Türk Basınının muhabirlikten yazarlığa, gazete patronluğundan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’na kadar her kademede mesleğini en iyi şekilde icra etmiş Nezih Demirkent, (1930-2001) Dünya Gazetesi’nde haftanın Salı günü basın alemi ile ilgili yazıları, değerlendirmeleri yer alırdı.
Karadeniz Gazetesi’ndeki 20 yılı aşkın yazma dönemimizde zaman zaman birlikte de olduğumuz ustanın yolunda gitmeye gayret etmiştik.
Hayat denilen “Mezar taşındaki kısa çizgi” ile de ifade edilebilecek zaman dilimini, Hacı Bektaş Veli’nin; “Her ne arar isen kendinde ara” uyarısına riayet ederek geçirmeye çalıştığımız için, “Bizim Mahalle”de olup bitenleri kenara atmanın, diğerlerine haksızlık olacağını biliyoruz.
Onun için, “Kaldığımız yerden Salı’dan Salı’ya” diyerek devam etmekte yarar görüyoruz.
NEZİH DEMİRKEN’TEN…
O ki, üstattan söz ederek başladık, “Gazeteci kamuoyu oluşturmaz, oluşan kamuoyunu aktarır” diyerek, toplumun tümü adına yapılması gereken meslekte izlenecek yol haritasının temelini ortaya koyan Rahmetli Demirkent, 1982’de yayınlanan “Sayfa Sayfa Gazetecilik” kitabında “Gazetecilik” ile ilgili şu satırlara yer vermişti:
“Gazetecilik zor iştir. Parası çok olmayan bu mesleği yapanlar çok kere rahata erişemezler. Gazetecilik fedakarlık ister. Gazeteciliğin emekliliği de yoktur bir bakıma…”
Oldu olacak, “Bugün ne haldeyiz?” sorusuna da cevap arayıp, Nezih Demirkent’in, “Özgür basını devlet desteklemelidir” konusundaki önerisinin şimdilerde nasıl uygulandığını düşünmeyi de sizlere bırakıyorum.
ASAYİŞ HABERLERİNE BAKILSIN YETER!
Haber Ajansı’nın “Asayiş Olayları” haberlerine göz atıp, “Neler, nasıl olup bitiyor?” sorusuna cevap aramaya çalıştım.
Çalıştım ama son 24 saat için öylesine ve o kadar uzayan bir haber listesi vardı ki, daha yarıya bile gelmeden sıralamaktan vazgeçtim!
Vazgeçmek zorunda idim, çünkü ne ben tamamını sıralayacak kadar vakte sahiptim, ne de gazetenin sayfası yeterli idi.
Aşağıdakilerden sonrasını bıraktım!

-Tarım işçilerini taşıyan traktöre kamyon çarptı: 2 ölü
-Bursa da çöp kamyonu yaşlı adamı ezdi.
-Elektrik akımına kapılan işçi kurtarılamadı
-19 yaşındaki kız nişanlısının evinde öldürüldü
-Kütahya da arsa kavgası kanlı bitti.
-Göçük altında kalan işçi aranıyor
-Köprüde çarpışan otomobiller bahçeye uçtu: 1 ölü
-Batman’da hastanenin 5. Katından atlayarak öldü.
-Uyuşturucu bağımlısı genç annesini bıçaklayarak öldürdü.
-Bina çöktü. 2 kişi enkaz altında kalarak öldü.
-Şanlıurfa’da bakımevinde yangın: 1 ölü
-Sokakta yürürken başına düşen mermer öldürdü.
-15 yaşındaki genç, parkta 4 kişinin saldırısında bıçaklanarak öldü.
-Yediği yemekten zehirlenen genç hayatını kaybetti.
*
Önceki gün; “Bin bir gece masalları değil, ölümün bin bir çeşidi” diyerek satırlara döktüklerimize, Türkiye sınırları içinden örnekler verme düşüncesiyle yazmaya başlayınca, baktım ki ölüm türleri bitecek gibi değil devam etmekten vazgeçtim.
Ama ister istemez Albert Camus'un "Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız; o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın" uyarısını bir kez daha hatırlamadım değil!
DÜNDEN BUGÜNE
Mütarekeden, Müzakereye…
İstiklal Savaşı döneminin “Mütareke Basını” ile bugünün “Müzakere Basını” arasındaki benzerlikleri ortaya koyabilmek için; Ramazan’ı da fırsat bilerek, sahura kadar kaynakları karıştırıyorum.
Kitap, dergi, gazeteler, internet ortamı ve çeşitli konferanslarda tuttuğumuz notların içinde “dün ile bugün arasında” öylesine ilginç benzerliklere rastladık ki!
85-90 yıl önceki Mütareke Basını’nın, bugünkü “Müzakere Basını ile ne gibi benzerliği olabilir?” diye meraklananlar için tespitlerden sadece bir tanesini aktarmak isterim.
Dün:
Alpay Kabacalı’nın Türkiye’de Basın Sansürü kitabından:
“Süleyman Sami Berkem; Haber adlı akşam gazetesinde yayımlanan işgale karşı yazısı dolayısıyla İngiltere Elçiliği baş tercümanı Ryan’ın kendisini çağırdığını ve kapalı bir tarzda para teklifinde bulunduğunu yazar.”
Bugün:
AB hesabı ile Kıbrıs’ta yapılan referandum öncesinde, çeşitli fonlardan bir kısım medya yazar-çizerine paraların nasıl aktarıldığı…
AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Karen Fogg ile bağlantısı bulunan bir kısım gazeteci ve televizyoncunun, nasıl zenginleştiklerini…
20 Ekim 2005
BİR KİTAP
Metin Eroğlu’ndan; KURŞUN KALEM
Kendi ifadesi ile “Yaşam Maratonuna 1962’de başlayan” Metin Eroğlu, gazetecilik mesleğinde muhabirlikten yazarlığa uzanan yarım asra yaklaşan süre içinde yaşayıp da haberleştirdiği bazı olayları konuları, KURŞUN KALEM’de yazarlığı ile buluşturdu.
İlk kitabı ASPARAGAS’ta olan Metin Eroğlu, şimdilerle Kocaeli’nde ikamet ediyor olsa da, doğduğu yer Arsin ve ille de Trabzon da yılın büyük kısmını geçirmeyi ihmal etmeyecek kadar toprağına bağlıdır.
KISSADAN HİSSE
Gazeteye inanmak…
Gazete satıcısı, tuttuğu köşesinde bağırıyordu:
- "Gazete 10 lira... Gazete 10 lira.."
Birisi parayı ödedi, gazeteyi aldı gitti.
Biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başladı:
-Niye yalan söylüyorsun? 10 liraya sattığın gazetenin üzerinde "fiyatı 5 liradır" yazıyor.
Gazete satıcısı, pişkin:
-"Aman amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?"