Samsunspor karşılaşmasının 15. dakikasında hazırlanış ve bitiş olarak muhteşem olan Onuachu’nun golüyle öne geçen Trabzonspor, bu yarıda ikinci golü de bulup rahatlayabilirdi ancak Felipe’nin biri direkten dönen, diğeri de rakip savunmanın son anda müdahale ettiği iki pozisyonu gol olmayınca Bordo-Mavililer devre arasında soyunma odasına 1-0 lık üstünlükle gittiler.
İki gün önce UEFA Avrupa Liginde Yunan ekibi Panathinaikos’la zorlu bir maç oynayan Samsunspor’un ikinci yarıda oyundan düşeceğini, bunun da Trabzonspor’un işini kolaylaştıracağını düşünenlerdendik.
Ancak yanıldık, zira oyundan düşen Trabzonspor oldu.
Zira sezon başından beri en büyük zaafı bu yarıda yine ortaya çıktı.
Neydi bu ?
Baskı altındayken idareyi ele alıp arkadaşlarını da yönetip yönlendirerek oyunu tutacak lider bir oyuncu eksikliği çok net olarak kendisini gösterdi.
Bordo-Mavililer bu yarıda oynamak yerine oynatmamak adına rakibi bekleyen bir anlayışla mücadele ediyor, tüm takım organizeden uzak bireysel olarak birşeyler yapmaya çalışıyordu.
Ayrıca Felipe’’nin sakatlanıp çıkmasıyla ileride top tutan oyuncusu kalmayan Trabzonspor’da bu yetmezmiş gibi sağbek Pina’da sakatlanınca solbek Mustafa’nın sağbeke alınması da iki kanadı da Samsun atakları karşısında yol geçen hanına çevirdi.
Bereket versin bu anlarda devreye giren kaptan Uğurcan Çakır iki mutlak pozisyonda yaptığı inanılmaz kurtarışlarla yenilgiyi önleyerek gemisini kurtaran kaptan oldu.
Sonuçta iki takımın da kazabileceği maç berabere biterek bence adaletli bir sonuç gerçekleşti.
Genel olarak bakarsak kadro zaaflarına karşın 4 maçta 3 galibiyet 1 beraberlikle 10 puan toplayan Trabzonspor puan açısından başarılı olmuştur.
Kaldı ki sezon başında sorulsaydı en fanatik taraftar bile bu tahmini yapmazdı.
Bu arada şunu da yazmadan geçmeyelim;
Trabzonspor’un zirve için yarıştığı takımların kadrolarında şampiyonluğa oynayacak iki takım çıkaracak kalitede futbolcusu bulunurken, Bordo-Mavililerin takviye gerektiren sahadaki takımının yanında yedek kulübesi de tam anlamıyla yokları oynuyor.
Çünkü kenardan oyuna girdiğinde iş yapacak kalitede futbolcuyu ara ki bulasın.
En güvenilen Sikan ile Visca bile girdiklerinde neredeyse sıfır katıyla maçı tamamlıyorlar.
BU PARA DA ÇAR-ÇUR EDİLMESİN
Uğurcan Çakır’ın bence sürpriz bir şekilde Galatasaray’a verilmesi Trabzonspor taraftarını da ikiye böldü.
Bur kısım buna şiddetle karşı çıkarken, diğer bir kesimde ‘Takımın paraya şiddetle ihtiyacı vardı. . Uğurcan’da zaten neredeyse 30 yaşına geldi, Çok iyi para alındı’ diyerek bu transfere olumlu yaklaştı.
Benim düşüncem ise şöyle:
Uzun zamandır Avrupa hayali olan Uğurcan, bu gerçekleşmeyince bence ailece futbol hayatına İstanbul’da devam etmek gibi bir düşünce içindeydi.
Hatta ‘Fenerbahçe’ye işi oldu’ dendi lakin bu transfer gerçekleşmedi ve sonuçta Galatasaray Fenerbahçe ile olan transfer rekabetinin da katkısıyla bence çok iyi bir para karşılığı Uğurcan’ı kadrosuna kattı.
Uğurcan’ın ayrılışı Trabzonspor’un yetenekli iki genç kalecisi Onur Alp Çevikkan ile Ahmet Doğan Yıldırım’ın önünü açacaktır ancak kısa vadede deneyimli bir kaleciye de ihtiyaç olduğu tartışılmaz.
