Keskin hocamız Trabzon Maçkalı hemşerimiz.
Sıradan bir akademisyen değil.
Toplumsal olaylara bakış noktasında önemli tespitleri var.
Mustafa hocamız aynı zamanda merkezi Ankara’da olan ve çok önemli çalışmalara imza atan Şiddetle Mücadele Vakfı(HEGEM) Başkan Yardımcılığı görevini de sürdürüyor.
Yahya Mustafa Keski hocamız 15 Temmuz hain darbe girişimine kalkan FETÖ terör örgütü ile ilgili de başından beri tavrı net olan bu kirli yapıya teslim olmamış savaş vermiş .
Başından geçenleri anlatırken doğrusu insan üzülüyor.
Bu hain yapıya karşı verilen mücadelenin ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu en iyi bilenlerdenim.
Çok şükür ki hiçbir zaman bu onursuzlarla yolumuz kesişmedi.
Aksine yıllardır onların üzerine korkusuzca gitmiş davalar açmış ve halen de mücadelesini sürdürmekten dolayı şahsen kendimle gurur duymaktayım.
Mustafa hocam gibi bir çok eğitim ve bilim adamı ne yazık ki itibarsızlaştı, mağdur oldu ve büyük sıkıntılar yaşadı.

İsterseniz bu mağduriyetin bir parçası olan Mustafa hocanın yaşadıklarına bir kulak verelim.
İşte kendisinin ağzından yaşananlar.
“Henüz daha 17-25 Aralık fetö operasyonlarının yeni başlandığı günler.
Bolu Abant İzzet Baysal üniversitesinden 2 arkadaşla Bolu Emniyet Müdürlüğü’ne giderek Üniversitedeki Fetö yapılanması hakkında bilgi verdim.
Yani 15 Temmuz ihanet girişimi henüz yokken tehlikeyi görmüş, o dönem FETÖ’nün en önemli yapılanmasına ev sahipliği yapan Bolu Abant izzet Baysal Üniversitesindeki hain yapının nasıl yapılandığı hakkında detaylı bilgiler verdim.
O dönem üniversitedeki durum şudur.
Üniversite rektörü üniversiteyi FETÖ’nün emrine sunmuş, atadığı Rektör yardımcısı (ki 15 Temmuz ‘dan 2 gün önce yurtdışına kaçmış, şimdi kırmızı bültenle aranıyor) ve FETÖ’nün Batı Karadeniz Üniversiteleri imamı kalp doktoru olup, defalarca Pensilvanya’ya gidip FETÖ liderinin muayenesini yapan Profesörün önderliğinde üniversite FETÖ tarafından rehin alınmış.
Alınan akademik kadrolar söz konusu kişilerin onayından geçirilmekte. Bu bağlamda ö dönem emniyete verdiğimiz bilgiler, ilginçtir daha emniyetten çıkmadan dönemin Bolu il emniyet müdürü olan şahıs tarafından üniversitedeki başta rektör olmak üzere örgüt üyeleriyle paylaşılmış.
Ardından FETÖ’nün hedefe aldığı bir hoca olarak defalarca haksız, mesnetsiz, belgesiz ve isimsiz ihbar mektuplarıyla YÖK’e, CİMERE (dönemin Cumhurbaşkanı GÜL’dür) şikayet edilir.
Dönemin FETÖ’cü yönetimi tarafından bu isimsiz ihbar mektupları baz alınarak idari soruşturmalara tabi tutuldum. Ardından 15 Temmuz patladı. Bu kez daha önce emniyete verdiğim bilgilerden daha detaylısını birkaç akademisyen arkadaşıyla rapor haline getirerek Bolu Başsavcılığına gönderdim..
Asıl ilginci bizim dönemde isimlerini verdiğimiz akademisyenlerden yaklaşık 90 tanesi FETÖ’cü olması nedeniyle KHK larla üniversitelerden atılır. Ama çoğu alt kademedeki akademisyenlerdir çoğu. Üstteki yönetimde yer alan FETÖCÜ akademisyenlerin ki içlerinde dönemin rektör yardımcılarının bazısının dekanlarının, müdürlerinin çoğuna dokunulmaz.
Ardından Üniversite FETÖ davası başladı. Davanın ana tanıklarından birisi olarak mahkeme tarafından tanık olarak dinlenmem istendi. Tüm yargılananların ve ailelerinin ve halktan isteyenlerin rahatça takip edebildiği duruşmalarda tam 2,5 saat bildiklerimi mahkemede de anlattım. Orada özellikle 15 Temmuzu beklemeden sorumlu bir vatandaş olarak 17-25 Aralıktan sonra emniyette verdiğimiz bilgilerden bahsettim ve dönemin emniyet müdürü hakkında bilgileri sızdırdığı için suç duyurusunda bulundum.
İlginç olanı ertesi gün mahkeme tarafından resmi tanık sıfatıyla mahkemede anlattıklarımdan rahatsız olan FETÖ, ilginç şekilde BOLU yerel haberlerde değil de Düzce yerel gazetelerinden. “O profesör muhbir çıktı. Onlarca arkadaşını emniyete şikayet etmiş” şeklindeki ifadelerle itibar suikastine uğradım. İşin ilginci benim emniyette ve dolaysıyla mahkemede ismini açıkça verdiğim üniversite ve dışarıda onlarla ilişkili isimlerden bir kısmı yurtdışına kaçtı-kaçırıldı.
Hepsi kırmızı bültenle aranıyor. İçlerinde kim yok ki, dönemin rektör yardımcısı, daha önce bahsettiğim FETÖ imamının kalp doktoru, Bolu il imamı ki o dönemdeki rektör tarafından Gri pasaport verilerek üniversite adına darbeden 1 ay önce Estonya’da tertip edilen toplantıya katılmak için kendilerine gri pasaport (görev pasaportu) verilen Bolu FETÖ il imamı C.K ve iş adamı A.D
Tüm bu tanıklıklarım nedeniyle ardından sürekli itibar suikastleri başlar. Başta dönemin rektörü ve FETÖ’cü akademisyenleri tarafından. Yani vatandaşlık görevini kullanmam nedeniyle hedefe alınan biri olmam. Ardından bu dışlanma ve itibarsızlaştırma ok adar ileri aşamalara varır ki, bizzat örgütün çalıştığım fakülte ve hatta bölümdeki temsilcisi tarafından takip edilmem.
Ben hiç birine aldırmadan, yılmadan görevime devam ettim.
Yakın zamanda FETÖ’nün kaçaklarından Zaman gazetesi yazarlarından Hayko BAĞDAT’ın twetterdan FETÖ ve PKK ile mücadelede dik duran sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’ya hakaret etmesinin ardından, twetter hesabımdan sayın cumhurbaşkanımız ve Süleyman soyluya sahip çıkarak kendisine cevap vermem üzerine başta PKK, Ermeni çevreleriyle birlikte FETÖcülerin hakaretlerine, küfürlerine ve resmi mail adresine atılan maille resmen ölümle tehditlerine hedef oldum”
Yahya Mustafa Keskin hocamızın yaşadıkları sadece bunlardan ibaret değil elbet.
Dedim ya bir çok insan üniversitelerimizde neler yaşadı neler..
Ama ne olursa olsun bu insanlar yılmadan-korkmadan mücadele etmeye devam ediyor.
Bize düşen bu insanların itibarlarını geri iade etmek onların mücadelelerine sahip çıkmaktır.
Vatan evlatları bu ülkede üç-beş çapulcuya yem edilmemeli.
İyi ki varsın Mustafa hocam..
İyi varlar Mustafa hocam gibi başı dik insanlar..