Trabzonspor Dergisi’nin Temmuz 2003’teki ilk sayısında efsane futbolcu Fatih Tekke, geçmişini, yaşadığı zorlukları, yeniden doğuşunu ve genç futbolculara mesajlarını anlattı. “Hatalarım bana çok şey öğretti, şimdi o günleri gülümseyerek hatırlıyorum.” dedi.

KAVGA EDEREK YILLARIMIZI KAYBETTİK

Daha önce sorumluluğunu İhsan Öksüz arkadaşımızın üstlendiği, uzun süre sonra Bülent Gürkan’ın yönetiminde modernize edilmiş haliyle yeniden yayına girip ilk sayısı Temmuz 2003te yayınlanan Trabzonspor Dergisinin editörü olarak ilk röportajı Bordo-Mavililerin ve Türk futbolunun büyük yıldızı Fatih Tekke ile yapmış ve yazıya şöyle girip ardından soruları sormuştum.

Türk futbolunun son dönemlerde açan en nadide çiçeklerinden. Bu sezonki grafiğiyle bütün camiaya yeniden diriliş müjdesini veren Trabzonspor’un takım kaptanı.

Herkes gibi benim de önceleri sorunlu sandığım, ancak sonraları sorumlu olduğunu anladığım Fatih’in ayakları kadar kıvrak zekası da beni etkiledi.

Gördüm ki o da diğer bütün yıldızlar gibi ayrı bir insan.

Olağanüstü yeteneklerinin farkında olan, bu yüzden golün de ,pasın da sıradışı olanı arayan, Saçlarını bile kendisine has tarayan özel bir insan.

İyi ki varsın Fatih, çünkü futbol da ,Trabzonspor’da senin de çak daha güzel.

Fatih dilersen sondan başlayıp, başa doğru gidelim.. Antalya'da kupayı havaya kaldırırken neler hissettin, aklından neler geçti?

Heyecan bütün arkadaşlarımda vardı ama bende çok daha fazlaydı..

Hem kendi yapmış olduğum hatalardan, hem de insanların bana yaptığı yanlışlardan dolayı çok acılar çektim, çok sıkıntılar yaşadım... Çok ama çok gözyaşı döktüm.. O yüzden bu sezon kazandığımız Türkiye Kupası'nın anlamı benim için çok farklıydı.

Sonunda Fatih'in nasıl bir insan, nasıl bir futbolcu olduğunu kanıtlayabilmiştim, kendimi nihayet ifade edebilmiştim.

O kupayı kaldırırken tüm bu duygular bende vardı ve futbol geçmişim bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.

‘Yani beş yılı birden, dünyanın en ağır kupasını kaldırdın(

Evet abi bir anlamda öyle..

Trabzonspor'da A Takım'a yükseldiğinde hemen herkes "süper bir yıldız geliyor" diyordu.

Sonunda beklenen oldu ama bence çok geciktin.Bunu neye bağlıyorsun?

Şu an 25 yaşındayım ve bana göre 5 yıllık bir gecikmem var.

Çok sakatlık yaşadım, bu yüzden iki yılımı hastane koridorlarında geçirmek zorunda kaldım.

Bunlar bir yana gerek bana yapılan, daha çokta kendi yaptığım yanlışların bedeli üç yılımı götürdü. Bu açıdan toplam 5 yıllık bir gecikmem var diye düşünüyorum. Ve bu süreyi şimdi kapatmak için daha çok çalışıyorum.

NEYDİ O YANLIŞLAR?

Trabzonspor'da 17 yaşında oynamaya başladım. Kabul etmek gerekir ki ilk gençlik yılları insanın kanının en çok kaynadığı yaşlardır. O dönemde herkes gibi ben de hata yaptım.

Ancak bu dönemde bende daha çok feveran şeklinde sert tepkiler oluştu. Kafamda sorunu biliyordum ama bunu ne kimseye anlatabiliyordum ne de kimseden yardım görebiliyordum. Üstelik teknik direktörümüzden de destek bulamıyordum.

