Kıymet… Ne çok dillere pelesenk edilen, ama davranışlara sirayet etmeyen, kayıp çağın, o mahzun iki heceli kelimesi. Kıymet, paha biçilemez şeyleri ayağa sermek midir, yoksa avuçlara koymak mıdır; yüreği narin bir gül gibi?

Ardına kadar açmak mıdır gönül sarayını, yoksa derme çatma bir odayı esirgemek midir o küçücük bedenden?

Hangisinde ağırlanınca kıymetlisi olunur mekanların ve gönüllerin?

Elbette, gönül evinde baş köşeye oturtulunca.

Ve dahi, hatra düşünce değil, hatırdan düşürülmeyince.

Kıymet,

en ıssız sokağından, en kalabalık meydanına kadar el ele yürüyebilmektir içindeki şehirde.

İmkansızlıktan imkân yaratıp, aşıp gelmektir dağı, denizi. Yıkıp geçmektir yıkılmaz surları, kaleleri.

Kıymet

Sözden âlâ hâldir!

Gerdana inci, yakaya çiçektir.

Mecburiyetsiz tavırdır.

Bile isteye teslim etmektir, tebessümü, bakışı, zerafeti.

Aldın verdim, verdim ver hesabının yapılmadığı, alacak verecek defterinin tutulmadığı, planlı plansız yapılmış fedakarlıklardır.

Telefonun ucundan duyulan, şartlar ne olursa olsun "yanındayım" tesellisidir.

Taşın ağırlığını hafifletmek, yükü tüy eylemek tam da budur.

Kıymet, zorunluluk değildir. Bir ödev gibi yapılınca kıymet olmaktan çıkar.

Kuru bir vazifeye dönüşür.

İnsan, değer gördüğünü hissettiğinde değil midir ki ayakta kalmaya güç, takat bulur?

Dikeni çöp, çölü serap gösterir.

Bulutu şemsiye, ayazı kandil eder.

Fakat bazen,

Halil İbrahim sofraları kurulsa da aç kalır mide. Tatsız tuzsuz gelir tabaktaki yemek.

Eksiktir bir şey, tutturulamamıştır lezzetler.

Çünkü doyum, midede değil, ruhta başlar.

O küçücük lokmayı, lüksün şatafatın içinde sunmak, gözün açlığıdır...

Artık kıymet denince çağımız, insanı eşyaya, sevgiyi hediyeye, değeri fiyat etiketine indirgedi. Oysa kıymetin ölçüsü ne para, ne etikettir.

Hâl sormak, hâldaş olmak, ayağına ayakdaş olmak, ölçüsü, birimi bunlardır kıymetin.

Ne gariptir ki artık günümüzde kıymet vermek yük görünür oldu.

Sanki değer vermek küçültür, mülkünden eskiltir gibi;

Oysa değer veren büyür, değeri esirgeyen ufalır.

Dostun sesini duymak, omzundan yükü almak,

bütün bunlar kıymettir, ve bütün bunlar bir tür sadakattir de;

"Seni önemsiyorum" demektir.

Bu söz, en pahalı hediyeden daha kalıcıdır.

Değer görmeyen bir kalp, bir gün gelir, el uzatanı bile geri çevirir.

Çünkü ihmalin açtığı yaralar, sonradan gelen özürlerle sarılmaz.

İşte bu yüzden kıymet, vaktinde verilmelidir.

Kalbi, avuçta taşımak kadar hassas bir iştir kıymet vermek.

İnce ince işlemektir, sevgiyi, vefayı, değeri.

Kıymet veren, kıymet alır kısasa kısas değil, şirazisidir terazinin.

Saygı ve

Muhabbetle