Önce Emine Ülker Tarhan’ı gösterdi oklar. Kuvvetli bir siyasetçiydi.  İngiltere’nin vardı da, bizim neden olmasın denilerek “Demir Leydi” lakabı bile taktılar ona. Çok uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu Sayın Tarhan’ın. Bu gün, Deniz Baykal ve Muh

Önce Emine Ülker Tarhan’ı gösterdi oklar. Kuvvetli bir siyasetçiydi.  İngiltere’nin vardı da, bizim neden olmasın denilerek “Demir Leydi” lakabı bile taktılar ona. Çok uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu Sayın Tarhan’ın. Bu gün, Deniz Baykal ve Muharrem İnce gibi kendi partisini eleştirme cesaretini göstererek 31 Mart Yerel seçim sonuçlarını bir "hezimet" olarak nitelendirdi. "İnsanlar nerede durduğumuzu bilmediği için oy vermedi. Sosyal demokratız diyorsunuz, sağa açılım yapıyorsunuz. Bu ikisini nasıl bütünleştireceğiz. Bu parti solcu, ulusalcı olmak suçsa bunun izah edilmesi gerekiyor. Ben yargıçlık yaparken, bir hata yaptığım zaman hatalı karar verdiğim zaman bunun hesabı sorulurdu. Seçimlerden aldığımız sonuç, başarısızlık ötesinde hezimet. Sorumlular hesabını vermeli" dese de nafileydi. Nafileydi diyorum çünkü… 29 Haziran 2011 tarihinden 26 Haziran 2013’e değin CHP Grup Başkanvekilliği yaptığı dönemde her siyasetçide bulunmayan bir özelliği keşfedildi Hanımefendinin. İKNA KABİLİYETİ… Halkın anlayabileceği doğal üslubu kullanarak, insanlarla kolayca iletişime geçebiliyordu. Ve en önemlisi Başbakan’a diklenebiliyordu. Heh, tamam işte bu! Aranan kan bulunmuştur, denilerek o günden sonra Sayın Tarhan’ı Cumhurbaşkanı adayı gösterdiler. Hatta bir ara kendi bile kendisini kaptırdı bu duruma, çünkü gelen bütün sorular onun Cumhurbaşkanlığı adaylığına yönelikti. Size de birileri günde 40 defa “ Cumhurbaşkanı sensin “ dese, siz de kaptırırsınız. İnsansınız nihayetinde. Ufaktan ufağa havaya girdi. Sonra tuhaf bir şeyler oldu. Aslında tuhaf değil, siyaset gerçek yüzünü gösterdi.  “ Sana bu kadar yeter, sen kadınsın! Eee siyasette fena da değilsin. Ama senden önce diğer büyükler dururken Cumhurbaşkanlığı da ne haddine? ”  diyerek, onu hiç beklemediğimiz bir anda kendi partisi içindekiler alaşağı ettiler. ( Bu kadar erkek hegemonyasının olduğu bir ülkede, Sayın Tansu Çiller’i nasıl başbakan yaptılar inanın hala aklım almaz)  Mevcut grup başkan vekilleri Akif Hamza Çebi ve Muharrem İnce koltuklarını korurken, Emine Ülker Tarhan’ın yerine Sinop Milletvekili Engin Altay yeni grup başkan vekili olarak seçtiler. Susturdular… Bir dönem esip gürleyen Emine Ülker Tarhan şimdilerde pek ortalarda yok.  Neden mi? Çünkü kendi partisi tarafından tırpanlandı… Gezi olaylarının başladığı dönemdi. Bu defa oklar, Taksimde ki otelinin kapılarını ardına kadar halka açan, Ali Koç’u gösterdi. O da Sayın Başbakan’a kafa tutmuştu nihayetinde. ( Bu gün git para vermeden seni zor barındırırlar o otelin içinde! ) Madem Emine Ülker Tarhan susturuldu, o zaman Cumhurbaşkanı kesin Ali Koç olmalıydı. Ardından büyük bir kampanya başlatıldı sosyal medyada “ Bu yiğidi cumhurbaşkanı olarak görmek isteyenler beğeni yapsın. Yapmayanlar bizden değildir!”  gibisinden kampanya aylarca medyada döndü durdu. Üzerine Fenerbahçe taraftarının desteği de eklenince, “ Yıllardır sahip olduğu fabrikalarında alın teri döken işçilerde dâhil olmak üzere bütün Türkiye’nin yiğidi oluverdi Sayın Koç!” . Bir yerde rastlasanız ki sosyetenin dışında Ali Koç’a rastlayamazsınız bile! Hiçbir yerde görme ihtimalimiz olmasa da olsun fark etmez sonuçta o da kafa tutmuştu Sayın Başbakan’a. Yani Cumhurbaşkanı olmayı hak ediyordu… Gezi bitti. Ligler başladı derken derbiler… Bunun Galatasaraylısı var, Beşiktaşlısı, Trabzonspor’lusu var. Anlayacağınız, gündemden düştü Ali Koç. Şimdilerde Sayın Başbakan’a kafa tutan yeni bir isim daha var… Haşim Kılıç… Adalet Bakanı’nın görevden alma yetkilerini “ Anayasaya aykırı “ diyerek HSYK (Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu)  yasasını iptal eden fakat AYM’ de (Anayasa Mahkemesi) en alt kademesinden, en üst kademesine tüm atama ve görevden alma yetkisini kendi elinde bulunduran, açılışını yaptığı programda kendisini yargı ve yürütmenin de üstünde görerek Devlet erkanını azarlayan, parti kapatma onayını vermiş olduğu halde  demokrasiden,özgürlükten  bahseden son günlerin olması muhtemel Cumhurbaşkanı adaylarından Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç… Aynı oyun bu günlerde Sayın Kılıç’a oynanıyor. Oyun diyorum, çünkü bu ülkede kim Sayın Başbakan’a kafa tutuyorsa onun Cumhurbaşkanı olması isteniyor. Birileri kişiyi öyle bir gaza getiriyor ki, Cumhurbaşkanlığını aklından geçirmediyse de, kendisi Cumhurbaşkanı oldu sandırılıyor. Pek tabi ki sonuç hüsran oluyor. Bu ülke de siyasetin bütün nokta atışları Sayın Başbakan üzerinden yapılmakta. O ne derse tersi olsun, onun attığını biz kapalım, “ O olmasında kim olursa olsun “ düşüncesi ile saçma sapan, anlamsız işler yapılıyor. Elinizde bir siyaset haritanız olmazsa eğer olacağı da budur. Şimdi sırada MHP’nin favori adayı var. Fakat aynı hüsrana uğratılması istenmediğinden olsa gerek çok fazla dillendirilmiyor. Kim mi o isim? Sayın Meral Akşener… Çok değil azıcık sabır? Hele bir Sayın Haşim Kılıç’ın yeri belli olsun…