Bu da doğal olarak aşırı tepkilere, dolayısıyla hatalara yol açıyordu.

A Takım'a çıktığım yıl Genç Milli Takım'dan gelmıştım. O sırada Avrupa'nın pek çok ünlü kulübünden transfer teklifleri almıştım.Bunu şunun için söylüyorum yani Trabzonspor'a güçlü gelmiştim.

Ancak takımdaki ortam hiç iyi değildi. Ne takım içinden, ne dışından bize kimse yardımcı olmuyordu.

Ben A Takım'a çıkmanın keyfini, heyecanını hiç yaşayamadım.

ÖN LİBERO OLARAK BİLE OYNADIM

Saklamaya gerek yok, büyük kısmı hoca yüzünden…

O zamana kadar forvet ya da forvetin arkasında oynuyordum. Ancak Trabzonspor A Takımı'na çıktığım ilk yıllarda defansın önünde ön libero oynatıldım. Bana verilen görev rakibin oyununu bozmaya çalışmaktı. Adam kovaladım, adam markajı yaptım. Bütün bunlar da bana özellikle beyin olarak çok şeyler kaybettirdi.

O zamana kadar markaj edilen bir futbolcuydum, bir anda markaj yapan oyuncu durumuna düşürüldüm. Oysa bu benim yeteneklerine tamamen zıttı. Ben neleri yapabileceğimi, neleri yapamayacağımı iyi biliyordum. Pas dahi atamaz hale gelmiştim. Çünkü benden, rakipten kaptığım topu en yakın adama vermem, veremezsem oyun bozmam isteniyordu.

Ben böyle oynamak istemiyordum.. Geceleri sabahlara kadar ağlardım, beni oynatmayın diye yalvarırdım, ancak değişen hiçbir şey olmadı.

Neredeyse sağlığımı kaybediyordum. İki

kez panikatak rahatsızlığı geçirdim

Sebebi neydi biliyor musun Servet Abi?

Trabzon'daki Kocaelispor maçında Moşe ile adam adama oynatıldım. Maçtan sonra sinir ve ağlama krizine girdim beni hastaneye kaldırdılar. Çok şükür şimdi o sıkıntıları geride bıraktım ve o günleri hatırlamak dahi istemiyorum.

ALTAY'DA YENİDEN DOĞDUM

Desene Altay'a kiralanman senin için çok iyi olmuş...

İyi olmuş ne demek, Altay'a gidişim benim yeniden doğuşum oldu. Çünkü orada gerçek yerimde ve yeteneklerine uygun yerde oynadım. Neler yapabileceğimi de herkes gördü. Altay'da oynadığım futbolla kendime olan güvenimi yeniden kazandım.

Herkesin "Çok iyiydi" dediği maçta bile ben inanıyorum ki Fatih futbolunun ancak yüzde 60'ını sergiliyor. Bu görüşüme katılır mısın?

Kesinlikle doğru. En iyi dedikleri maçta bile biliyorum ki bu ben değilim, bunun çok daha fazlasını yapabilirim.

Bu bir yerde biraz da takımın yapısından kaynaklanıyor. Çok iyi futbolcularımız var ve çok da iyi futbol oynadığımız maçlar oldu.

Ancak üst düzey futbolcuların çoğunlukta olduğu takımlar yeteneklerinizi sergilemek açısından daha rahat bir ortam sağlar.

Bir de hep orta sahada rakip kaleye yüzüm dönük oynadım. Şimdi ise fovette daha çok sırtım dönük oynamak zorunda kalıyorum.

Buna tamamen alıştım denemez ama kısa süre sonra o da olacak ve kapasitemi yüzde seksenlere çıkaracağım.

HEP EN İYİSİNİ İSTİYORUM

Fatih seni izlerken şöyle bir duyguya kapıldığım anlar oluyor. Kolay ve herkesin yapabileceği bir hareket sanki seni tatmin etmiyor da daha fantastik şeyler yapmaya çalışıyorsun.

