Bir ben mi böyle oluyorum? Yoksa herkes benim gibi mi? diye sorduğum 100 kişinin 99’uyla mutabık kalmayı hiç istemezdim ama… Maalesef! Mutabıkız…
Şöyle ki… Bu defa tatil için rotamız Müslüman bir ülke olan Endonezya’ya ait fakat Hinduizmin hakim olduğu cennet Bali Adası. Adaya indiğim an itibariyle sanırsınız Türkiye’den değil de uzayda Galaksiler arasında ki savaştan çıkıp gelmiş gibi yorgun-bitik ruh haliyle dolaşıp bir süre sonra kuş gibi hafiflemiş olma durumumun bende yarattığı çelişkiyi sorguluyorum.  Aslında insan olmamızın gerektirdiği en doğal durum olan basit selamlaşmaları bile olağanüstü bir durummuş gibi karşılamalarıma anlam vermeye çalışıyorum. İstanbul gibi büyük şehirlerde kaos içinde yaşayan benim gibilerin, avuç içi kadar asansörde rastlaştıklarında kafayı başka yönlere çevirmelerine karşın el memleketinde hiç tanımadığımız insanların selam vermeden yanımızdan geçmeyişlerinin ben ve benim gibilerde yarattığı izlenimi çözümlemeye çalışıyorum.
Neden bu yılgınlık ve şaşkınlık hissi? Hiçbir şeyi düşünmeden hatta ne bir telefon, ne mail, ne de ülke sorunlarına ait tek bir habere bile bakmadan zaman geçirmek isteyişimin bir anlamı olmalı? Özlemeye engel olmam neden? Mümkünse özlememek için elimden gelen her türlü kıyaslamayı yapmalarım neden?Yorgun bir savaşçıdan farklı değilim…  Haberlere bakmaya direniyorum…
Öylesine bir boşluk da süzülme isteği var içimde…Bir şeyi arıyorum ama neyi?
Günlerce süren kaçıştan sonra memlekette olan biten haberlere korka korka bakma isteği…
Ve haberler!
Adalet için yürüyen Kılıçdaroğlu’nun yoluna gübre döküldü!
Ağrı’da bir koca karısına zorla çocuğunun dışkısını yedirdi!
Allahım ne b.ktan haberler!
Sonrasında…
İbrahim Tatlıses’in “Gülüm Benisini” “ Şeyhim benime” uyarlayan cemaattin vur patlasın çal oynasın ciddiyetten uzak görüntüleri. Allahım din nasıl bu hale geldi?
Vaktiyle Fetö aşağı, Fetö yukarı diye poh poh kesilen gazeteci, yazar ve bürokratların “ Fetöcülüklerini “ unutturma telaşlarıyla yazdıkları, çizdikleri ve yalakalıklarıyla ilgili attıkları twitler ve paylaşımlar…
Sözüm ona Reisçiymiş gibi görünenlerin iç savaş provakasyonu pompalayarak prim yapacaklarını sanmaları ve gizledikleri sinsi heyecanları…
Suriye’de ülkesini korumaktan aciz piknikçi erkeklerin, beyaz donlu deniz maceraları… Haliyle halkın öfkesi… Ve hemen ertesinde Suriyeli kadın ve bebeye yapılan vahşeti ırkçılığa-intikama dayandırmalar… Suriyelileri sempatik göstermek için bu vahim ve acı olay karşısında“ Nutkum tutuldu “ diyen vekillerin, siyasetçilerin Ocak ayında 38 günlük bebeğe yapılan tecavüz ve vahşete gıklarını çıkarmayışlarını unutmaları ve bu ülkede sanki ilk defa tecavüz ve cinayet vakası olmuş gibi tuhaf tepkileri…
Bali Adasında var olan ottan ve hasırdan evlere karşın, Mimar Selim Beyin yeniledikleri parkeyi gören anne ve genç kızın “Allahım inanamıyorum!” diyerek birbirlerine sarılarak salya sümük hıçkıra hıçkıra ağlamaları…
Vizeler kalkıyor diye iki yıldır sevindirik halde bekleşirken, AB görüşmeleri askıya alarak bizi en başa döndürmesi…
İzmit’te köpeğe tecavüz ederken yakalanan şerefsizin gözaltına alınıp akşama salıverilmesi…
21 yaşında zihinsel engelli gencin elleri, kolları bağlanarak öldürülmesi…
Öz kızını hamile bırakan canavar baba haberi…
Vaktiyle başında takke ile fotoğrafı olanların Fetö’cü ilan edilmeleri… Tırnağının ucuna kadar Fetö’cü olanların ise sütten çıkma ak kaşık gibi demeçler vermeleri…
Kimin ne olduğunun belli olmayışı. Olanın da hiiiiiiiiiiçççç oralı olmayışı…
Birinin diğerini “ayyaş”, diğerinin ötekini ”imam” diyerek ötekileştirmesi…
Beğenmediğiniz Endonezya da bile yeşil özene bezene korunurken Ayder Yaylasına TOKİ’nin girmesi!
Kavram karmaşaları, demeçler, savurganlıklar, hoyratlıklar, özensizlik, konuşmalar, gerilmeler, gerilimler, vaadler, kutuplaşmalar, öfkeler, kızmalar, hakaretler, iftiralar, beğenmemeler, entrikalar, oyunlar, hukuk arayışları, sapıklar, isyanlar, tecavüz, şiddet, sitemler, şehitler, kan, vahşet, gözyaşı…
Anladım ki aradığım şey huzur! Memleketçe unuttuğumuz huzur… Ondanmış gidenlerin geride kalanları merak etmeyişleri…