12 yaşında bir çocuk!
Adı üstünde ÇOCUK..
Masum, korunmaya muhtaç, Allah’ın en değerli emaneti...
Daha kıymetlisi yok..
Ve tacize uğramış...
Çıktılar, önce “ O zaten şeyh değildi biliyorduk.” Dediler.
Sonra “ Ama o tarikat lideri değil ki. “ Dediler.
Daha sonra “ İyi ama zaten CHP’li, HDP’li belediye başkanları da tecavüz ediyor!” Dediler.
Daha sonra da “ Bir din adamının yaptığını tüm İslam’a mal edemezsiniz! “Dediler.
 
Şimdi soruyorum...
Bu adamın çocuğu taciz ettiğine dair kendi itirafı var mı?
Var!
Bu adamın sıfatı tarikat şeyhi mi?
Evet!
Bu adamın dini bir tarikatı var mı?
Var!
Bu adam sıfatından dolayı devlet erkanıyla açılışlara katılabilmiş mi?
Evet!
Bu adam bir ÇOCUĞU taciz etmiş mi?
Etmiş...
 
Arkadaş, kısacası ömrünün geri kalan kısmını travmalarla geçirecek bir yavruya üzülüp, taciz eden adama “Allah kahretsin!” Diyeceksiniz...
Altı üstü bunu diyeceksiniz!
Fakat partizanlıktan bunu bile diyemiyorsunuz...Yok, ama, fakat deyip duruyorsunuz!
Yahu sizin çocuklarınız yok mu?
İki yetişkin arasında geçen eylem başka, kendini korumaktan aciz masum bir çocuğa yapılan taciz bambaşka şeyler!
Bunu örnekleme yaparak, bir yanlışı savunarak kıyaslama yapmak sizce de çok yaralayıcı değil mi? Tacizcinin, tecavüzcünün partisi mi olur? Bu iş senin sapığın, benim sapığıma döndü iyice!
Elbette bir din simsarının yaptığı kötülüğü güzel dinimize mal etmiyoruz.
Çünkü gerçek İslam’ın şıhların, şeyhlerin anlattıkları ile uzaktan yakından alakalı olmadığını biliyoruz.
Çünkü okuyoruz, araştırıyoruz, inceliyoruz.
Bazıları bir kısım şeyhlerin anlattığı Cennet’teki sınırsız sex, bakire huri, ve doyasıya şarap hayal ederken, biz o anlatılan ilkellikleri zerre umursamayarak bilim dolu, bilgi dolu, adalet dolu Cennet hayalini kuruyoruz.
 
Önceleri inandığınız, bağrınıza bastığınız,  kayırdığınız sonra yanlışını gördüğünüzde, “ Ama biz zaten ona inanmıyorduk “ yalanına sığınıp İslam’ı koruduğunuzu sanarak bir kötüyü tüm topluma şekermiş gibi yutturmaya çalışıyorsunuz.
Ama artık birçok insan bunu yemiyor! Çünkü siz bal gibi onun şeyh olduğuna inanıyordunuz. Hatta sizi bu konuda uyaranlara da öfke duyuyordunuz! Onlara -dinsiz- diyordunuz!
Bence artık bu itici ve boş kayırmacılığı bırakarak doğruya doğru, yanlışa da yanlış demeye başlayın.
Hatta bir ara“ Bizim ülkemizde kayıp yüzbinlerle çocuk var, harbi ya onlar neredeler? “ diye de sorgulamaya başlarsanız harika olacak.
 
***************
Büyük bir Japon bilgesi, çölde kumlar üzerinde oturmuş meditasyon halindedir.
Adamın biri, ona yaklaşır ve şöyle der: -Beni öğrencin olarak kabul et.
Bilge, parmağıyla kumlar üzerine düz bir çizgi çeker ve şöyle der:
-Kısalt!
Adam, avuçlarıyla çizginin yarısını siler.
Bilge der ki:
-Git, bir sene sonra tekrar gel.
Aradan bir yıl geçer. Bilge, yine bir çizgi çizer ve der ki:
-Kısalt!
Adam, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır.
Bilge, yine kabul etmez ve der ki:
-Git, gelecek sene yine gel. Gelecek yıl olur. Bilge tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister.
Bu kez, adam der ki:
-Bilmiyorum.
Ve Bilge’den cevabı kendisine söylemesini rica eder.
Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve der ki:
-Şimdi kısaldı.
Japon kültüründe ilerlemenin yolunu gösteren sırlardan biri olan bu hikayeyi okuduğumda çok etkilendim. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
Yine dip not olarak şu sözler düşülmüş hikayeye.
Düşmanlığa ve diğer insanlarla boğuşmana hiç gerek yok. Çünkü olgunlaşıp ilerlemenle onlar zaten  kendiliğinden yenilgiye uğrarlar.
Tüm insanlığın olgunlaşması dileğiyle...