Söyledikleriniz çok doğru... Özellikle bazı maçlarda bu durumla daha çok karşılaşıyorum. Bu yüzden çok basit bir hareketi yapamamış durumuna düşüyorum. Tribüne gelen seyirciye en güzeli sunmak, yapabileceğimin en iyisini göstermek istiyorum. Ama insanlar her zaman seninle aynı düşünmüyor, kimse anlamıyor, sen de çok basit bir hareketi yapamamış oluyorsun. Mesela önce gole konsantre olup bir gol atayım diyorum, attıktan sonra en iyisini atayım diye düşünüyorum, bu yüzden belki de golü kaçırıyorum. Ondan sonra da günlerce o hareketin üzüntüsünü yaşıyorum.

Ama neticede gol goldür. Fileye giden top gol olacak. Güzel gol iki gol sayılmıyor ki...

Elbette bu hata..

Galatasaray maçında kaçırdığın penaltı böyle bir ikilem nedeniyle mi gol olmadı?

Abi iyi yakaladın.

Topa gelirken kesinlikle öyle bir düşüncem yoktu. Ayağımın içiyle vurup golü yapayım diyordum. Ancak topa vurmadan Mondragon köşeye gidince fikrimi değiştirdim. Kendime olan aşırı güvenimden basit olanı değil zor olanı tercih ettim ve golü kaçırdım. Aşırı derecede demoralize oldum ve maç boyunca bundan kurtulamadım.

Çok çok üzüldüm ve maçtan sonraki üç gün içinde o penaltıyı en az üç bin kere kafamda attım.

İKİ MAÇ OYNAMAKLA HEDEFE VARILMAZ

Fatih alt yapıdan alınan gençler A Takım'a geldikten sonra sanki "Artık amaca ulaştım" diye mi düşünüyorlar? Belki yanılıyorum ama bence gelişimleri duruyor.

Bizdeki çocuklar hem insan hem de yetenek olarak çok iyiler ve ortam her şey için çok müsait.

Öncelikle onlara çok iyi davranıyoruz ve şahsen ben sürekli telkinlerde bulunuyorum. Zamanında bizim yaşadığımız sıkıntıların hiçbirini yaşamıyorlar. Ayrıca Samet hoca gibi gençleri tutan, onlara şans veren ve oynatmak için çırpınan çok büyük bir şansları var. Biz ne hocalar gördük, tanıdık.

Süper yetenek de olsanız dönüp bakmazlar bile…

Benim onlara devamlı söylediğim şu ki 'A Takım'da iki maç oynamak demek amacınıza eriştiğiniz anlamına gelmez. İnsanın kendisini yeterli gördüğü, 'Artık ben oldum' dediği an bittiği andır.

Trabzonspor'da iki maç oynamakla hedefe varılmaz.

Aslında Türkiye'de bir yerlere gelmek zor da değil. Ama bunun tek şartı çalışmak, çok çalışmak...

Mesela bizde çok özellikli bir oyuncu var. Ali Şen. Müthiş bir futbolcu olacak.

Türkiye’deki gençler arasında bence en yeteneklisi. Ama uyarıları dikkate alır ve çalışırsa.

Ona bir de şunu söylüyorum. Yeteneklerini etkin alanda kullanacaksın. Orta sahada kendi kendine top oynama devri geçti. Adam geçip gol pası vereceksin, adamdan sıyrılıp kaleye şut çekeceksin. 90 dakika içinde en az 3-4 sonuca etkili hareket yapacaksın. Zidane'ı görmüyor musun? Adam üç kişiyi çalımlıyor ancak bunu gol pası ya da gol vuruşu olarak sonuca bağlıyor.

Zamanında bize bir şey söylenmedi. "Aman Fatih şunu şöyle yap, bunu böyle yap" denmedi.

