İnsan ilişkilerinde tuhaf ama bir o kadar da evrensel bir denge var. Ne kadar samimi, içten ve mütevazı davranırsak o kadar kolay değersizleşiyoruz. Ama mesafeli, hatta biraz burnu havada olursak bir anda herkesin ilgisini çekiyoruz. Herkes bizi merak ediyor, herkes bize yakın olabilmek için çabalıyor. Bu durum çoğu zaman can yakıcı bir paradoks gibi görünse de, aslında insan doğasının derinliklerinde yatan bazı mekanizmalarla açıklanabiliyor.

Psikolojide “kıtlık ilkesi” diye bir kavram vardır. İnsan beyni, az bulunanı değerli sayar. Birine kolay ulaşıyorsak, o kişi zihnimizde bir anda sıradanlaşır. Çünkü ulaşılabilir olan, çaba gerektirmez. Çaba gerektirmeyen şey de beynin ödül mekanizmasında güçlü bir yer edinmez. Tam aksine, biraz mesafeli duran insanlar bizde merak, ilgi ve hatta hayranlık uyandırır. Bunun nedeni beynin dopamin sistemidir. Zihnimiz, elde etmek için uğraşmamız gereken şeyleri “ödül” olarak kodlar ve bu da duygusal çekimi artırır.

Bir diğer açıklama ise sosyal psikolojiden gelir. İnsanlar diğerlerini değerlendirirken iki temel ölçüt kullanır: sıcaklık ve yeterlilik. Yani biri hem iyi niyetli hem de güçlü görünüyorsa onu hemen saygıdeğer buluruz. Ancak aşırı sıcak, fazla içten ya da sürekli ulaşılabilir bir insan genellikle “iyi ama zayıf” kategorisine düşer. Bu da farkında olmadan onun değerini gözümüzde azaltır. Buna karşılık biraz mesafeli, özgüvenli ve duygusal olarak kontrollü bir kişi “soğuk ama güçlü” olarak algılanır. İşte tam bu noktada “güç” kavramı ile “soğukluk” birbirine karışır.

Bugünün sosyal medya çağında bu denge daha da keskin hale geldi. Artık sadece davranışlarımız değil, çevrim içi varlığımız da bu mesafe oyununa dâhil. Birine hemen cevap vermemek, hikâyesine bakıp yanıtlamamak ya da paylaşım sıklığımız bile ilişkilerdeki konumumuzu belirliyor. İnsanlar samimiyeti değil, gizemi ödüllendiriyor. Ve biz farkında olmadan kendimizi “duygusal stratejistlere” dönüştürüyoruz.

Aslında mesele, yapay bir soğukluk yaratmak değil. Mesele, özsaygıyı koruyarak sıcak kalabilmenin dengesini bulmak. Samimi olmak, kendini kolay harcatmak demek değildir. Herkese aynı sıcaklıkla yaklaşmak, kendi duygusal enerjini değersizleştirmektir. Gerçek güç, hem kalpten hem de bilinçli olabilmektir.

Unutmayın, samimiyet bir armağandır; herkese değil, hak edene verilmelidir. Mesafe ise kibir değil, özsaygının görünmez zırhıdır. Çünkü bazen, uzak durmak yakınlaşmanın en sağlıklı yoludur.

[email protected]