Yer İstanbul... Küçüğüm daha. Mahallenin çocukları " Çivili tahta oyunu " oynuyor. Çocuklardan biri “ Parmağım sığmıyor “diye tahtadan çiviyi çıkarıp yere atıyor. Çivinin çıkarıldığını gören diğer çocuk “Mızıkçılık yapıyorsun” Diyerek yerden kaptığı gibi
Yer İstanbul... Küçüğüm daha. Mahallenin çocukları " Çivili tahta oyunu " oynuyor. Çocuklardan biri “ Parmağım sığmıyor “diye tahtadan çiviyi çıkarıp yere atıyor. Çivinin çıkarıldığını gören diğer çocuk “Mızıkçılık yapıyorsun” Diyerek yerden kaptığı gibi çıkardığı çiviyi arkadaşına fırlatıyor. Çiviyi çıkaran küçük çocuk" Sen bana çivi fırlatamazsın!" Diyerek öfkeyle arkadaşına tükürüyor.
" Bana tükürdün!" Diyen diğer küçük çocuk arkadaşının saçını çekiyor."Sen benim saçımı nasıl çekersin?" Diyen küçük çocuk arkadaşına tekme atıyor.
" Tekme ha! Sen görürsün " Diye karşılık veren küçük çocuk arkadaşının yüzüne küçük elleriyle bir tokat atıyor. Yediği şaplağa çok içerlenen küçük çocuk, altta kalmayarak arkadaşına bir yumruk atıyor. O sırada oğlunun yediği yumruğu gören küçük çocuğun babası, yumruk atan çocuğa “ Eşşoğlusu!” diyerek okkalı bir tokat atıyor. Arkadaşının babasından yediği " okkalı tokada" çok içerlenen küçük çocuk ağlaya ağlaya eve koşuyor. Arkadaşının babası tarafından dövülen küçük oğlan akşam babasına" Arkadaşımın babası beni dövdü “ diyor. Bunu duyan baba koşa koşa dayak atan arkadaşın babasının evinde soluğu alıyor.
" Çocuk öyle dövülmez böyle dövülür ulaaaan !" Diyerek çocuğunun arkadaşının babasının gözüne yumruğu indiriyor. Komşular yetişin kocamı öldürüyorlar! Diye feryat figan bağıran dayak yiyen kocanın karısının imdadına üst katta oturan ağabeyi yetişiyor. "Eyvahlar olsun! Kardeşimi öldürüyorlar! " diyen ağabey, pijaması sırtında silahını kapıyor. Kocasının arkasından koşan " Dayak yiyen çocuğun annesi" kocasının kafasına dayanan silahı görünce " Poliiiisss " diye bağırıyor. Derken...
Çıkan sonuç: İyi ki de çivili tahtam yokmuş...
Yer Rize... Hala küçüğüm... Sen benim kız kardeşime nasıl bakarsın ulannn? Diye bağıran bir genç, yanlarından yürüyen diğer gencin yakasına yapışıyor... " Seviyorum " diye müdafaaya geçen genç burnunun üzerine koca bir yumruk yiyor. Burnu kanlar içinde kalan genci gören arkadaşları, arabadan kaptıkları sopalarla yumruğu atan gence saldırıyorlar. Ellerinde sopalarla gence saldıranları gören ilk yumruğu atan gencin eniştesi belindeki silahı çıkarıp sağa sola ateş etmeye başlıyor... Ortalık meydan savaşına dönüyor dakikasında. Yaralananlar, ayılanlar, bayılanlar. Derken...
Çıkan sonuç: İyi ki de abim yokmuş...
Yer Bodrum... Büyümüşüm. Yan masalarda oturan bir grup genç, gelen yüklü hesaba itiraz ediyor. Hesaba itiraz edilmesine sinirlenen işletme sahiplerinin yardımına fedailer koşuyor. Karşılarında korumaları gören gençlerden en janti olanı " Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz ulannn?" Diyerek korumanın boğazına yapışıyor. " Kral olsan kaç yazar?" Diyen iri koruma genci iteliyor. Yere düşmekten fena halde gururu kırılan genç belinden janjanlı silahını çıkararak havaya ateş ediyor. Olaya diğer gençler de müdahil olunca barda sandalyeler, masalar havada uçuşuyor. Camlar ortalığa saçılıyor. Derken...
