Gümüşhane deyince aklıma öğretmenliğimin ilk yılları gelir.

Gümüşhane deyince aklıma büyük bir keyifle sürdürdüğüm öğretmenliğimin ilk yılları gelir. Gümüşhane, doğasıyla ve insanıyla benim ikinci memleketim diyebileceğim güzel bir şehir. Ömrümün en güzel yılları Gümüşhane'de geçti. 1992'nin 02 Aralık'ında bu güzide şehirde başladı, bugün 33. yılını geride bıraktığım öğretmenliğimin ilk yılları. Bu şehirdeyken evlendim. Bu şehirde doğdu ilk çocuğum. Birçok doyumsuz güzelliği burada yaşadım.

Beş sene öğretmenlik yaptığım Gümüşhane, hafızamda kendine hep yer edindi. İlk evimi tuttuğum Hasanbey Mahallesi'ni, beş sene görev yaptığım Gümüşhane Lisesi'ni ve dört yıl ikamet ettiğim lise lojmanlarını hiçbir zaman unutmadım. Kuşakkaya Dağı'yla Harşit Nehri'yle, Tekke beldesiyle ve Süleymaniye'siyle hiçbir zaman unutmadım Gümüşhane'yi.

Gümüşhane'de bulunduğum beş sene içerisinde bu güzel şehirde iz bırakmaya çalıştım. Başta meslektaşlarım olan öğretmenler olmak üzere, değişik meslek gruplarından birbirinden kıymetli dostlar edindim. Çok kıymeti öğrencilerim oldu. Onları, dününü ve dinini unutmayan ahlâklı fertler olarak geleceğe hazırlamak için gecemizi gündüzümüze kattık.

Gümüşhane deyince aklıma Hüseyin Nihal ATSIZ gelir.

Gümüşhane deyince aklıma Hüseyin Nihal ATSIZ gelir. O ki Harşit'in Türkçe yazan, Türkçe yaşayan yiğit delikanlısıdır. O ki ateşle barut arasında geçen çileli bir ömrün kahramanıdır. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının gür sesli şair ve yazarlarından biridir. Yazdığını yaşayan, yaşadığını yazan doğru(cu); üretken, sarsılmaz, güçlü ve gür sesli bir dava adamıdır o. Tarih ve edebiyat sahasında eksik gördüklerini kalemiyle tekmil edendir.

"Bozkurtlar Diriliyor" ve "Bozkurtların Ölümü" romanlarının yazarı da olan Hüseyin Nihal Atsız, edebiyatçılığının yanında, Türk (İnönü) Ansiklopedisi’ne 40 madde yazmış iyi bir tarihçiydi. Her nefeste Türkçülük davasını soluyan Atsız; gözü kara, yiğit bir kalem ve kelâm erbabıdır. Davası için dünyayı ve içindekileri elinin tersiyle itme azmini ve kararlılığını göstermiştir. İkbal ve makam için virgül gibi eğilmemiş, bir ömür elif gibi dimdik durmuştur. O ki, öksüz Türklüğünü bin cihana değişmeyen bir kararlılık ve şahsiyet abidesiydi.

Ziya Gökalp'ten sonraki en büyük Türkçü kabul edilen Nihal Atsız bu kadim davanın sembol isimlerindendi. Memleketin istikbâlini kendi ikbâlinden önde gören Hüseyin Nihal Atsız, gelecekte yetki sahibi olacak, ülkeyi yönetecek ve yönlendirecek gençlerin Türklük şuuruyla yetişmelerini çok arzuluyordu. Onların, geçmişlerinden güç alarak geleceği şekillendirmelerini murat ediyordu. Onun içindir ki yarının büyükleri olacak gençlere tarih şuuru verilmesini elzem buluyor, bir öncü olarak bu uğurda ciddi çalışmalar yapıyordu.

Türkçü düşüncenin bayrak adamı olan Hüseyin Nihal Atsız; tarih, edebiyat tarihi, tenkit, tetkik, biyografi, bibliyografya ve siyasî tarih incelemeleriyle Türk kültürüne ve düşünce hayatına hizmet etmiştir. “Ben bu yazıları bugün için yazmıyorum, gelecek nesiller için yazıyorum.” demiştir. Bunun dışında hiçbir maddi beklentisi, ikbal hesabı olmamıştır.

Hüseyin Nihal Atsız, şair ve yazarlığının yanında hem öğretmen hem de düşünür (mütefekkir)dür. Çok yönlü bir aydın olan Atsız; tarihçi, dilci, edebiyatçı ve fikir adamıdır.

Hırçın bir kalem olan Atsız, Türkçülük konusunda tavizsizdi. O, Türkçülüğü bir yaşam biçimi olarak görüyordu. Bu uğurda akademik kariyerini bile bitirmiş bir insandır o.