Geçenlerde amatör maçları izlemek için Akyazı Yavuz Selim sahasına gittim. Keyifle tribünlere yöneldim, soyunma odalarının önünden geçerken odaların nasıl olduğunu merak ettim ve boş olan bir soyunma odasının içine doğru baktım, baktım ama bakmaz olaydım. Beynimden vuruldum!

Amatör maç bitmiş (soyunma odasını kullanan takımın ismi bende saklı) oyuncular soyunma odasından çıkmışlar.. Arkada bıraktıkları çöpler, gördüğüm manzaranın yanında son derece masum kalıyor..

Hangi akıl, hangi zeka, hangi zihniyet bunu yapar?? “Karton tekmeklik”…

Sen kimi kandırıyorsun futbolcu kardeşim? Hakemi mi, kendini mi? Yıllarca emek veriyorsun, çalışıyorsun, kulübün sana yatırım yapıyor bunun karşılığında senin yaptığına bak…!!! Sen bu davranışınla kendine ve takımına ihanet ediyorsun, kendinden çalıyorsun. Sen bu kadar değersiz misin kardeşim??

Sporcu sağlığı her şeyin önünde gelir, Allah korusun alacağın sert bir darbeye karşı savunmasızsın, yapma kardeşim, etme. Sen bu kadar değersiz değilsin, hiçbir sporcu bu kadar değersiz değildir. Yapma..

Beni oldukça rahatsız eden bu konuyla alakalı yaptığım araştırmalar sonucunda bırakın amatörü bazı profesyonel futbolcuların bile maçlara “Karton” tekmeliklerle çıktıklarını öğrendim, çok üzüldüm, bu çok cahilce bir davranış.. Bu yazıyı okuyan tüm antrenör, yönetici, hakemler ve futbolcu kardeşlerimi uyarmak istiyorum; Bu yanlışa hep beraber “Dur” deyin. Oyuncuların sahaya çıkmadan önce kullandıkları malzemeleri dikkatle kontrol edin. Tek bir sporcu bile bundan dolayı sakatlanırsa yazık olur.

Ayrıca Futbol oyun kuralları “Oyuncuların ekipmanları” başlığı altında da belirtildiği üzere “Tekmelikler uygun bir malzemeden yapılmış olmalı, yeterli koruma sağlamalı ve çoraplar İle tamamen örtülmelidir”. Bu bir kuraldır, bu kurala uymayan oyunculara gerekli yaptırımların uygulanması da ayrı bir kural gereğidir…  Benden uyarması…

TOZ VE DUMAN

Azıcık yaklaşın, bir şey söyleyeceğim, belki kulağınıza küpe olur... Bizim yakışıklı var ya, Uğurcan Çakır... Hah işte o, kaleci midir, yoksa stoper mi? İkilemde kalınca kafam karıştı! Adam her maç kalesinde yığınla top tutuyor, tankla tüfekle gelen rakiplere karşı tek başına mücadele veriyor. Uğurcan tuttukça, kelle koltukta kaleyi savundukça biz takımı alkışlıyoruz, Abdullah Avcı'yı 'alemdar (bayrağı taşıyan kimse)' ilan ediyoruz. Ama ortada bir sıkıntı var ve bu sorunu görmezden geliyoruz. Uğurcan yüzde yüzlük gol pozisyonlarını önledikçe takım büyüyor, gelişiyor zannediyoruz. Sıradan bir maçta bile Uğurcan Çakır'a atılan pasları, genç kalecinin kurtardığı gol pozisyonlarını saydınız mı hiç? Takım atağa kalkıyor, taraftarlar olarak gol kokusu alıyoruz, sonra bir bakıyoruz ki top Uğurcan Çakır'ın ayaklarında. Futbolcular hangi mevkide olursa olsunlar topla buluştuklarında ilk göz teması kurdukları kişi ne gariptir ki Uğurcan oluyor. Santrfor mevkiindeki Maxi Gomez'in bile Uğurcan'la paslaşmasını doğrusu garipsiyorum. Ayrıca endişe duyuyorum, olur ya Uğurcan'a atılan toplardan biri kaptanın ayağının altından kaçarsa bunun sorumlusu kim olacak? Teknik direktör Abdullah Avcı sorumluluk alır mı? Hangi futbolcu 'Benim hatam' der? Bence taraftarından futbolcusuna, teknik heyetinden yönetimine kadar herkes faturayı Uğurcan'a keser. Uğurcan Çakır, bu telkinlerim sana... Özgüveni yüksek bir futbolcusun, başarılısın da üstelik. Ama bu özgüveninden kaynaklanan başarı sana zarar verebilir. Biz takım bütünlüğünden dem vurup Abdullah Avcı'nın formasyonunu överken seni de aynı şablonda düşünmek istiyoruz. Senin başarılarınla elbette gurur duyuyoruz. Ama sana atılan toplarla daha da büyüyeceğini zannediyorsan yanılıyorsun. Ve son söz: Hayatta ya tozu dumana katarsın veya tozu dumanı yutarsın.

