Boykotta devamlılık esastır. Hem sadece kendimiz siyonistlerin mallarını boykot etmekle kalmayıp bu konuda çevremizi de bilinçlendirip boykotun ağını genişletmeliyiz. Yediden yetmişe bütün Müslümanları boykot hususunda duyarlı olmaya çağırmalıyız.
Bu aslında tercihe bağlı, keyfi bir durum değil, aksine mecburiyettir. Aşağıdaki ayet bu manada indirilmiş bir çeşit ihtardır: "Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir."(Mümtehine Suresi, 9. Ayet)
Bir Müslüman olarak soframızdakileri kardeş Filistinlilerle paylaşmalıyız.
"Müslüman'ım" demek bir iddiadır. Bunun ispatı zorunludur. Müslümanlar, kendileri gibi aynı değerlere sahip olan kardeşlerini her halükârda koruyup gözetmek mecburiyetindedir. Müslümanlar arasında kardeşlik hukuku tesis edilmelidir. Bunun tesisi için öncelikle empati (duygudaşlık) hissiyatı inkişaf ettirilmelidir. Bu konuyla ilgili birçok hadis-i şerif bizlere İslâm kardeşliğin gereğini izah etmektedir. “Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için de sevmedikçe gerçek mümin olamaz.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme” 59) “Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” (Müslim, “Birr” 66) “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter.” (Müslim, “Birr” 58; Tirmizî, “Hudud” 3)
Son iki seneden beri şiddetli bir biçimde soykırıma tabi tutulan Filistinli kardeşlerimiz için bilfiil para ve erzak yardımında bulunmak gerekir. Yardımların yerine ulaşmadığı bahanesine sığınamayız. Zira bu hususta çok titiz çalışan vakıf ve dernekler mevcuttur. Oradaki kardeşlerimizin bir somun ekmeğe ve bir kâse sıcak çorbaya muhtaç olduklarını hesap ederek bir Müslüman olarak soframızdakileri onlarla paylaşmalıyız. Böyle davranırsak soframızdakiler azalmaz, aksine çok daha bereketlenir. Zira vermekle fakir olunmaz.
Gazzeli Müslümanlar büyük ve ağır bir imtihandan geçiyorlar.
Genelde Filistinli, özelde Gazzeli Müslümanlar büyük bir imtihandan geçiyorlar. Sadece onlar değil, ümmetinin her bir ferdi de böylelikle imtihan ediliyor. Fakat iki milyarlık İslâm dünyasının iyi bir imtihan verdiği söylenemez. Öte yandan Gazzeliler başlarına ne gelirse gelsin, asla isyan etmiyorlar. En zor zamanlarda bile imanlarını, umutlarını ve Allah'a olan güvenlerini muhafaza ediyorlar. Zor bir imtihan veren Filistinliler hiçbir şekilde hak ve hakikat cephesini terk etmiyorlar. Onlar ki şeref ve vakarlarıyla şehit oluyorlar.
Başta siyonistler olmak üzere, bütün şer güçlere karşı İslâm ittifakına maddi ve manevi güç kazandırmalıyız. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği tesis etmeliyiz. Zira karşı cepheye (Batı'ya ve ABD'ye) baktığımızda onların birbirlerini desteklediklerini ve Müslümanlara karşı güç birliği oluşturduklarını görüyoruz. Nerde bir Müslüman acı çekiyorsa ve zulme uğruyorsa kendimiz o çileyi çekmiş gibi sorumlu ve duyarlı hareket etmeliyiz. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." gafletine ve bencillik tuzağına düşmemeliyiz.
Bir Müslüman olarak Gazzeli kardeşlerimizin her türlü acısını paylaşmalı, bu konuda belli bir kamuoyu oluşturmalıyız. Gazze, Kudüs ve Filistin'le ilgili mitinglere, panel ve konferanslara katılarak sesimizi daha gür ve etkili bir biçimde bütün dünyaya duyurmalıyız. Bu durum mazlum ve mağdur Filistinli kardeşlerimize moral ve motivasyon kazandıracaktır.
Özellikle Gazze'de olmak üzere, Filistin'in dört bir yanında türlü işkencelere ve acılara duçar olan kardeşlerimize ısrarla ve samimiyetle her zaman dua etmeliyiz. Dua deyip de geçmeyelim. Peygamber Efendimizin dediği gibi "Dua müminin silâhıdır." Yüce Allah Furkan Suresi'nin 77. ayetinin başında "(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! " buyurarak duanın hak katındaki ehemmiyetini açıkça ortaya koymuştur. Biz yeter ki ihlâsla dua edelim, yüce Mevla'mız duamıza icabet edecektir.