Çıkan sonuç: Kral mı daha güçlüdür? Ulan mı?
Yer Viyana... Büyüğüm hala... Keyifle kahvemi yudumladığım sırada ön masada oturan dört yaşlı adamdan ikisi seslerini yükselterek birbirlerine bağırıp çağırmaya başlıyorlar. İnce, kısa boylu olan adam, kendisinden kat be kat iri olan adamın yüzüne sinirden deli olmuş bir vaziyette içtiği birayı fırlatıyor. “ Haydaaa burada da mı şiddet! Dur bakalım bunlar nasıl kavga ediyor? “ Diyerek, merakla olacakları seyretmeye başlıyorum. Yüzüne bira fırlatılan iri adam sakin bir biçimde ayağa kalkıyor. Aynı anda ayağa kalkan kısa boylu adam zıplayarak adamın ağzına bir tokat atıyor hışımla. Garip bir tebessümle hemen yanı başımda olanı biteni izleyen bendeniz ince adamın, iri adama attığı tokada çok içerlenerek bir yumruk atmasını bekliyorum. Bu esnada dudağı patlayan iri adamın, çenesine doğru yayılan kanı gören yan masada korkuyla ayağa fırlayan bayan dudağını silmek üzere bir peçete uzatıyor nazikçe. Teşekkür ederek kendisine uzatılan peçeteyi alan iri adam sadece biranın ıslattığı yerleri siliyor. Dudağında ki kana dokunmuyor.
Araya girenler tarafından uzaklaştırılmaya çalışılan minik adam ha bire aradan fırlayıp alttan alttan adama tokatlar atıyor. Aynı zamanda bağırıp çağıran adamdan rahatsız olanlar garsonu yanına çağırarak, hesabı ödeyerek ortamdan uzaklaşıyorlar. Bizim küçük adam hala "Atom karınca " misali tokatları peş peşe sıralamaya devam ediyor. Ülkesinde fazlası ile şiddete alışkın olan bendeniz adeta maç seyrediyor gibi kavgayı seyre devam ederek "Yuh olsun senin kalıbına! Boy sende, endam sende...
Atsana şuna kallavi bir yumruk! " Diyerek kendi kendimi yiyorum. Yok, vallahi adam kılını bile kımıldatmıyor. Zaten üç beş dakikaya kalmıyor ki hemen polis beliriveriyor oracıkta. Polisleri gören minik adam anında aynı çevik hareketlerle ortalıktan sıvışıyor. İri adam sakin sakin olanı biteni anlattı polislere. Hemen gelen ambülanstan inen sağlık görevlileri iri adamı kibarca ambülansa davet ederek oracıkta tedavi etmeye başlıyorlar. Sanırsınız acil yaralı…
Derken önde polis eskortu, içinde iri adamın olduğu ambülans usul usul hareket edip gittiler. Herhalde polis merkezine gittiler dedim. Meğer orada rızanız olmadan “bir başkasının bedenine dokunmanın “ cezası varmış. Elinizi kaldırdığınız anda para cezasını yiyormuşsunuz. En az 6000 euro para cezası var denildi bana. Ve o parayı da ” şak “ diye karşınızdakine ödemek zorundaymışsınız. Anında da kanuni müeyyide başlıyormuş. Kuralları çok iyi bilen “ İri adam “ haklı olduğu halde meğer bu yüzden dokunmamış kendisine şiddet uygulayan minik adama... Ayrıca ambulansın içinde tedavi olan iri adam polis merkezine değil evine gönderilmiş...
Çıkan sonuç: “ Ulan” kelimesini duymadığım kavganın hiç tadı yokmuş meğer... Ne de olsa alışkanlık var.
Özü “ Şiddet “her dönemde, her yerde var aslında… İnsanı koruyan bir tek unsur var. Yasalar…