Bir asır öncesinde “Hiç değilse onlar için bir gün tahsis edelim” denilerek 1931’de “Dünya Hayvanları Koruma Günü” ilan edilmiş.
Edilmiş edilmesine de, “Hayvanlar nelerden ya da kimlerden korunacak” belirtilmemiş.
Günü icat eden insanoğlu olduğu için yakıştıramamış, “Hayvanları kendinden koruyacağını!”
Ama hal ve gidiş o hale gelmiş ki, insanın insana saldırganlığı o dereceye varmış ki (hem de ana, baba, kardeş demeden) bir zamanlar “Saldırgan duygu ve dürtüler” diyerek suçlanan hayvanlar, bugün Tanrı’nın insanda aradığı meziyetleri taşır hale gelmişler.
Ezcümle, kısa kesip, onlarla insan olarak tek farkımız iradeye sahip olmamız!
O bile herkes ile değil!
Giderek onlarda iradeli sayısı artıyor, insan diye geçinenlerde ise azalıyor!
Kıssadan hisse:
Golden cinsi Ares adını verdiğim köpeğimi gezdirirken, kendini ayrıcalıkla sanan bazıları “Hoşt, moşt” dediklerinde, “Yapmayın” diye uyardığımda, “kendimizi koruyoruz” gibi lâflar edince cevabım hazırdı: “Ben Ares’i insanlardan koruyorum!”
“Sizlerden” dememenin nezaket çemberine sarılmış şekli!
O ki, Ares’ten açıldı, psikiyatri doktoruna ihtiyaç duydurmayan onların sevgisi için “Anlayana sivrisinek saz” diyerek devam edelim.
Bahçecik’teki Basın Sitesi’nde kendime ait evi terk edip bir günde kiraya neden çıktım? Bilir misiniz?
Ares erken göç ettiği için! Şimdi, yerini Cani Corso cinsi MAYA ile doldurmaya çalışıyorum.
Onun da en iyi dostları kimler mi?
Kediler.
Gündüz rezidansın içinde gezen, akşam da çoğu zaman bize yatıya gelen FOTUK var. Bir de 3 aydır evden çıkmamayı tercih eden PİTİŞ.
Haa! Arsin’deki evin çevresindeki yaklaşık 15 can dostu ilave ede edelim.
Eşim, evin kurallarına riayet noktasında benden daha çok onlardan razı!
Ebu Hureyre, ya da Kedi Babası…
Ebu Hureyre’nden nakledilen rivayete bakalım:
“Bir gün elbisemin içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resulullah efendimiz beni görünce, 'Nedir bu?' diye buyurdu. Ben de; 'Kedicik!' dedim. Bunun üzerine Resulullah, 'Ey Ebû Hüreyre' buyurdu. Yani kediyi seven, onlara ana babalık eden kimse diye.'
*
Gelelim, yapılacak noktaya!
Allah’ın yarattığı canlıları beslemek, büyütmek ve korumak insanın asli görevidir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyerek ilettiği mesajın etrafımızdaki hayvanları kapsamadığını söyleyebilecek inanç sahibi, insanoğlu olabilir mi?
Bir ezcümle daha. Her kim; “Onlar yedirmeden ben doymuyorum” diyebiliyor ise, işte o zaman Tanrı’dan “İnsan Karnesi” alabilir kanaatindeyim.
DEĞİŞMEYEN DELİLER Mİ? SALAKLAR MI?
Adamın birinin yağışlı bir havada arabasının lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar.
“İş başa düştü” der, lastiği söker, bijonları yanı başına dizer. Ama yağmur suları bijonları sürükleyip mazgala atar.
Adam hastane bahçesinin demir parmaklıklarının önüne çaresizce oturup düşünmeye başlar.
Tam arkasında olayı izleyen bir deli diyeiçeri tıkılmış birisi vardır.
Adama seslenip; “Ne yapıyorsun?” diye sorar.
Adam da “Git başımdan bir de seninle mi konuşacağım” der ama çaresizlik devam ettiği için bir süre sonra, “Tam lastiği yerine koydum. Bijonları takacaktım. Ama yağmur onları sürükleyip götürdü. Ne yapacağım? Bilmiyorum.” der.
Deli de; “Düşündüğün şeye bak. Ondan kolay ne var. Diğer 3 lastikten birer bijon çıkar, koyduğuna tak. Hepsi 3 bijonlu olur. Gidersin.”
Adam bunu yapar ve tam gidecek iken, delinin yanına gidip; “Senin ne işin var akıl hastanesinde? Seni niye buraya tıkadılar?” diye sorar.
Cevaba bakar mısınız? “Biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil.”
Ezcümle bir: “Delilik ile velilik arasında ince bir çizgi vardır” da boşuna denmemiştir.”
Ezcümle iki: Doğrusu; “Değişmeyen deliler ve ölülerdir” değil!
“Değişmeyen salaklar ve ölülerdir.”
Dünden Bugüne
TEK YASTIKTAN, TEK YATAĞA…
Eylül 2014’de şöyle yazmışız:
Günümüzde evlilik tam da Çin Atasözü'ne uygun hale geldi, getirildi.
"Evlilik kale gibidir, içerideki dışarı çıkmak, dışarıdaki içeri girmek ister."
Niye böyledir?
Yalanın hakimiyet alanına daha fazla girdiği için olsa gerek.
Baksanıza, nikâhı kıyan bile, "Allah bir yastıkta kocatsın" diyerek temenni de bulunup, çiftlerin kafalarını karıştırıyor.
Neden mi?
Hangi yatakta "tek yastık" kaldı ki?
*
11 yıl önce eksik bırakmışız.
“Tek yatakta kocatsın” denmesi lazımdı!
Ama o tarihte “tek yatak” denmesini eleştirse idik, bugün sanırım “Tek Çatı altında” temennisi ile evlilik cüzdanları teslim edilebilecekti.
Sonra ne mi olacaktı?
Aile mahkemelerinin boşanma listelerine bakmak yeterlidir!
Kıssadan Hisse
TANRI VE PARLAMENTO…
Oliver Cromwell, ilk kez adına para bastırdığı zaman yaşlı bir şövalye, paralardan birini dikkatle gözden geçirmişti.
Paranın bir tarafında, “Tanrı bizimle beraberdir”; diğer tarafında ise; “İngiltere Parlamentosu” ibaresini okuyunca: “Tanrı ile parlâmentonun aynı tarafta olmadığını görüyorum” demiş.
*
O ki paradan dem vurduk, Bernard Shaw’ın; “Parayı köleniz yapın. Yoksa efendiniz olur” uyarısını hatırlatalım.
*
Ardına da, Türk Milleti’nin hasletlerinde askerlik “Vatan Borcu” idi.
O da “Para ile satın alınıp yapılmayabilir” oldu!
Dahası beteri mi?
Anaya babaya bakmak, “Evlat Borcu” idi. O da; “Bakım Parası” ile borç olmaktan çıkarıldı.
İNSANLARIN ÇOĞU…
Kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendini sevilmeye layık görmediği için,
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, ret edilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
W. Shakespeare