Bugünlerce sağduyu sahibi insanlara büyük görev düşüyor. Savaş çığlıkları atanların arasında bunların konuşması ve yazması lazım. Ama sağduyu sahibi insanları görüyorum ki seyrediyorlar. Biz onlardan olmayacağız.
Geçen Haziran ayında başlayan ‘Gezi’ ey
Bugünlerce sağduyu sahibi insanlara büyük görev düşüyor. Savaş çığlıkları atanların arasında bunların konuşması ve yazması lazım. Ama sağduyu sahibi insanları görüyorum ki seyrediyorlar. Biz onlardan olmayacağız.
Geçen Haziran ayında başlayan ‘Gezi’ eylemleri ve devamında ‘17 Aralık operasyonu’ Türkiye’nin gündemini alt üst etti.
Mart yerel seçimleri öncesinde yaşanan siyasi gelişmeler, seçim sonrasında emin olun sonuçlar her ne olursa olsun durulacak gibi değil.
Ahmet Metin Genç bile Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar çalkantı sürecek dedi.
Bugün Türkiye’de yaşananlar paylaşılacak-yararlanılacak bir siyasi iktidar kavgasından ziyade, birbirinin ‘önünü kesmeye, zayıflatmaya, tabanlarını kendine çekmeye, açığını bulmaya, ceza kesmeye’ yönelik ‘düşük yoğunluklu bir savaş’ görünümünde.
Peki kim kaybediyor?
Bu soruyu sormak hakkımız değil mi?
12 yıl boyunca enflasyon, dolar, euro, devalüasyon konuşmuyorken bir anda faiz artırımı,
% 30 gizli devalüasyon yazıları yazılmaya başlandı.
Seçilmişler, kanaat önderleri neyin kavgasını veriyor.
91 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca geçmişi karanlık olaylarla, faili meçhullerle, 4 darbe ile hızı kesilen Türkiye yeniden istikrarsızlığın kucağına itilmek isteniyor.
Yarın nasıl bir Türkiye’ye uyanacağınızdan emin olamıyorsanız mutlu olmanız imkansız.
Bugün dikkat edin bakın, manşetler alev alev..28 Şubat dönemini hatırlayanlar, 12 Eylül, 27 Mayıs’ı yaşayanlar bilir. Türkiye çok şey kaybetti.
2. Dünya savaşından yenilgi ile çıkan hiçbir şeyi kalmayan Almanya’ya, Japonya’ya bakın Türkiye’ye bakın. Peki onlar nasıl başardılar, Türkiye’yi yıllarca yerimizde saydıran gerçekler neydi?
Bence bugünkü tablo onun cevabıdır!
Doların ateşi, faiz artırımına rağmen durdurulamamaktadır, bankalar orta ölçekli işletmelere verdikleri krediler için denetim elemanlarını sahaya sürerek verdiği kredileri geri çağırıyor.
İş dünyasının önde gelenleri, sayın başbakan, bir siyasi hizipleşme ile çatışma halinde.
Bir sukutu hayal halindeyiz.
Sokakların sesine kulak verin. İnsanlar mutlu değil, Türkiye sahte gülümsemelerle seçim atmosferi yaşıyor.
Üzülmemek, kahrolmamak elde değil.
Sağduyulu her Türk vatandaşının vicdan muhasebesi yapması gerekir. Ülke menfaatlerini düşünelim, kişisel hırsla hareket edip ülkeyi mağlup-galip girdabına hapsetmeyelim.
Geçmişte kim kazandı kim kaybetti, hiç mi ders almıyoruz, hiç mi ders almayacağız?
Bakın bir gerçek var, Türkiye’de tuzu kurular zaten her zaman kazanan oldu, bu tabloyu tersine döndürecek, normalleşen bir Türkiye’ye kavuşamayacak mıyız?
Trabzon bundan nasıl etkileniyor, Trabzon’u Türkiye gerçeğinden ayıramayız ki.
Bir siyasi analiz okudum şöyle diyor: ‘Kardeşim sonuçta Türkiye ve İslam bundan zarar görüyor; bu kavga bir an önce sona ersin”
Ama Türkiye’de ortaya çıkan siyasi kriz ve çatışmalar o denli karmaşık ve derin ki, bu temenninin hayat bulması pek mümkün görünmüyor.
Çünkü, çatışmanın muhatapları ‘kılıçları çekmişler’ ve ‘kelle almadan’ bu işin dinmesi söz konusu olmayacak. Sorumu tekrar soruyorum kim kazandı kim kaybetti?
2004 Adayından Açıklama
Cumartesi günkü yazımla ilgili olarak Vakıflar Trabzon Bölge Müdürü ve 2004 seçimlerinde AK Partinin Trabzon adayı olan Mazhar Yıldırımhan aradı.
Yıldırımhan, ‘Ahmet Metin Genç aday olduktan sonra ne sosyal medya da ne de eleştirisel bir sözüm yoktur. Aday AK Partinin adayı ve bizim adayımızdır. Sayın Başbakanımız kimi uygun görmüşse ona destek bizim görevimizdir. Bunun için geçmişi kaşıyarak benim sosyal medya üzerinde eleştiri yaptığımı yazanlar doğru söylemiyor, içimizi karıştırmaya çalışıyorlar’ dedi.