Bordo-mavili ekibin mücadeleci orta sahası, kariyer yolculuğundan Türkiye günlerine, sahadaki felsefesinden idollerine kadar merak edilen tüm detayları kulüp dergisine anlattı.
Trabzonspor’un Fransız yıldızı Tim Jabol Folcarelli, kulüp dergisine verdiği röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı. Folcarelli’nin açıklamaları şöyle
Futbolculuk kariyerinizin ilk adımlarını anlatır mısınız? Futbola odaklanmanızda kim etkili oldu?

Çocukken arkadaşlarımla saatlerce top oynardım ve bu benim için sadece bir eğlenceydi. Ancak 17-18 yaşlarımda profesyonel futbola geçiş yaptım ve bu işi meslek olarak yapabileceğime karar verdim. Bu karar, hayatımın en doğru adımlarından biri oldu. Bu kararımda babamın da futbol oynamasının etkisi çok oldu. Futbola olan büyük tutkum ve her zaman arkamda hissettiğim ailemin desteği, bu yolda ilerlememde belirleyiciydi. Bugün profesyonel bir futbolcu olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Maçlarda enerjik ve çok koşan bir oyuncu olarak dikkat çekiyorsunuz. Fiziksel kondisyonunuzu nasıl korursunuz? En etkili bulduğunuz egzersiz nedir?
Aslında koşmaya yatkın bir yapım var zaten. Bunu daha iyi korumak için antrenmanlarda çok disiplinli bir şekilde çalışıyorum. Çünkü sahada gösterdiğiniz performans, antrenmanlarda yaptıklarınızın bir yansıması. Bunun dışında ekstra çalışıyorum ancak bu oldukça programlı şekilde olmalı. Çünkü kasları bilinçsiz şekilde artırmamak gerekir, bu sizi yavaşlatabilir. Doğru oranda çalışarak hızımı ve enerjimi korumaya özen gösteriyorum. Dengeyi korumak, benim oyun tarzımın temelini oluşturuyor.

Orta saha oyuncularının modern futboldaki rolünü değerlendirerek kendi oyun tarzınızı nasıl tanımlarsınız? En güçlü silahınız nedir?
Önceki takımlarımdaki hücum odaklı serbest rolümden farklı olarak, burada iki yönlü bir sorumluluk üstleniyorum. Tabii ki maç içinde hocamın istekleri doğrultusunda değişiklikler olabiliyor. Şimdi iki bölgede de farklı sorumluluklarım var ve hem savunma hem de hücum organizasyonlarında en iyisini yapmaya çalışıyorum. En güçlü silahımı şöyle ifade edebilirim: İki ceza sahası arasında da hem toplu hem de topsuz olarak bol bol koşular yapabiliyorum. Ayrıca top kazanma, rakibi bozma ve ceza sahasına girişlerim de katkının önemli parçaları.
Hayatınızdaki dönüm noktası nedir? Bugüne dek en mutlu olduğunuz ve sizi gururlandıran an hangisiydi?

