Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet YILMAZ, yaptığı açıklamada, kaliteli öğretmen problemimiz olduğunu itiraf etti. Konuşmasına devamla şunları kaydetti: “Öğretmen kaliteli olursa, öğrencisi de kaliteli olur. Öğretmenlerin bir ömür boyu eğitimlerini öğretmen akademisi kurarak sağlayacağız. Öğretmen kalitesi ile ilgili sıkıntımız var.” Bakan ayrıca mülakatla, kaliteli öğretmenleri daha iyi seçebileceklerini vurguladı. Kaliteli öğretmen sıkıntımız olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunu sadece öğretmenlere özel söylemek de öğretmenlere haksızlık olur. Ama bütün mesleklerin temel kaynağı öğretmen olduğu için öğretmen kalitesi üzerinde durmada çok geç kalındığını da söylemek gerçeği ifade etmek olacaktır.

Şimdi bu açıklamaları nasıl okumalıyız?
Öncelikle “kaliteli öğretmen” sorununa bakalım. Önce şunu söyleyelim: Yetki makamında olanların problemden şikâyet etme hakkı yok!  Ama “Kaliteli öğretmen” kimdir? Nasıl yetiştirilir? Nasıl seçilir? Öncelikle bu kritik soruların bilimsel cevapları üzerinde anlaşmaya varmak gerekir. Eğer cevaplarımız “bilimsel” olursa, bütün tarafların bu konuda ikna olmaları daha mümkün olabilir. Bilimsellikten uzak her uygulama, tarafları birbirine düşman yapabilir; nitekim yapıyor da…

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin personel seçiminde sorunlar yaşadığını biliyoruz. Çünkü bu tür toplumlarda personel seçimi genellikle “şaibeli” olarak değerlendirilir. Ülkemizde bu şaibeleri en asgariye indirmek için ulusal yazılı sınavlar kullanılmaya başlanalı yıllar oldu. Ne var ki bu sınavlar da şaibeden kurtulamadı. Bu şaibe son zamanlarda ayyuka çıktı ama bu sınavlar yapılmaya başlandığından beri hep “şaibe” vardı. Yani insanın olduğu her yerde şaibe olma ihtimali var, burada önemli olan devleti yönetenlerin bu şaibeleri önlemek için “bilimsel bilgiyi” öncelemesi olabilir. Ve yetiştirdiğimiz insanın “kul hakkı” bilincine sahip olmasıdır.

“Öğretmen seçiminde kaliteyi yakalayabilmek için “mülakat” yapmak gerekir.” yargısının bilimsel bir izahı var mı? Kaliteli öğretmenleri KPSS ile de seçebilirsiniz, mülakat ile de… Bir çocuğun boyunun uzamasını isteyen anne, onun boyunu her gün hassas bir metre ile ölçerse, amacına ulaşabilir mi? Biz de öğretmen yetiştirmede kaliteyi yakalamak için herhangi bir çaba sarf etmeden, kaliteli öğretmeni nasıl bulacağız? Kaliteli öğretmen bulmak için öncelikle öğretmen yetiştirme sistemini masaya yatırmak gerekir. Öğretmen yetiştiren kurumlara, öğretmen adaylarını alırken, kullandığımız kriter nedir? Öğretmen yetiştiren kurumlardan sisteme giren öğretmenlerin kalitesini mülakatla nasıl iyileştirebilirsiniz? Kaldı ki, Türkiye’de hala öğretmenlerin büyük bir kısmı öğretmen yetiştiren kurumların dışından seçilmektedir. Mülakatla öğretmen kalitesini iyileştirmek çok iyimser bir görüş olarak değerlendirilmelidir.

Dünyanın her yerinde öğretmen yetiştirme iki aşamalı olarak gerçekleştirilir. Birinci aşama “Hizmet Öncesi Eğitim” ki bu eğitim Eğitim Fakültelerinde verilmektedir. İkinci aşama da öğretmen atandıktan sonra, sistem içinde yani “Hizmet İçi Eğitim” marifetiyle gerçekleştirilir ki, bu süreç, hizmet öncesi eğitimden çok daha uzun bir süreçtir. Ülkemizde diploma alındıktan sonra eğitim görmeye devam etmek gibi bir alışkanlık maalesef gelişmemiştir. Öğretmenlik mesleği içinde bu alışkanlığın daha da az olduğunu söylemek, gerçeği ifade etmek olacaktır. Öğretmenler elbette üniversitelerde de kaliteli yetiştirilmelidir, elbette burada da önemli sorunlarımız var. Ama hizmet içinde yetiştirme, hizmet öncesinde yetiştirmeden daha da önem arz etmektedir. Öğretmen Akademisi yılların konusu olarak Bakanlığın ajandasında var, ama sonuç yok. Öğretmenleri hizmet içinde yetiştirmek için Öğretmen Akademisini beklemeye de gerek yok. Üniversitelerle işbirliği yapılarak, üniversitelerin lisansüstü eğitimlerini öğretmenlere kolaylık sağlayacak biçime getirerek, öğretmenlerin hizmet içinde geliştirilmeleri pekâla sağlanabilir.

Bakanlığın öğretmen kalitesini geliştirmek gibi bir çaba içine girmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak bu işin yapılış tarzı sorunlu görünmektedir. Eğitim sorunlarını tek nedene bağlayamayacağımız gibi, sorunların çözümünde de tek yol kabul edilebilir bir yol değildir.