Bu doğrultuda Kayserispor’un file bekcisi Bilal’in adı sadece şimdi değil uzun zamandır gündemde.
Bence alınması isabetli olur.
Çünkü iyi bir kaleci olan Bilal Trabzonspor kalesinde çok başarılı olur.
Ayrıca Bodrumspor'un 26 yaşındaki Portekizli eldiveni Diogo Souza'yı da Trabzonspor'da yıldızlaştırır.
Onlar başarılı olur da, yönetim bu parayı değerlendirmede başarılı olur mu bilemem.
Zira geçmiş örnekleri düşününce insan tereddüte düşüyor.
Hatırlarsınız, o döneme göre çok astronomik paralarla satılan Gökdeniz Karadeniz ile Fatih Tekke’den gelen paralar, fuzuli transferlerle heba edilmişti.
Bir Uğurcan Çakır anısı
Çocukluk arkadaşımız Sadi Tekelioğlu hocamız Trabzonspor teknik direktörlüğüne gelince ‘Gidip tebrik edelim, hem de antrenmanı seyrederiz’ deyip tuttuk tesislerin yolunu.
İdmanın sonlarına denk geldik, takım yarı sahada, nizami kalelerle çiftkale maç yapyor. Trabzonspor basında görevli rahmetli Alaittin Kazancı arkadaşımızla birlikte sahanın kenarından izliyoruz. Kalelerin birince genç bir kaleci var. Acayip planjonlar yapıyor, köşelere giden topları inanılmaz reflekslerle çıkarıyor, gol yemiyor.
‘Alaittin kim bu?’ dedim,‘Uğurcan Abi’ dedi.
İsmini duymuştum ama kendisini hiç seyretmemiştim.
Antrenman bitti ,tam önümüzden geçerken kolundan tutup durdurdum, Alaittin’e dönüp sordum;
‘Buna bir şeyler söyleyeceğim, dinler mi, yoksa bir kulağından girip ötekinden çıkar mı?
‘Dinler Abi ,dinler’ dedi, ‘hem babası arkadaşım sen de tanırsın, gebertirim onu.’
‘Sen kimsin, nesin ne anlarsın sorma.’ dedim söze başlayacağım , Alaittin araya girip Hüsnü Hocanın abisi ,eski futbolcu’ dedi.
Ya boşver onları deyip başladım konuşmaya.
‘Bak evlat’ dedim, şimdi oynamışsın, oynamamışsın hiç önemi yok. Başta yakın çevren, arkadaşların olmak üzere bu yönde saha bir şeyler söyleyenlere de sakın kulak asma.
Böyle devam et. Onur’dan sonra Trabzonspor kalesi en az 10 sene senin..
Bir yanda paranın iyisi, eşin iyisi, başta ailen olmak üzere yakınlarına yardım edebileceğin
imkanlı, rahat bir hayat.
Resimlerinin odaların en güzel köşesine asıldığı, çoluk çocuğunun ‘Uğurcan’ın oğlu, kızı’ diye el üstünde tutulduğu, futbol bitip yaşlandığında bile saygı,sevgi gördüğüm itibarlı bir yaşam..
Diğer yanda iş işten geçtikten sonra TV’den maç seyrederken ‘Biz bunlardan çok yetenekliydik ama adamımız yoktu, hocalar bizi tutmadı’ diye başlayan sözlerle dinleyenlere ‘Yine başladı’ dedirten pişmanlıklar, yakınmalar.
Haydi göreyim seni. Sen bizim de evladımızsın, böyle devam edersen çok iyi yerlere gelirsin, sadece Trabzonspor’un değil milli takımın da kalesini tapularsın. O zaman beyaz saçlı birisi bana bunları demişti’ dersin deyip ayrıldım..
Tabi biz dedik diye değil, o genç tüm Türkiye’nin gururu Uğurcan Çakır oldu.
İki yıl kadar önce bir maçtan sonra stattan ayrılırken hatırlattım bunları, Abi o sen miydin? dedi sarıldık.
Yolun açık olsun Uğurcan.
Sahadaki başarınla kalmadın kasayı da doldurdun.
Allah işini rast getirsin..