Covid günlerinde, dönüm noktası değil belki ama beni çok etkileyen bir süreç yaşadım. Herkes gibi beni de etkiledi o dönem ve yaklaşık 6 ay takımsız kaldığım zaman dilimiydi. Bu zorlu dönemde kendimi hiç bırakmadım, asla pes etmedim ve çalışmaya devam ettim. Futboldan uzak kaldığım için yeniden kendimi gösterebilmek için alt ligde bir kulübe gittim, disiplinli bir şekilde çalıştım ve öyle yolumu aydınlattım. En mutlu anım ise ilk profesyonel sözleşmemi imzaladığım andı. Düşük bir hayat standardından gelip profesyonel bir kontrat almak, hem büyük bir mutluluk hem de gurur kaynağıydı.
Trabzonspor’un kariyerinize ve kişisel gelişiminize katkıları neler oldu?
Trabzonspor, harika bir tarihi olan ve tutkulu taraftarlarıyla çok önemli bir kulüp. Böyle büyük bir kulübe transferimle ilgili bir soruyu iki üç yıl önce sorsanız, bunun gerçekleşeceğini asla düşünemezdim bile. Bunun gerçekleşebilmesi için çok ama çok çalışmak gerekir. Bu camianın bir parçası olmak hem saha içinde hem saha dışında çok şey kattı. Burada kulübümüz rahat çalışmamız, taraftarımız da motivasyonumuzu artıracak her şeyi yapıyor. Taraftarlar ve şehrin futbola olan tutkusu üst düzey gerçekten. Bana güven veren bu ortamda her geçen gün kendimi daha da geliştirdiğimi düşünüyorum. Bu büyük ailenin bir parçası olmak, adımı kulübün tarihine yazdırmak istiyorum. Trabzonspor formasıyla tarihe geçecek başarılar kazanmayı hedefliyorum.
Size güç veren en önemli felsefe veya slogan nedir?
Belki bir slogan değil ama hayat felsefem şu: Kimsenin size neyi başarıp başaramayacağınızı söylemesine izin vermeyin. Bu hayatı siz yaşıyorsunuz ve başarmak için kendinize inanıp o yolda yürümelisiniz. Bir hedefiniz varsa sonuna kadar mücadele etmelisiniz. Başarsanız da başaramasanız da en azından denemiş olmanın huzurunu yaşarsınız. Sonrasında pişmanlık duymazsınız çünkü bunun uğruna mücadele etmişsinizdir. Asıl önemli olan da bu. Bu felsefe, beni her zaman motive ediyor. Tabii ki aile ve güvendiğiniz arkadaşlarınızın tavsiyelerini mutlaka dinlemelisiniz.
Sosyal medyayı kullanıyor musunuz? Eleştirilerle nasıl başa çıkıyorsunuz?
Sosyal medyayı kullanıyorum ama bunun beni etkilemesine izin vermiyorum. Zaten övgüleri de eleştirileri de çok derinlemesine incelemiyorum. Herkes sizin hakkınızda bir şey söyleyebilir ama önemli olan sizin ne yaptığınızı bilmeniz. Çünkü saha içinde en iyisini yapmak benim işim. Herkesin iyi ya da kötü yorumları olabilir ama önemli olan, kendi performansınıza odaklanmak.

Bir maça nasıl hazırlanırsınız? Özel ritüelleriniz var mı? Maç sonrası kendinizi ödüllendirir misiniz?
Maç günleri uyandığımda Trabzonspor kamp kıyafetlerimi giyer, arkadaşlarımla sohbet ederek zaman geçiririm. Bir önceki maçı kazanmışsak, benzer çamaşırları giyer, aynı parfümü kullanmaya çalışırım. Maç saati yaklaşınca ise nerede olursam olayım mutlaka ailemi arar, anne babamla konuşurum. Maç sonrasında ise dinlenmeye çalışırım öncelikle.
Türkiye’ye geldikten sonra sizi neler şaşırttı? Planladıklarınızla karşılaştıklarınız arasında fark var mı?
Bu ülkedeki futbol sevgisi açıkçası beni çok şaşırttı. Özellikle Trabzon’da bu kadar sevildiğini tahmin ediyordum ama bu kadarını gerçekten beklemiyordum. Bunun yanında insanların size her zaman yardım etmeye çalışması da çok güzel. Fransa’da da insanlar tabii ki ilgi gösteriyor ama burada çok yardımcı oluyor, işleri kolaylaştırıyorlar. Her zaman bu yardım için hazır olduklarını hissediyorsunuz insanların. Çok misafirperverler. Bu arada yemek kültürü de oldukça farklı ve burada yemekler çok çeşitli. Genel olarak buradaki deneyimim, birçok konuda beklentilerimin çok çok ötesinde ve kesinlikle olumlu.

