“Baş edemezsiniz” dedik ama eksik bıraktık! Hepimizi kapsayacak şekilde; “Bu kafa ile baş edemezsiniz” dememiz lazım idi!

Hayvan:

Yılda 3 bine yakın yumurta bırakıyor.

Günde 30 kilometre yol alabiliyor.

Yani, fındık üreticisinin büyük kısmı ile devlet-i aliyye gibi yan gelip yatmıyor!

Çok çalışıyor, fazla üretiyor!

Çok hız yapıyor, çok dağıtıyor!

Özetle; işini insan sınıfındakilerden çok daha iyi beceriyor!

Demek istiyorum ki, söz konusu çalışmak, üretmek ve dağıtmak ise kahverengi kokarcanın örnek bile alınması gerekiyor!

*

Gelelim, kokarcanın karşı safında yer alan; “Bu Kafaya!”

Birkaç istisna hariç “Bu Kafa” işini kokarcanın aksine hiç de iyi yapamıyor, yapmıyor!

Hatta berbat bile ediyor!

*

Nasıl yapsın, berbat etmesin ki?

Bundan 8 yıl önce tehlikeyi fark etsinler diye “Gördüğün Yerde Yok Et” sloganı ile donatılan ile koca koca afişlere bile bakmamışlar!

Toplantıları, çalıştayları seyretmiş, dağıtılan broşürleri elleri ile itmiş, kendilerini uyaranlara kulaklarını tıkamışlar…

“Kahverengi kokarca, fındığa zarar verecek” diye 2-3 milyar dolar döviz kazandıran fındık için adeta feryat eden birkaç kişi, birkaç kuruluşa akıl ile kulak kabartacak yerde, “Kokarca ile de fındıkta oyun oynamak istiyorlar” diye demeç üstüne demeç patlatmışlar!

Çünkü zat-ı muhteremlerin işi gücü fındığı oyun aracı sanmak ve baronlarla dallarda maç yapmak!

“Topyekün mücadele şart. Bu da devlet politikası ile olur” diye Doç. Dr. Kibar Ak, Doç. Dr. İslam Saruhan gibi bilim adamları, Sebahattin Arslantürk gibi fındık sanayici-ihracatçısı, Trabzon Ticaret Borsası, Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçı Birliği, Karadeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü gibi bazı sektör kuruluşları uyarılar yaparken bürokrasi çarkının sahipleri ile üretici temsilcisi diye böbürlenenler ve de geçinenler hiç umursamamışlardı.

Hem de hemen ilk yıllarda “Afet Hali” derecesinde olağanüstü hâl ilan edilmesi gerekir iken!

Var mı, gördünüz mü birilerinin sadece fındığı değil, tüm tarımsal ürünleri kapsayacak şekilde, böyle bir derli-toplu mücadele planı, projesi?

Var Var!

Ama var olan ne? Biliyor musunuz?

“El alem işte görsün” babından topyekünlüğü bir kenara iterken, yine de her işte olduğu gibi algı yaratmak ve sanki kokarcaya savaş ediliyormuş gibi davranmak!

*

Hiç uzatmaya, evelemeye-gevelemeye gerek yok!

Bu mücadelenin bu kafa ile kazanılacağını sananlar, “En kötü gerçeği görmeyip, en güzel yalanlarla kendilerini kandırıyorlar!”

Ben diyeyim; “Bu mücadelenin”, siz söyleyin; “Bu maçın” galibi, böyle giderse “Kayıtsız şartsız kahverengi kokarca olacaktır.”

Haa; bir de “Benim fındıkla uzaktan yakından ilgim yok. Niye bize geliyorlar” diyerek, evlerine konuk olan değil, akın eden kahverengi kokarcadan endişe, şikayet edenlere hatırlatayım:

“Havalar tekrar ısınıncaya, yani kokarca fındık bahçelerine dağılmaya başlayana kadar bu misafirliğe razı olun. İstesiniz de, istemeseniz de…”

“Ha kokarca, ha İsrail” diyesim geliyor ama kokarca İsrail’den daha insaflı.

En azından ele geçirdiği yere İsrail gibi çöreklenip kalmıyor.

Bir müddet evinizi barkınızı sizinle paylaşmaktan kendini alıkoyuyor! Dinlenmeye çekiliyor diyelim!

