Yıllar boyu o noktada bu kavga eden “doğulu” arkadaşlar sabahları özellikle inşaat işleri için beklerler. Yol boyu dikilir dururlar. Bende o mahallenin yıllar boyu Muhtarı. Sabah işe giden İskenderpaşalılar resmen kaldırımda yürüyemiyor, bu “doğulu” arkadaşlar iş için müteahhit kolluyorlar. Mahalle ayakta, imza topladılar özellikle Taksim Apartmanları bölgesinden. Bende önce belediyeye sonra Valiliğe ilettim. Hatta o dönem benim tertip Asım Efendi dönemi ve Değirmendere’de muazzam bir bina inşa ediyor belediye. Orayı biliyorsunuz Çaykaralılar Derneğinin yurdu olarak kullanılmıştı uzun süre, “o binanın altında uygun bir yere bu arkadaşları taşıyalım daha derli toplu bir görünüm alsınlar” diye önerdim. Önce dönemin İl Emniyet Müdürü Aydın Genç karşı çıktı, “bırak Muhtar karıştırma işleri” dedi “biz onları Meydan da daha derli toplu izliyoruz”…
Asım Efendi’de ona uydu, savsakladı beni başından. 2004’de biz göreve geldik. Arafilboy’da bir atıl belediye arazisine bunlara yer yaptım. Tevazuda bulunmuyorum BEN YAPTIM. Bu arkadaşları oraya nakledeceğiz ve işçi arayan inşaatçılar arabası ile bu alana gelecek, pazarlıkla işçisini alıp işyerine getirecek. Bekleme yerlerinde çay ocakları ve tuvalet ihtiyaçları da hali hazır. Tüm projeyi ben çizdirdim belediyedeki arkadaşlara. Ama bizim Arafilboylular ayağa kalktı, “istemiyoruz bunları mahallemizde” dediler. Volkan Efendi de “Ben eski Gençlerbirliği futbolcusu/kaptanıyım, elbette haklılar. Oraya başka bir şey yapalım Gürsel” dedi ve orayı önce “İkinci El Mağazası” falan yaptık, son dönemizde de “Aile Danışma Merkezi” olarak kaynadı gitti beceriksizliğimiz yüzünden…
Geldik bu günlere bu sıkıntı hala devam ediyor.
Vebali kimin derseniz, ben Asım Efendi ve Volkan Abiyi suçlarım.
Ayakları üzerinde duramadılar…
ÇÜRÜMÜŞLÜK DİZBOYU…
Nasıl bir ülke olduk görüyor musunuz?
Resmen Güney Amerika ülkelerine döndük hatta öyle benzemeye başladık ki zenginlerimiz Meksika dizilerindeki gibi takılmaya başladı.
Ben zengin insanların servetlerini korumak ve arttırmak için girişeceği illegal işlerin hiçbirine şaşmam, hatta bu işleri için -kara para mesela- ifadeye çağrılmasını normal karşılarım. Lakin bu nedir arkadaş, Saran gibi kalibresi belli birinin uyuşturucuya bulaşması ve fuhuş yolunda bu kadar tedbirsiz olması…
Hala anlayamıyorum. Bu kadar ünlü kişilerin bu işleri yaparken daha gizli, daha kaliteli ürün ve kişilerle yapması gerekmez mi?
Güney Amerika ülkelerine benzeme işine ne yazık ki bu kanaldan da girdik.
İfadelerine baktım, resmen dökülüyor hem onun hem de hanım kızın. İlkokul seviyesinde. Çok zaman önce Muhtarım, Taksim Karakolu’na uğradım. İki-üç üniversiteli kız öğrenciye bir amca laf atmış, kızlar şikayetçi “bize eskort dedi” diyorlar. Amca sakin, “ben onlara Ford Escort bayisi nerede diye sordum, yanlış anladılar” diye ifade veriyor. Yani demem o ki bu amcanın ifadesinde bile dişe dokunur bir şey var, o nasıl bir ifade ey Saran?
