’un en canlı ticaret noktalarından biriydi. Bugün ise esnafı adeta kan ağlıyor. İş yok, ilgi yok. Fiziki şartlar ise içler acısı. Oysa Trabzon turizmde büyük hedefler koymuşken, neden böyle bir değer göz ardı ediliyor? Şehir merkezine bu kadar yakın, kültürel ve ticari açıdan potansiyeli bu kadar yüksek bir pazar neden sahipsiz? Yeni yerine taşınmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen Avrasya Pazarı esnafı hâlâ çözüm bekliyor. Trabzon’un hafızasında yer etmiş bir ticaret merkezi, bugün sanki kaderine terk edilmiş bir görüntü sergiliyor.
Adeta sessiz bir çığlık atıyor Avrasya esnafı. Bir anlamda var olma mücadelesi içindeler. Yerleri yeni ancak sorunları geçmişten beri halen devam ediyor. Ez cümle, onlar taşındı ancak tanıtılmadı…
Ve işte tam burada bir kadın çıkıyor sahneye: Ahsen Aydın. Aslında onu anlatmak için ayrı bir yazı yazmamız gerekiyor. Hani deriz ya on parmağında on marifet. Annesi Hülya Ulusoy ve kız kardeşi Gülşah Helva ile birlikte Ali Osman Şirketler Grubu’nu geleceğe taşıyan aile bireyleri. O kadar faal ki Ahsen Aydın bazen biz onun hızına yetişemiyoruz. Ancak son dönemlerde çok önemli bir sivil toplum kuruluşu (UCİM) ile yaptığı faaliyetler takdire şayan. Aynı zamanda UCİM (Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği) Başkanı olan Ahsen Aydın sadece çocuklar için değil, hayatın farklı alanlarında da sorumluluk alan, sivil toplumun yükünü omuzlayan bir kadın. Onu tanıyan herkes bilir, lafı dolandırmaz, nerede bir sorun varsa orada olur. Şimdi ise rotasını Avrasya Pazarı’na çevirmiş durumda.
Ahsen Aydın’ın, Trabzon Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıları olmuş. Diyor ki: “Burası kaderine terk edilmesin.” Avrasya Pazarı'nın sokakları ışıklandırılsın, yabancı turistlerin de dikkatini çekecek şekilde düzenlemeler yapılsın. İsmi bile artık daha evrensel hale gelebilir: Avrasya Bazaar. Giriş yollarına yönlendirme tabelaları konsun. Çünkü buraya gelen turist sayısı arttıkça, esnafın yüzü gülecek. Hem şehir kazanacak hem insanlar.
Ve bir diğer önemli konu: Şehre gelen tur otobüsleri buraya yönlendirilmeli. Ahsen Aydın’a göre, bu kadar kıymetli bir alanın tur güzergâhlarının dışında kalması kabul edilemez. Gelen turist gruplarına Avrasya Pazarı mutlaka tanıtılmalı, rehberler burayı programlarına dahil etmeli. Hatta Aydın, tur operatörlerine de sesleniyor: “Bir seferliğine dahi olsa buraya turist getirenler, bu işten komisyon talep etmesin. Burası şu an desteğe muhtaç olduğu dönemi yaşıyor. Yeter ki şu süreci geçirebilsin.”
Ahsen Aydın bu kentin vicdanı gibi çalışıyor. Sorunları dile getirmekten, çözüm önermekten, ısrarla kapı çalmaktan yorulmuyor. Çünkü biliyor: Bir yerin kaderi değişecekse, önce birinin ses çıkarması gerekir. İşte o sesi bugünlerde Avrasya Pazarı’nın dar sokaklarında yankılanıyor. Trabzon’un geleceği için çalışan bu kadın hem çocukların sesi hem Avrasya Pazarı esnafının umudu. Şimdi sıra şehrin dinamiklerinde… Duyarlılık gösterme zamanı.
Trabzon’un turizm hedefleri varsa, önce kendi değerlerine kulak vermesi gerekiyor. Ve o değerlerden biri sessizce yardım istiyor.
ESNAF NE İSTİYOR?
Ulaşım Sorunu: Ana yoldan giriş çıkış yok. Meydan’dan servis istiyorlar, bu talepleri çok makul. Kargo araçları bile giriş çıkışta sorun yaşıyor.
Ekonomik Zorluklar: Pazara ulaşamayan müşteri = siftah yapamayan esnaf. Esnaf diyor ki: “Ya çözüm ya kapanış.”
Kent Belleği ve Kimlik: Avrasya Pazarı sadece ticari değil, Trabzon’un hafızasında yer eden bir mekân. Orada dükkan açmak bir geçim kapısı olduğu kadar, bir şehir kültürü meselesi.