Taraftarların bir maça etkisi ne düzeyde oluyor?
Takımına destek olan taraftarlar, bir maçın skorunu, kaderini tamamen değiştirebilir. Tabii ki bu o taraftarın enerjisiyle gerçekleşir. Özellikle Trabzon’da oynadığımız bir maçta işler iyi gitmiyorsa, hatta yenik duruma düşmüşken taraftarın göstereceği reaksiyon bir anda bizi ileriye itiyor. Bunun dakikası önemli değil, her an o coşkunun önemi var. Tribünden gelen destek, rakipler üzerinde baskı yaratıp bize ekstra motivasyon sağlıyor, daha fazla mücadeleye itiyor. Bu çok net zaten, taraftarlar sahadaki oyuncuların performansını hem olumlu hem de rakip için olumsuz yönde etkiler.
Türk futbolunu nasıl değerlendirirsiniz?
Sürekli gelişim içinde olan bir lig, bu hem güç hem de ilgi anlamında. Türk futbolunda taktiksel olarak çok iyi takımlar var ama fiziksel mücadele burada oldukça yoğun. Takımın fiziksel gücü, dayanıklılık, özellikle maçların son 25-30 dakikasında sonucu etkilemede önemli farklar ortaya çıkarıyor. Bu nedenle fiziksel hazırlığı iyi yapanlar bu bölümlerde daha çok gol bulabiliyor. Taktiksel olarak da bunu destekleyenler sahada fark yaratıyor. Öte yandan hakem hataları Fransa’da da yaşanıyor ama açıkçası buradaki kadar değil. Türkiye’de hakemlerin çok konuşuluyor olması bir sorun.

Saha içindeki ve dışındaki karakteriniz arasında fark var mı?
Saha dışında insanlarla her zaman güzel iletişimde olan, konuşan, esprili, neşeli ve sakin biriyim. Ancak sahaya çıktığımda, takımımı en iyi şekilde temsil etme noktasında tamamen değişiyorum. Tabiri caizse rakibi bir canavar gibi ısırmam gerekiyorsa asla çekinmem. Kazanmak için her topa basan, mücadeleci ve gerektiğinde sert bir oyuncu oluyorum. Oyunsal anlamda rakibe saygı gösteririm ama zaten sahaya çıkıyorsanız aklınızdaki bellidir; ya ben, ya o. Kazanacak tarafta olmak için hiçbir şeyden çekinmem. Bu, işimi iyi yapma ve takımım için her şeyi verme isteğimden kaynaklanıyor. Kaybetmekten hiç hoşlanmıyorum, bu yüzden saha içinde daha hırslı ve kararlıyım.
Bir maçta sizi en çok ne sinirlendirir? Rakiplerin hangi davranışlarını kabul edilemez bulursunuz?
Rakipler sizi baskı altına almak ve mental olarak düşürüp saha dışına çıkarmaya çalışırlar. Ama ben bunları dinlemem, kimin ne yaptığıyla ilgilenmem bile, sadece takımıma katkı yapmaya odaklanırım. Rakibin ne yaptığını, ne dediğini umursamam bile, daha doğrusu rakibin herhangi bir şekilde kafamın içine girmesine izin vermem. Ben sadece futbola odaklıyım. Ama şöyle bir gerçek de var. Beni sahada en çok sinirlendirecek şey adaletsizliktir. Hakem kararlarında bunu net olarak gördüğümde çok sinirlerinim. Bir de kendi karakteri dışında aşırı özgüvenli gözükme çabasında olan futbolcularla oynamaktan da nefret ederim.
Futbola başladığınız dönemde idolleriniz kimlerdi?
Küçükken giydiğim ilk forma Ronaldinho’nundu. Onu izlemekten büyük keyif alırdım. Gençlik döneminde Iniesta’yı sürekli takip ettim, yeteneği, oyun tarzı ve zekâsı beni çok etkilerdi. Onları izlemek benim için büyüleyiciydi.
Futbolcu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Her zaman futbolun içinde kalmak istiyorum çünkü başka bir meslek düşünmedim bile. Futbol hayatımın merkezi. Sahada olmasam saha kenarında gözlemci olurdum veya futbolcu izleyen bir ekipte. Ama hayatımda mutlaka futbol olmalı.
Geçmişten bugüne dünyanın en iyi 11’ini nasıl kurardınız?
Neuer
Marcelo, Ramos, Thiago Silva, Dani Alves
Iniesta, Busquets, Yaya Touré
Ronaldinho, Messi, Ronaldo Nazario