Tek adamın bize verdiği nimetlere hamdolsun!
Saksıda nasıl yetişiyor bu meret, ben hala oradayım…
KOLBASTININ FERİŞTAHI: FAROZ
Gururla derim ki, ben Ganitalıyım.
Denizde büyüdük, tüm dostlarımız tüm ortak anılarımız bedenlerimizde, ruhlarımızda. Faroz daha çok balıkçılığa yakın, benim mahalle daha çok merkeze yakın ve daha hareketli idi.
94’de Muhtarlar Derneği Başkanı olduğum zaman benim başkan yardımcım Faroz (Yalı) Mahallesi Muhtarı Filiz hanımdı. Belediye Başkan Yardımcısı olduğumda da Faroz Balıkçı Barınakları projesinin altında benim Encümen Başkanı olarak imzam vardır.
Yalı çocuğuyuz dedim ya, onların bu Kolbastı’ya sahiplenmesini hep desteklemişimdir.
Şimdilerde müthiş bir ekipleri var, Faroz Kolbastı’yı buram buram ortaya koyuyor, hissettiriyorlar. Şefleri Şenol (Çalış) ve Emre (Güven). Son Trabzonspor-Beşiktaş maçında tüm hünerlerini döktürdüler. Kendilerini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
İyi varsınız uşaklar, Kostantin’in (Muammer Karayunus) emaneti emin ellerde…
TURİZMİ HALLETTİK, YA FINDIK?
Turizm de TGA (Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı) yönetimine bir adam soktuk diye bayram ediyoruz, turizm de sorunları bu şekilde çözdük sayılır ver mehteri…
Yıllardır fındık sorunumuz vardır, bizi dünyada bile başkaları temsil eder.
Fındık üretiminde dünyada birinciyiz, tek başına Türkiye nerede ise dünyanın %74-75’ini üretir. Bu üretimin nerede ise %85-90’nı ihracata yönelik. Müthiş bir döviz girdisi elde ediyor ama Fındık Borsası yabancıların elinde. Türkiye’de bile fındık fiyatını Ferrero belirliyor.
Geçmişte bu görevi üreticilerin ortağı olduğu Fiskobirlik yapıyordu, AKP iktidarı ile Fiskobirlik devre dışı bırakıldı. 2006’dan beri piyasaya müdahale görevi TMO’ya verildi. Ve o tarihten beri fındık yabancıların elinde, Uluslararası üst ayaklarda dahil.
Gerçi kimi kime şikâyet edelim, bu ülkede otel/hotel yapmak istenilen arazilerde hotel yapılacak kadar yangınlar çıkmıyor mu? Garantili otoyollar, köprüler, havaalanları, şehir hastaneleri yapılmıyor mu?
Tek derdimiz turizm…
KARADENİZİ MAHVETTİLER…
Farkında iseniz her gün yerelde falan yerde kaya düştü, filan yerde yol kayması oldu diye haberlere rastlıyoruz.
Heyelan bilindiği gibi bir toprak kaymasıdır. Toprağın yer değiştirmesinden oluşur. Kuvvetli eğim, su ile doygunluk, kaya yapısı ve toprağın ekolojik yapısı heyelana etki eder.
Son yıllarda Karadeniz olarak pek çok olayla karşılaşmaktayız. Yol yapmayı denizi doldurup asfalt dökmek zannedenlerin yönettiği bir ülkede fazlasını beklemek biraz saflık olur. Doğa ile denizin bağlantısının bıçak gibi kesildiği ucube Karadeniz Sahil Yolu Projesi bunun en güzel örneğidir. Dere yataklarına istinat duvarları ile sağlamlaştırıp bol bol işletmeler kurduk, tepeleri kazdık tatil tesisleri açtık. Ders alıyor muyuz? Elbette hayır.
Türkiye’de her şey ranta ve turizme dayalı. Turist gelecek diye Karadeniz’in içine ettik.
