İnsan denilen muamma kâinatın tezadıdır. Varoluş ve yok oluş. Varoluş yitik bir nefes ile yeniden tutulan bir umudun zifiri ve berrak sularında seyreden bir gemidir. Ve bu meçhul seyrüseferde, ruhun en mahrem sığınağıdır duygusal derinlik.

O, hayatın yavan yüzeyini tırmalayan, sırra erişmek için iç aleme doğru atılmış cesur bir adımdır.

Bir lütuf olduğu kadar, tahammülü zor bir alâmettir de; duyarlılığın zırhı ve kılıcıdır da.

Yok oluş!

Bitiş çizgisine gelinemeyen yerdir bazen.

Bazen de, elin ayağın kımıldanmaya mecalinin kalmadığı o meçhul kuyudur.

Oysa

"Bir umuttu yaşamak"

Bu dört kelimelik nida, bir ağıtın ihtişamını, bir dirilişin sarsılmaz itikadını taşır. Umut denen o hissiyat idrakin keskin kılıcıdır.

Bütün olmamışlıkların kabülü, ve bütün olasılıkların teslimiyeti, keskin bir kılıcıdır.

O kılıç ki, cüretkâr bir bakışla, kalabalıkların telaşlı yüzeyindeki buzdağının görünmeyen elemini, bir çini parçasındaki ebedi nakşı, yahut bir zeybeğin toprağa vuruşundaki isyanın ulviyetini sezebilir.

​O sezgi kimi zaman yaralanır, zira teni camdandır.

Ve her temas bir mızrak ucu hükmündedir.

Hayatın çentikleri, hassas ruhlarda derin izler bırakır. Fakat asıl mucize şudur ki, yaralardan sızan kan, en görkemli renklerini bahşeder hayata.

Bu hassasiyet, bir zaaftan öte, aksine dünyanın gürültüsüne karşı duran, hakikati arayan bir sorumluluktur.

Derin olan sığ olanla yetinemez; daima sahici olanın peşindedir, bu onu kaçınılmaz bir yalnızlığa mahkûm etse de, o yalnızlıkta dahi en ihtişamlı eserlerini yaratır.

​Hayal kırıklıkları, kalbin kırılmasına sebeptir.

Ancak alınacak derslerin mürekkebidir de.

Her hüsran, yepyeni bir mum yakar karanlığa. Umudun yitimi, yeni bir umudun inşası için zorunlu bir yıkımdır;

Çünkü çürüyen tohum, yeni bir filizin hayata başlayabilmesi için ona yer açar.

​"Yaşamak" eylemi basit bir biyolojik vakıadan çıkıp bilinçli bir direniş sanatına dönüşmüştür.

Düşmek mukadderdir; Fakat düşüşten sonra diz çökmeyip, yaranı bir nişane gibi taşıyarak yola devam etmek, en asil imtihandır.

En sağlam köprüler, en şiddetli fırtınaları görmüş topraklara kurulur.

​O meçhul kuytulardan sağ çıkılmazsa da, sığ suların çamurlu dibinde nice incilere ulaşmak mümkündür.

Yaşamak, sadece nefes alıp vermekten ibaret olamazdı; Düşüşler, yıkılışlar, engeller, türlü türlü zorluklar bir parçasıdır hayatın.

Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen daima ve inatla, en ücra köşede saklı duran umuda tutunmak, ayakta tutmaya yeter de artardı.

Saygı ve Muhabbetle