Sanırım "İzahı olmayan şeyin mizahı olur" sözünü hepimiz duymuşuzdur. Bugün benim de anlatacaklarım var ve biraz mizahtan destek alacağım.
Hikayemiz bir doktorun etrafında gelişiyor.
Uzun yıllar tip okumuş yeni mezun genç doktorumuz bu gururu paylaşmak için evin yolunu tutar. Kapıdan girer girmez, oturmaya dahi zaman bulamadan dedesi bir hışımla genç doktorun yanında bitiverir. “Nerdesin be çocuk. Bir haftadır dışarı çıkamıyorum, abdest tutamıyorum. Bana bir ilaç ver kurtulayım şu illetten” der.
Genç doktorun İshal ilacını yanında gezdirecek hali yoktur. Durumu kurtarmak, dedenin öfkesini yatıştırmak adına cebinden bir yatıştırıcı hap çıkarıp dedeye verir ve “Bunu kullan, akşam bir ilaç daha getireceğim onu da içince bir şeyin kalmayacak” der ve odasına çekilir
Biraz istirahatten sonra dedeye vereceği ilacı da yanına alarak dışarı çıkar. Çıkar çıkmasına ama dede çoktan kahvenin yolunu tutmuştur. Hemen kahveye gider bakar ki dede arkadaşları ile okey oynuyor.
Seslenir “Dede nasıl oldun, iyi misin?” Dede cevap verir “Belime kadar pisliğe battım ama artık kafama takmıyorum”
Kıssadan hisse; hikâyede yaşananlar misali Türk futbolunun da beline kadar pisliğe battığı aşikar.
Nasıl mı?
Küme düşmenin kaldırılması ile sıkışan fikstür nedeniyle oyuncuların 3 günde bir maça çıkmaya zorlanması neticesinde her hafta bir oyuncunun adalesi atıyor.
Nasıl mı?
Takımların devre arası kampa girmesi biryana transfer sezonu açılmadan ara tatil bitti
Nasıl mı?
Ligler oynanırken transfer sezonu açılacak. Yani hafta içi A takımı ile idmana çıkan oyuncuyu hafta sonu B takımı transfer edip A takımına karşı oynatabilecek.
Bunca problem varken federasyonun tek derdi tarihin en organize şikesi ile kirlenen sezonun süper kupasını oynatmak olabilir mi?
Ne yazık ki olabiliyor.
Geçen yılın kupa finalini birkaç bin dolar için Katar'a taşıyan TFF, yine meseleye dolar gözlüğü ile bakıyor ve kamu vicdanını yaralayacağını bile bile 2012 Süper Kupasının oynatılması fikrine yeşil ışık yakıyor..
Üstelik kendi disiplin organlarınca (PFDK-Tahkim) verilen kararlar ile sabit görülen ŞİKE hala arşivinde kapı gibi dururken..
Neyse biz her şeye rağmen sahaya dönelim ve geçelim haftanın maçına;
Aslında maç ile alakalı söylenecek çok fazla şey yok. Bir tarafta mutlak galibiyet parolası ile gol arayan Trabzonspor, bir tarafta mümkün olduğunca az gol yemeye çalışan bir Malatyaspor.
Bireysel olarak göze batan bir performans görmediğimiz maçta üretkenlik anlamında kısır kaldığımızı da eklemeliyim.
Sonuç olarak Trabzonspor tüm saha dışı oyunlara rağmen sahada kalmaya, sahada kazanmaya devam ediyor diyebiliriz.
Tebrikler...