Bugün öğle namazı öncesi vaaz konusu iman amel ilişkisi üzerineydi. Ben de önemine binaen bu haftaki makale konumu bu konu üzerine yazmayı murat ettim.

İslam'ın en önemli konusu imandır. İman olmadan ahirette cennet yoktur. Bundan dolayı bir insan ahirette ebedi mutluluğa ulaşmak istiyorsa Kuranın ve sünnetin ifade ettiği altı iman esasına iman etmesi gereklidir. Bu iman esaslarını yazmak gerekirse Allah'a iman Peygamberlere iman Kitaplara iman Meleklere iman Ahirete iman ve Kader ve kazaya iman olmak üzere altı iman esasına gönülden iman edilmesi gerekmektedir.

Bu iman esasları beşe inmez yediye de çıkmaz. Kuranda ve sünnette altı tane olduğunu öğrenmekteyiz.

Bu iman esaslarından en önemlisi Allah'a imandır. Allah vardır ve zatında sıfatlarında tekdir. Allah hüküm koyucudur. Hükmünü koymuştur. Kuran ve Peygamber göndererek dünyaya ve yarattığı biz insanlara karışmaktadır. Dünyada evliliğimizden ticaretimize sokağımızdan ekonomimize sağlığımızdan devlet işlerine nasıl yaşamamız gerektiği Kuran ve sünnetle ortaya konulmaktadır.

Allah dünyamıza karışmasın demek doğru bir argüman değildir. Bundan dolayı deistler ve ateistlerin argümanları doğru değildir. Bundan dolayı bu deistlerin ve ateistlerin argümanlarını yeniden gözden geçirmeleri lazımdır. Deistler şöyle iman ediyorlar Allah var ama dünyaya ve biz insanlara karışmasın. Ateistler ise şöyle inanmaktadır Allah yoktur. Bu her iki iman şekli Kuran ve sünnet gönderildiğinden kendilerini sorgulamaları lazım gelmektedir. Fakat burada ki sıkıntı bu kardeşlerimizle sohbet ettiğimizde bizlere bizler deist ve ateist olmamızın sebebi kendilerine Müslüman denilen kişilerin yaşantılarından kaynaklanmaktadır. Kendilerine Müslüman denilen kişiler bir elde Kuran bir elde şarap edebiyatı yaptıklarından bunlar Müslümansa bizler Müslüman değiliz demektedirler. Bundan dolayı Müslümanların imanları ve yaşantılarını sorgulamaları lazım gelmektedir.

Ecdadımız Osmanlılar dünyada altı yüz elli sene iktidarda kalıp bir dünya imparatorluğu kurmuşlarsa bunu Kuran ve sünnete borçludurlar. Bizlerde bir dünya imparatorluğunu kurmak istiyorsak öncelikle Kuran ve sünnete bağlılığımızı ortaya koymamız lazım gelmektedir. Bunu yapabiliriz. Yeter ki Kurana ve sünnete bağlığımızı kuvvetlendirmek lazım gelmektedir.

Ülkem geneli Müslümanlar kendilerini sorgulasınlar ve insanlarımızı Kurandan ve sünnetten uzaklaştırmaktan uzak dursunlar. Başka türlü emperyallerle mücadelemizde başarısız olacağız.

İmandan sonra Salih amel gelmektedir. Salih amel her türlü güzel davranıştır. Allah için yapılan her davranış ve amel Salih amel olarak değerlendirilir ve Rabbimizin rızasına vesile olacaktır. Bilim yapmak Salih ameldir anne ve babaya itaat Salih ameldir sadaka vermek Salih ameldir namaz kılmak Salih ameldir ve emperyallerle mücadele Salih ameldir. Bunlar ve bunlar gibi her türlü güzel amel Salih amel olarak değerlendirilmektedir.

İman ve Salih amel iç içedir. Bunları birbirinden ayırmak doğru değildir.

İmandan sonra en önemli Salih amel namazdır. Bundan dolayı aile boyu namazlarımıza devam etmeliyiz. Bakınız Müslümanların imanı zafiyetlerinden dolayı ülkem geneli beş vakit namaz kılanlar yüzde üç civarındadır. Bu rakam çok düşüktür. Bundan dolayı anne ve babalar namazlarına devam etmeli ve evlatlarını da namaza teşvik etmelidir.

Gerek halkımız ve gerekse devlet adamlarımız eskiden var olan devletimizin dini İslam'dır maddesini hayata geçirmeleri lazım gelmektedir. Rahmetli Atatürk 1921 ve 1924 yıllarında devletin dini İslam'dır diye yazdırmıştır Emperyallerin baskısıyla 1928 yılında anayasadan bu maddeyi kaldırarak devletimizin sistemini laiklik olarak değiştirmiştir. Halkımızı kıyamete kadar taşıyabilmek ve devletimizi bir imparatorluğa dönüşmesi için devletimizin dini İslam'dır maddesini yeniden hayata geçirmemiz lazım gelmektedir.

Hayat; iman ve cihattır...