Akıllanacak mıyız?
Ne yazık ki doğal felaketler bile bizi yönetenler tarafından “fıtrat” olarak adlandırılıyor.
Kokuşmuşluğun içinde şansa nefes almaya çalışıyoruz…
TRABZON NİRE, ŞIRNAK NİRE?
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız var biliyorsunuz, Mehmet Fatih Kacır.
Açıklama yapmış; “Ülkenin ekonomik rotasını değiştirecek 4 yeni sanayi koridoru oluşturacağız. Bunlar Samsun-Mersin, Mersin-Şırnak, Sivas-Iğdır ve Trabzon-Şırnak” demiş. “Mevcut Organize Sanayi Bölgelerimizin ortalama 11 katı (!) büyüklüğüne ulaşan bu alanlarda mega endüstriyel bölgeler inşa edeceğiz. Altyapısı tamamlanmış, sosyal donatılarla zenginleştirilmiş, akıllı (!) ve yeşil üretim üslerini yatırımcımızın hizmetine sunacağız” diye de eklemiş.
Niye 10 kat, niye 15 kat, 20 kat dememişte 11 kat demiş anlamadım. Hatta “akıllı” üretim tesisleri cümlesine hiç anlam veremedim.
Zamanında hain Feto’ya “Fetullah Gülen’i seviyorum” (Twitter Temmuz 2013, Yeniçağ 28 Kasım 2019) paylaşımları da bulunan bu arkadaşın açıklamalarının astı astarı var mı bilmiyorum ama İyi Parti Trabzon İl Başkanı kalkmış ona cevap vermiş demek doğruymuş. İnandırıcı bulmamış Muhammet Erkan bakanın sözlerini, kandırıyorlar bizi demiş. 200 bin emeklinin yaşadığı, kişi başı milli gelirde 54.ci sırada olan Trabzon; işsizlikte şampiyon, istihdamda yatırımsız, ne borçlu kent, en mutsuz kent demiş Trabzon için İyi Parti başkanı.
Komedi gibi bir siyaset yaşıyoruz, Şırnak-Trabzon koridoru!
Gülmeyin, ağlanacak halimize…
GRAMAJI EKSİK SİMİT MESELESİ…
Geçen hafta bir haber gördüm Trabzon Ticaret İl Müdürlüğü ekipleri Ortahisar’da fırınlara yönelik bir denetim yapmışlar.
Birden aklıma bizim dönem geldi, ben o dönem Belediye Başkan Yardımcısı ve Encümen Başkanı. Haftada iki kez “Salı” ve “Perşembe” Encümene giriyoruz. Belediye işlemleri ile tüm yazışmalar, cezalar buradan çıkıyor. Belediyenin yürütme organı yani Encümen. Ben başkanıyım (Belediye Başkan adına), 3 ilgili müdür ve 3 belediye meclisinden seçilmiş üye var kurulda. 3 meclis üyesi AKP’nin seçtiği üyeler. Çoğu kararlar “oy çokluğu” ile geçiyor.
Zabıta Müdürlüğü de bana bağlı beş sene, muntazam fırınların denetimi o dönem bizde. Ekiplerimiz sabah 4-5 kalkıyor, ekmek ve simit fırınlarını özellikle hijyen konusunda denetliyor. Yönetmeliğe aykırı hususları yerinde zabıt haline getirip Encümen’e havale ediyor. Bir evrak geldi önümüze. Simit fırını denetlemiş bizim zabıta ama simitler normalde 80-82 gram olması gerek fırında 60-62 gram. Soruyorlar üreticiye “niye bu simitlerin gramajı eksik?”, fırın sahibi evrak altına ifadesini yazıp imzalamış: “Biz o simitleri okullara yapıyorduk”!!!
Peki, simit okulda farklı bir ücrete mi satılıyor? Elbette, hayır.
Direk “kapama” dedim, tüm Encümen “oy birliği” ile bana katıldı...