Futbol Federasyonu’nun yürüttüğü “bahis operasyonu”, uzun zamandır görmezden gelinen gerçeği, kendi elleriyle gün yüzüne çıkardı...

Türk futbolu, adaletini temsil eden mekanizmalara artık güvenemiyor. Konuya çomak sokmak önemli olsa da asıl mesele birkaç hakemin ve futbolcunun kişisel zaafı konumundan çok daha ileride. Rakamların netleştirilemediği, suçsuzların aceleyle torbaya dahil edildiği, operasyonun çerçevesinin bulanık olduğu, yönetimsel sorumluluğun tamamen göz ardı edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız.

Federasyonun resmî verileri, kamuoyuna ardı ardına servis edildi ama en temel soru maalesef cevapsız... O da şu Türkiye’de hakemlerin üçte ikisinin bahis sistemiyle teması olduğu iddia ediliyorsa, bu organizasyon yıllardır nasıl işledi? Kimse bilmiyor muydu? Dahası neden şimdi ortaya çıktı?

Rakamlar “şişirilmiş” hissi verse de olay, “gerçekse facia” seviyesinde. Her iki durumda da sorun bugüne kadar TFF’nin şeffaf olmayan yönetimleri. Operasyonun zamanlaması, içeriğinden daha fazla konuşuldu. Konu, gerçekten arınma mı, yoksa kamuoyunu yönlendirme hamlesi mi?

Hakemlik kurumu adaleti temsil eder ama sorumlular hep alt kademe. Alt lig hakemleri açığa alınıyor. Yardımcı hakemler hedefte. futbolcular işin içinde... Peki ya sistemin sahibi kim? Hakemleri atayan, performansını değerlendiren, sınıf yükselten, manipüle eden ilişkiler ağı… Onlar neden masada değil? Operasyon sanki, binanın çürük kolonlarını değil; sıvalarını kazıyor.

Yine hakemlerden gidersek... Türkiye’de hakemlik kurumu, hiçbir bağımsız denetime tabi değil... Hakemin finansal geçmişi sorgulanmaz... Bahis bağlantısı için düzenli tarama yapılmaz... Eğitim, performans, psikolojik testler formalite gibidir... Teknolojik izleme mekanizmaları hak getire. Bu yaşananlar, TFF’nin kendi içinde sistematik hiçbir kontrol mekanizması olmadığını adeta itiraf ediyor. Aslında bu gerçek en az karşımızdaki tablo kadar dikkate değerdir.

Bir başka kriz, MHK, TFF ve hakemlik arasındaki güç ilişkisi.. Türk futbolunda yıllardır değişmeyen gerçek hakemlik sisteminin, sporun değil; yönetenlerin konforu için tasarlandığı görüntüsü. Bugün bahis üzerinden ortaya çıkan kirlilik, aslında yıllardır konuşulan ilişkiler ağının doğal sonucu... Terfi-düşme tercihlerinde adaletsizlik, kulüp-hakem geriliminde yaşananlar, kaderleri belirleyen kapalı kapılar ardındaki kararlar, yaptırım mekanizmasının keyfiyeti.. Operasyonun gerçek hedefi “temizlemek” olsaydı, bu yapıya müdahale edilirdi. Edilmedi. Ortadaki iddialar ve sonuç, Türk futbolundaki güven krizinin resmidir. Şimdi ise yapılması gerekenler nettir... TFF’den tamamen ayrı, özerk, hesap verebilir ve denetlenebilir bir Hakemlik Kurulu kurulmalı, hakemlerin düzenli finansal, idari ve etik taraması zorunlu olmalı, MHK yapısı yeniden inşa edilmeli, bahis verileri uzmanlarca açıklanmalı, kamuoyu, kaç hakem için ne suçlama olduğunu bilmeli, hepsinden önce federasyon yönetimi, bu krizdeki sorumluluğunu kabul etmelidir.

Sadece hakemleri ve alt lig seviye futbolcularını işaret eden operasyon, gerçek çözüm değildir. Geçerlilik taşıyan yaşadıklarımızın sonuç değil, başlangıç olmasıdır. TFF’nin açıkladığı veriler, Türk futbolunun aynasıdır... O aynaya bakınca görünen, yıllardır hesap vermeyen düzeninin ta kendisidir. Türk futbolu, ancak bu düzeni değiştirmeye cesareti olursa temizlenir. Aksi hâlde bugün “skandal” dediğimiz şey, yarın “normalleşir”. Bugün yazdığımız bu satırlar ise tarihe not olarak kalır ve söyleriz; “Sorun hakemde değil; sistemdeydi.