YAŞAYAN EFSANE: GRANDE

Türkiye onu Napoli efsanesi Maradona ile yaşadığı anılarla tanıdı. Napoli’de iken harikalar yaratan futboluyla büyüledi, dünya çapında efsaneleşti. 35’lik yaşına rağmen karınca misali çalışkanlığını Trabzonspor’da da açığa vurdu. Geçen sezon kazanılan şampiyonluğun en önemli kalemlerinden biri oldu. Trabzonspor taraftarları onun için şarkılar bile yazdı, klipler çekti. Taraftarlar arasında ‘Grande’ olarak anılmaya başladı. Yaştaşındakiler terlemiş formalarını çıkarıp kurumaya bırakırken o, karıncavari çalışarak gençlere örnek olmayı sürdürüyor. Onun adı Marek Hamşik. Özveri timsali, iyi aile babası, sahaların yaşayan efsanesi. Hamşik Trabzonspor için büyük bir şans… Her teknik adamın birlikte çalışmak istediği bir futbolcu Slovak isim. Orta sahada milimetrik ve akıl dolu paslarla takım arkadaşlarına güven verdi. ‘Bay Beyin’ fizik ile akıl süzgecinden geçerek oynanan futbolun en iyi temsilcilerinden biri. Trabzonspor’un sahasında Sivasspor’u 1-0 mağlup ettiği maçın kahramanı olan ‘Grande Marek’ Necip Fazıl Kısakürek’in tabiriyle, devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışan, ruhundaki enerjiyi bütünüyle harcayan bir futbolcu. O maçta hocası tarafından dışarı alındığında orta alandaki dişlilerin nasıl dağıldığını herkes tüm çıplaklığıyla gördü. Adam öyle algı yarattı ki adeta taraftara bile çalım atıyor. Dik saçlı ama hiçbir zaman diklenmedi, hocası ne dediyse onu yapmaya çalıştı. Havalı olmasına rağmen hava atmadı, caka satmadı, mütevazı davrandı. Sadece Trabzonspor taraftarlarının değil tüm Türk futbolseverlerin sevgisini kazandı. Ne zaman jübile yapacağını kim bilebilir ki, zira onun böyle bir niyeti olmadığını herkes bilir. Hamşik, ilk şampiyonluğu yaşadığı Trabzonspor’da heykeli dikilecek bir futbolcu.

SANATIN KÖKÜNE KİBRİT SUYU

Kültür ve tarih yatağı olan Trabzon'da şu sıralar futbol değil tiyatro konuşuluyor. Sahnede prömiyer yapan ekip Trabzon Valiliği yetkili kadrosundan oluşuyor. Oyunun adı 'Sanatın Köküne Kibrit Suyu' mu desem yoksa 'Gelen Ağam Giden Paşam' mı desem bilemedim yani! Trajikomik bir hikâyeyi anlatan ve merak uyandıran oyun sorunsallıklar ve bilinmezlikler barındırıyor... İşte bu oyunun öyküsü: Trabzon Valiliği Ortahisar Mahallesi'nde bulunan eski vilayet konağına geri dönünce bu yapının arka kısmında bulunan ve kente 38 yıldır kültür ve sanat alanında hizmet veren Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi'ni de kendi bünyesine katarak, buradaki sanatsal faaliyetleri durdurmak ister. Konu vilayet binasının açılışında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ’ya Valilik tarafından anlatılır, Bakan Soylu da "Mağduriyet yaşatmadan olabilir" der.