FİLİSTİN-İSRAİL DEMİNDE; EN KÖTÜ GERÇEK, EN GÜZEL YALAN…

O ki, kahverengi kokarca yüzünden, “çöreklenmek ve baş edememekten” bahis eyledik, iki satır da yeryüzünde istilacıların başı İsrail’den de yine “En kötü gerçek, en güzel yalandan iyidir”î bir kere daha hatırlatarak dem vuralım!

Yalnız bizim “dem” vurmamız ile çaydaki dem ve siyasetteki “DEM”i lütfen karıştırmayalım!

Bizimkisi anlamı ve manası, iyiliği ve kötülüğü hiç değişmeyen “dem.”

Yani siyasetteki gibi değil!

*

İster; “Vahşet”, ister “Katliam”, ister “İnsanlık suçu…”

Her ne derseniz deyin!

Gazze merkezli Filistin’de İsrail’in yaşattığı, dünyanın da 10-15 gün öncesi kadar sinema seyreder gibi izlediklerine…

Başta ABD olmak üzere çoklarının bile açıktan, ya da çaktırmadan verdiği destek ile asrımızın felaketinde son günlerde, Filistin’de adeta iyi işler oluyormuş gibi sayılanlara bakar mısınız?

Birleşmiş Milletler de konulan tepkiler…

2 ay öncesine kadar olup bitenleri, çocuk katliamlarını bile seyreden ülkelerden şimdi 150’sinin nerede ise toprağı kalmayan Filistin’i devlet olarak tanımaları…

Akdeniz’de Gazze kıyılarına kadar yanaşılarak dünyanın dikkatinin çekilmeye çalışılması, çalışanlara savaş muamele yapılması…

Trump’ın her haliyle İsrail’in hedeflerine uyarlanmış; “Anlaşma Planı cebimde” açıklaması…

Hamas ile İsrail’in bir kere daha içeride “Barış Masası”na oturması, ama dışarıda İsrail saldırılarının, katliamının dur durak bilmemesi…

Bunlar ve daha fazlası gerçek değil mi?

Eksik bile…

Peki o zaman, İsrail’in Gazze’den çekilmesinden (ki bugüne kadar haksız yere işgal ettiği hiçbir yerden çekilmemiş) niye ve kimler dem vuruyor?

Barış masasından söz edilirken, İsrail’in saldırıları neyin nesi oluyor?

Ortada Yahudilerin çırılçıplak görülen, zerre kadar aklı olanların bilebildiği Büyük İsrail Devleti hedefine doğru yürüyüşlerinin devam etmesi neyin nesidir?

Kim ne derse desin; Katil İsrail bildiğini yapıyor, okuyor! Saldırıyor…

Dünya da sadece İsrail’in yaptıklarını okuyor, ekranlardan sıcak evlerinde izliyor!

Sokaklarda da yürüyor. Oyalanıyor…

Çokları da, “Yüreğimiz sizinle” diyor.

Bu da bana el ile mücadele ve söz ile ifade var iken, “kalp ile buğz etmeyi” her daim hatırlatıyor!

DÜNDEN BUGÜNE

LİBYA’NIN TÜRK BAŞBAKANI’NA HATIRLADIM!

Araplara, zemheriyi bile mumla aratacak mevsimi “bahar” diye yutturanlar ne der bilmem ama Libya’da başbakan Ali Zeydan silahlı kişilerce kaçırılınca aklıma yine Arap Kaymakam’da denilen rahmetli Sadullah Koloğlu geldi.

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin her yıl Antalya’da yapılan seminerlerinin birinde oğlu gazeteci-yazar Doğan Koloğlu’ndan dinlediğim babası Sadullah Koloğlu, devlet izniyle 1949-1952 yılları arasında Libya’ya başbakan olarak gönderilmiştir.

Sadullah Koloğlu, 1922-1928 yılları arasında Maçka’da kaymakamlık yaparken, Sürmene kaymakamlığına da vekalet etmiş has bir devlet adamıdır.

Bu vesileyle bir zamanlar Arapların kendilerini yönetsin diye zamanın hükümetinden Türk Başbakan’ın talep edildiği günleri hatırlayın; bir de bugün laf kalabalığından başka esamemizin okunmadığı Arap dünyasını.

11 Ekim 2013

KISSADAN HİSSE

Âyinesi işdir kişinin lâfa bakılmaz,

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

Ziya Paşa (1829-1880)