Zaman tünelinden bir anı.
Dönem: ANAP-DSP-MHP Koalisyonu. Cumhurbaşkanı rahmetli Demirel’in görev süresi bitti…
 
Yeni bir Cumhurbaşkanı aranıyor. Kısacası. Koalisyon ortakları anlaşamadı. AhmetNecdet Sezer’in önü açıldı..
 
Sezer, öncesinde Prof.Dr Mehmet Haberal’a teklif götürüldü. Haberal hoca “Ben insansağlığı ve bilim ile uğraşacağım” diyerek Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir görevi kibarca geri çevirdi.
 
Dönemin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, 90’li yılların; devletin “kara kutusudur
 
Anılarını yazar veya konuşursa tarihe önemli not düşer..
 
Başkent Üniversitesi 25.Yılını geride bıraktı. Üniversiteyi  Prof.Dr.Mehmet Haberal kurdu.. Kurucu rektör. Yönetim Üst Kurulu Başkanı..,Rektör Prof.Dr. Ali Haberal ve ekibi başarı ile yönetiyor.
 
Rektör yardımcıları Prof.Dr.Abdülkadir Varoğlu, Prof.Dr.Recep Tayfun, Prof.Dr. Nermin Özgülbaş ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Özcan Yağcı bilinen, tanınan  başarılı kadrolardan bir kaçı..
 
*
 
Prof.Dr Mehmet Haberal, Dünya Organ Nakli Derneği’nin ilk seçilmiş Türk ve Müslüman Başkanı. Türkiye’nin ve Dünya’nın  “onur” Bilim adamı..
Mehmet hoca 30 yıl öncesini, dün gibi anlatıyor.
 
Hafızası süper..25.Yıl önce vurduğu ilk kazmayı. Karşılaştığı zorlukları..Destek gördüğü dostlarını birer birer anlatıyor.
Bağlum’daki çölü nasıl bilim yuvasına dönüştürdüğünü gururla ifade etti..
Haberal hoca hapisteyken “Dünya Tıp Etik Bilimler Akademisi’ni kurmuş Hani, örgüt kurmuş diyorlardı ya. Suçunu öğrenemeden beş yıl zindanlarda yatırıldı ya…Al sana örgüt...
 27 ülkeden 66 biliminsanı bu örgütün üyesi! Bazıları ise ABD’den Profesör Gamelli, Japonya’dan Profesör Aikawa, Kanada’dan Profesör Keown, Almanya’dan Profesör Land, İngiltere’den Profesör Nadey.
Türkiye’de İlk Karaciğer Naklinin 25’nci Yıldönümü Kongresi’ni organize etmiş...
Hapishaneden” tek tek yazışarak, teyitlerini almış, iç savaş halindeki Suriye dahil, 17 ülkeden 42 konuşmacının katılımını sağlamış.
*
İki ayda bir “Experimentaland Clinical Transplantation” dergisini çıkardı Cezaevi’ndeyken. .ABD’den Avustralya’ya Belçika’dan Hollanda’ya İran’dan Pakistan’a dünyaca ünlü otoriteler makalelerini Silivri’ye postalıyordu. Profesör Haberal şef editörlüğünü yapıyordu, Ankara’da basılıyor, 40 ülkeye gönderiliyormuş.
Mehmet hoca, benim gibi Rizelidir. Aynı ilçeden sayılırız. Hocanın bu başarılarını anlatırken hem gururlandım, hem de Çocukluğuna, odun ateşinin ışığıyla kitap okumaya çalıştığı Rize’deki köyüne götürdü onu.Hayallerini anlattı..
Profesör Haberal’ın vücudunu 5 yıl hapishaneye hapsetmişler ama, ideallerini bir gün bile tutsak edememişler. Hocanın bedeni Silivri’de kilitliyken bile vizyonu başarıları dünyayı dolaşıyordu.
Mehmet hoca dostlarına hedeflerini anlatırken, dünü-bugünü yorumlarken, hiç umutsuz olmadı. Üniversiteyi kurdu, çeşitli bölümlerle  binlerce öğrenci yetiştirdi, yüzlerce akademisyen ve çalışanlara  iş imkanını sağladı. Hastane kurdu şifa dağıttı..
Uğradığı haksızlığın yüzde birine maruz kalan biri, lanet olsun böyle memlekete, verdiğim emekler haram olsun der, yılgınlığa düşer, hiç olmazsa dert yanar. Tam tersine... “Cezaevine konulacağımı rüyamda görsem inanmazdım ama oraya konuldum diye memleketime küsecek değildim” diyor. İnsanın, her şartta daha iyi ne yapabilirim diye uğraşması gerektiğini anlatıyor.
İşte Mehmet Haberal…
İşte Başkent Üniversitesi…
İşte başarı…