Bunun üzerine Trabzon Valiliği görevlileri harekete geçerek buranın devrini Büyükşehir Belediyesi'nden ister. Yer Büyükşehir’in gözükse de arazinin tapusu olmadığından ve bu alan beş dönümün altında olduğundan dolayı kullanımı Büyükşehir Yönetmeliğine göre Ortahisar’a tahsislidir. Bunun üzerine Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Vali İsmail Ustaoğlu'na 17 tiyatro ekibinden, sanatsal kurslardan, korolardan, çocuk müzik eğitimi kurslarından yararlananların bir anda dışarı atılmasının büyük mağduriyet yaratacağını iletir. Valilik yine de geri adım atmayınca bu kez kentin sanatçıları sosyal medya üzerinden tepki furyası başlatır. Hal böyle olunca Valilik burasının yemekhane olmayacağını bildiren bir açıklama yapar. Yemekhane yapılmayacağını öğrenen sanatçılar "Ne yapacaksınız?" diye sorunca da ses seda kesilir. Yani Nasreddin Hoca fıkrası misali yorgan gider kavga biter. Daha önce Trabzon’da yıkılan birçok tiyatro salonu var. Yıllardır konuşulan opera binası, Tuzlu çeşme tiyatro binası, Gazipaşa’da bulunan Haluk Ongan Tiyatrosu ve şu anda yine gündemde olan Devlet Tiyatroları Haluk Ongan sahnesinin yıkılması bir yana Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi'nin kapatılmasının da şehrin ileri gitmesinin önünü tıkayacağını düşünüyoruz. Trabzon'un sanat camiasından yükselen tepkilere siyaset ve spor dünyasının, iş insanlarının ve yetkili mercilerin destek olması kaçınılmaz.

TİKTOK DEĞİL İSTATİSTİK GENÇLİĞİ

“Bir insanın ölümü trajiktir, on insanın ölümü dramatiktir, bir milyon insanın ölümü ise sadece bir istatistiktir.” der Josef Stalin. Verileri toplama ve bilgiye dönüştürme bilimi olarak tanımlanan istatistik yıllar geçse de tüm gerçekleri insanın yüzüne vuran bilimsel yoğuşmadan ibarettir. Bu yoğuşma toplumun her kesiminde, her ülkede, her kıtada günbegün açığa çıkıyor. Türk futbolunda da ilginç, ilginç olduğu kadar çoğu kişinin bilmediği istatistiki veriler var. Örneğin, 1979-80 sezonunda Trabzonspor’un 12 galibiyet ve toplam sadece 25 golle ligi şampiyon tamamladığını, 1989-90 sezonunda ise Malatyaspor’un 12 galibiyete rağmen küme düştüğünü kaydeder veriler. Lig tarihinde 19 kez şampiyon olan Fenerbahçe’nin 1980-81 sezonunda küme düşmekten gol averajıyla kurtulduğu da tarihe not düşülen çarpıcı verilerden biri. Galatasaray’ın 1985-86 sezonunda mağlup olmamasına rağmen şampiyon olamadığını yazar kayıt defteri. 1978-79 sezonunda Trabzonspor'un efsane kalecisi Şenol Güneş’in 13 maç (1112 dakika) boyunca gol yemediğini tarihe not düşer istatistik. Bu ilginç verileri çoğaltmak mümkün. Tiktokçu kuşağın malayani çılgınlıklarının gündem teşkil ettiği günümüzde bu tür verilerin insan hayatını daha da renklendirdiği bir gerçek.

FUTBOL TEMİZ OLMADIĞI KADAR EKRANLAR DA TEMİZ DEĞİL

Kavgasız, reyting kaygısı bulunmayan, öğretici, seyirciye saygılı, birbirini dinlemeyi bilen insanların olduğu "Temiz Ekran” hasretiyle bekliyoruz..

Maçlar biter ve insanlar yorumları izlemek, dinlemek, bazen de takımıyla alakalı güzel şeyler dinlemek için ekran başına geçerler fakat genelde pişman olup kanal değiştirirler. Özellikle son dönemde ekranlardaki spor programları alabildiğine seviyesiz ve saygısızca, fanatizm almış başını gidiyor. Özellikle üç İstanbul takımlarını yorumlayan şahısların yaptıkları yorumlar mide bulunduracak düzeyde seyrediyor. Oyunu yorumlayabilecek, o yorumlarıyla izleyicilere bir şeyler öğretebilecek donanıma sahip olmadıkları için kurdukları cümleler tribün muhabbetini öteye geçmiyor ve sanki ligin diğer takımları başka ülke takımlarıymış gibi saygısızca yorumlar yapıyorlar. Hele maç anlatımları rezalet… Hiç saygıları yok.. Ayıptır yahu oynadığınız takımlarda bu ülkenin takımları, bu ülkenin camiaları, ayıptır ayıp…

Gürültülü, kimin ne dediği anlaşılmıyor, birbirlerini aşağılayan cümleler göz göre göre herkesin gördüğünü inkar eden yorumlarda cabası.. İnanın insan izlerken hem utanıyor hem de yoruluyor.. Lanet olsun deyip ya kanal değiştiriyor ya da televizyonu kapatıyorsun… Artık birilerinin bu amigolara dur demesi lazım, zamanı geldi, geldi ve geçiyor. Biz futbolseverler artık temiz, saygılı ve seviyeli yayınlar istiyoruz…