Oscar Wilde’ın, "Herkes öldürür sevdiğini" dizesi, edebiyat tarihinin en çok alıntılanan ve belki de en tehlikeli romantik mitlerinden birini inşa etmiştir. Bu dize, sevginin doğasında kaçınılmaz bir yıkım, tutkunun derinliğinde gizli bir yok etme arzusu olduğunu fısıldar. Sanki birini gerçekten sevmek için, ona zarar vermek, onu dönüştürmek ya da bir şekilde 'öldürmek' meşru bir yoldur.

Psikolojik bir mercekle baktığımızda, bu mitin modern ilişkilerimiz üzerindeki gölgesi oldukça ağırdır. Gerçek sevginin tanımını yeniden yapmamız gereken bir çağda yaşıyoruz.

Sevginin Karanlık Yüzü: "Öldürmek" Ne Anlama Geliyor?

Wilde'ın dizesindeki "öldürmek" fiili, elbette her zaman fiziksel bir yok etme anlamına gelmez. Çoğu zaman bu, mecazi bir yıkımdır ve ilişkilerde şu şekillerde tezahür eder:

Sevdiğimiz kişinin kendisi olmasına izin vermemek. Onu kendi arzu ettiğimiz kalıba sokmaya çalışmak. "Eğer beni sevseydin, bunu yapardın," gibi ifadelerle, diğerinin ilgi alanlarını, arkadaş çevresini ya da kariyer hedeflerini yavaşça boğmak. Bu, bireyin ruhunu, özerkliğini ve özsaygısını "öldürmektir."

Eleştiri kılıfına sarılmış sürekli yargılama ve küçümseme. Birini sürekli olarak yetersiz, hatalı ya da eksik hissettirmek. Bu yıkıcı tutum, "Ben seni daha iyi biri yapmak istiyorum" bahanesiyle sunulsa bile, temelde derin bir kontrol arzusunu gizler.

Gerçek Sevgi: Yıkım Değil, İnşa Etme Sanatı

Psikolojide sağlıklı bir ilişkinin temel taşı, bireylerin kendi potansiyellerine ulaşma yolculuğunda birbirlerine destek olmalarıdır. Gerçek sevgi, bir araya geldiğinde toplam değerin artması demektir.

Gerçek sevgi öldürmez, tam tersine:

* Yaşatır: Bireyin en otantik, en özgün halini ortaya çıkarması için güvenli bir alan sunar. Partnerinize, onun hayallerine ve hatalarına rağmen var olma izni verirsiniz.

* Hayat Verir: Kişisel gelişim için teşvik edici bir güç olur. Sevilen kişi, yargılanma korkusu olmadan risk alabilir, hata yapabilir ve bu hatalardan ders çıkararak büyüyebilir. İlişkinin varlığı, kişisel büyümeyi hızlandıran bir katalizör işlevi görür.

Kısacası, sevgi bir bıçak değil, bir köprüdür. Karşımızdakini "düzeltmeye" çalışmak yerine, onu olduğu haliyle kabul etmek ve onun yanında durmak; işte gerçek sevgi budur.

Yıkıcı Aşktan Yaşatan Sevgiye Geçiş

Unutmayın, tutku ve yoğunluk her zaman sevginin kanıtı değildir. Bazen bu yoğunluk, kendi içimizdeki boşlukları, güvensizlikleri ve kontrol ihtiyacını yansıtır. Eğer bir ilişkideki duygu dalgalanmaları size sürekli olarak acı veriyor, kendinizi sürekli savunma pozisyonunda hissediyor ve küçülüyorsanız; bu, romantik bir trajedinin değil, sağlıksız bir dinamik olduğunu gösterir.

Wilde'ın dizesi trajik bir güzelliğe sahip olsa da, bu dizeyi bir yol haritası olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Sevdiğimizi "öldürmek" değil, onu beslemek, büyütmek ve yaşatmak... Yeni çağın sevgi tanımı, tam da bu inşa etme gücünde yatıyor.

Randevu ve iletişim için [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz. Daha kapsamlı çalışmalarıma instagram @psikologmerveak adresinden ulaşabilirsiniz.