-Özellikle yakın çevresi bu gençleri yanlış mı yönlendiriyor? "Şu oynadı, senin, hakkını yiyorlar vs." gibi

- O da var ama olayın bir başka yönü daha var.

Eğer bu oyuncular kadroya giremedikleri ya da oynamadıkları zaman kendilerini bırakırlarsa kaybolurlar.

İngiltere 17 yaşındaki bir oyuncuyu, banko milli takımda oynatıyor ve İngiltere Milli Takımı'nın hocası o futbolcu o karşılaşmada hata da yapsa değiştirmiyor. Ona verilen mesaj şu; biz sana her şeyi vereceğiz, sen de bize çok şeyler verecek-sin. Çünkü sen bir değersin ve seni kazanacağız" Ama üzülerek söylemeliyim ki maalesef bizde öyle değil. Deniyor ki "Sen bir değersin ama gör bak biz seni nasıl kaybedeceğiz." Yani onlarda "Nasıl kazanırız." Bizde ise "Nasıl kaybederiz."

Bunlar çok önemli şeyler. Türkiye'de Süper Lig futbolcusu maçta giyeceği ayakkabıyı kendisi alıyorsa, evi, arabası, cebinde parası yoksa iki maç kadroya giremezsem ne yaparım?" diye düşünüyorsa bu işler nasıl olacak? 'Topa nasıl daha iyi vururum, nasıl daha iyi pas veririm?' diye düşüneceği yerde oyuncunun kafası saha dışındaki olaylarla meşgul olursa bu futbolcu nasıl verimli olacak, kendisini işine nasıl verecek?

NE AVRUPA NE DE MİLLİ TAKIM!

Fatih bundan sonraki hedefin nedir?

A Milli Takım'da oynamak, Avrupa'da oynamak bunları kafama hiç takmıyorum.

Yeteneklerimin tamamını sergileyebilirsem, oynadığım futboldan zevk alıp izleyene keyif verirsem, takımımın kazanmasına yardımcı olurken futbolun güzelliklerini de sunabilirsem bana yeter.

Sağa bakarken sola atacağım güzel bir pas, ben atamazsam bile attıracağım güzel bir gol, beni tatmin eder…

Yaptığım bu iyi şeyler beni şuraya buraya getirecekmiş bunları fazla düşünmüyorum...

Maçlardan sonra videodan kendini izler misin, eleştirir misin?

Ooo hem de nasıl

Benim eleştirilerim sizinkilere de benzemez...

Maçlara çıkarken uğurun filan var mı?

Yok ama sahaya sağ ayağımla basmaya dikkat ederim.

ÖNCE KAFAMDA OYNARIM

Maçtan önce kafanda o maçı oynar mısın?

Tabii ki. Çocuklara da sürekli aynı şeyleri söylüyorum. Maça bir iki gün kala kafanızda maçı oynayın ve şu pozisyonda söyle yapacağım diye karar verin diyorum.

Aslında bütün futbolcular bunu yapar.

İyi futbolcular demek istiyorsun…

Abi güldürdün beni.

BİRBİRİMİZE DESTEK OLALIM

Fatih, çok güzel bir söyleşi oldu, güzel mesajlar verdin. Son olarak neler söylemek istersin?

Abi benim üzüldüğüm nokta şu: Dışarıda hiç kimse bizi sevmiyor. Trabzonspor'a hep birlikte sahip çıkalım. Bu şehir için, Trabzonspor için, kendimiz için... Herkes maddi, manevi birbirine destek olsun, katkıda bulunsun. Niye hep üç büyükler şampiyon olsun, biz de bu güzelliği yaşayalım. Kardeşlerimiz, arkadaşlarımız gelsin güzellikleri onlar da yaşasın.

Biz yeterince üzüldük, herkes birbirinin elinden tutsun. Çünkü böyle yapmakta herkesin ortak çıkarı var. Bu zamana kadar hep birbirimizle sürtüşerek, kavga ederek geldik ve yılları kaybettik, bir de böyle deneyelim. Başka türlü olmuyor, işte ortada.