Bizden bilim insanı çıkar mı?
Bu sorumu okurken lütfen yüksek sesle cevaplayın. Kendi sesinizi duyacak şekilde olsun cevabınız.
Hiç bir ayırım yapmadan ,özeli devleti ayırmadan soruyorum…
Yıllarca didinip büyüttüğünüz yavrunuzu, torununuzu ya da kendinizi düşünerek cevap verin. Bizim üniversitelerimizden bilim insanı çıkar mı? Şöyle gümbür gümbür, oluk oluk, pırıl pırıl bilim insanları…
Çıkar mı?
 
Yıl 2012
Viyana ziyaretim sırasında çok ama çok görmek istediğim yerlerden biri olan Viyana Üniversitesine yolum düşüyor.
Zaten eski yapılara aşırı derece de zaafı olan bendeniz o ihtişamlı kale gibi yapının mermer merdivenlerini çıkarken adeta tarihi yaşıyorum. Her sütünün, her kemerli pencerenin beni benden aldığı binada asıl hedefim kütüphane…
Kütüphane kapısının açılmasıyla “tamam diyorum…tamam beni bırakın buraya seneye gelip alabilirsiniz.” diyorum resmen.
Hiç bir hiyerarşik oturma düzeninin olmadığı kütüphane de, kitapların arasına gömülmüş her yaş grubundan insanların sessizliği adeta bir melodi gibi çarpıp geçiyor duvarların ardına. Ve ben o notaların arasında gezinen harfleri yakalıyorum kitapların arasında kendimi kaybetmiş bir şekilde dolaşırken.
Tam 4,5 milyon … Evet yanlış okumadınız tam 4,5 milyon kitap arasında dolaşırken kendimi kaybediyorum.
Kurulduğu 1365 yılından beri, her yıl ortalama 40.000 kitabın eklendiği kütüphanede ki kitaplara, benden önce Sigmund Freud’un Stefhan Zweig’in dokunduğunu bilmek müthiş bir deneyimdi. Sizden 643 yıl önce yaşayanlarla aynı mekanda düşüncelere dalmak bambaşka bir duyguydu.
 
Yıl 2018
Sonra bitmeyen okuma öğrenme aşkım, beni üstelik 40’lı yaşlarımda ha gayret bir cesaretle yeniden üniversite okumaya itince, dedim bir de kendi üniversitemin kütüphanesine gideyim. Gittim gitmesine de…
İçimin cız ettiği, hayallerimin yerle yeksan olduğu üniversitemin kütüphanesinde öncelikle dikkatimi çeken şey hiyerarşiydi.
Zaten minicik olan kütüphanede ki kalan boş masaya bir tek öğretim görevlilerinin dışında oturmanın yasak olduğunu öğrenmek, ilkel ve egolu insanlarla üniversite denilen eğitim yuvasında karşılaşmak üstelik bir kütüphane de  karşılaşmak “ Beni koltuğumla gömün “ başlıklı felsefemin önemini bir kez daha hatırlatıyordu bana.
Tahminen  sayısı 2-3 bin adet olan kitap arasında elbette dolaşmadım. Değmedim hiç birine.
Değemedim.
Çünkü, mekan ruhu olmayan bir yerde dolaşmak, ve “ ders çalışma sahası “ diye adlandırılması gereken bir yeri kütüphane diye adlandırmak vakit kaybından başka bir şey değildi benim için.
 
İnsanı başarıya ruh sürükler… Ruh aklı tetikler mekanları yanına alarak.
Ve hayallerinizi tutuşturur mekanlar.
Orada olabilmek için çabalamanızı, düşlerinizi ateşe vermenizi, hayal kurmanızı sağlar mekanlar.
 
Bu yüzden “ eski “çok değerlidir benim için. Çünkü bilirim ki eski demek kök demektir. Kök demek güç demektir.
Eski ve güçlü olmak birikimle olur. 4,5 milyon kitaplı bir üniversite karşısında 3 bin kitaplı üniversite ne verebilir ki insana?
Vermiyor da işte…
Viyana Üniversitesinden mezun 15 Nobelli varken, bizde “ bilmene gerek yok, ezberle sınava gir, al notu çık ve yarım saat sonra bütün herşeyi unut!” sistemi işlerken, kimseler “ Çocuğum büyük adam olacak “ hayaline kapılmasın derim. Çünkü bu şartlarla bizden bilim insanı falan çıkmaz. Ola ki çıktı… Bir mucize deyip o insanı mutlak suretle bağrımıza basmalı.
Ki çıkanların da çoğunun temeli köklü üniversiteler.
Şimdi biz zaten kaliteli eğitim veremezken üstüne üstlük kalktık üniversiteleri bölmeye kalkıyoruz.
Kimin aklına geldiyse bu fikir, baştan sona yanlış!
Bana inanmayanlar gitsinler, kendi gözleriyle okulların hallerini görsünler. Ama öyle tantanalı törenlerle ziyaret ederek değil, çaktırmadan girip görsünler!
 
Başarılı bilim insanı olmak isteyen gençlerin hayali Cerrahpaşa Tıp Fakültesine, İstanbul Üniversitesine vs. girmektir…
Bu güne dek, yeni açılan bir üniversitenin hayalini (burs imkanı verilmediği takdirde) kuran başarılı bir gence henüz hiç rastlamadım!
 
İtalya’da, zarar görmesin diye 2000 yıllık zeytin ağacının uydudan takibine tanık olan bu gözlerim, zaten sayısı çok az olan köklü üniversitelerin isim değiştirerek bölünmesine asla razı gelmiyor.
Yapabiliyor muyuz? Daha kaliteli bilgi üretenlerini yapalım… Ama eskiye dokunmadan…