"Koskoca bir şehri sadece bir kişi için seversin" Bu cümlede öyle derin, öyle dokunaklı bir gerçeklik var ki, kalbin tam ortasına dokunuyor insanın.
Çünkü insan, bazen koca dünyada bir kişiye tutunur.
O kişi bir şehirdedir ve sen o şehri, sokak sokak değil, bir kalp kadar küçük ama bir ömür kadar büyük bir sebeple seversin, onunla yaşanmış anılar yüzünden.
O insanın varlığı, koca şehirdeki beton binalarına bile anlam katar.
Kaldırımlarda birlikte yürüdüğünüzü hatırlarsın, oturup çay içtiğiniz, birlikte gittiğiniz yolları, bir bankta saatlerce oturduğunuz o park birden en kıymetli yer olur.
Bir kafenin köşe masasında seninle gülümsediği o an, şehrin en değerli anısına dönüşürsün. Çünkü aslında şehri değil, onunla yaşadığın hayatı seversin.
Sokak lambasının altında edilen bir laf, karşıdan karşıya geçerken tuttuğun o el, bir duvar yazısı, deniz kenarı gibi...
Bütün bunların hepsi, o kişiyi hatırlattığı için güzelleşir.
İşte bu yüzden bazen koca şehir, sadece bir insanın siluetiyle anlam kazanır.
Aynı sokaktan geçerken kalbin burkulur, binanın köşesini dönerken onunla yüz yüze geleceksin diye heyecanlanırsın yani anısı her köşededir.
Baktığın binada onu görürsün, su içtiğin bardakta onu yudumlarsın, yediğin kaşıkla onu ağzına alırsın her tehlikeden korurcasına,
Kendisini gözbebeğinizde görür
Yani haritalarda görünen sadece yollar, binalar, caddeler değildir.
Kalbinin haritasında ise o şehrin her köşesi onunla yaşadıklarınla işaretlidir.
"Burada bana evet demişti.”
“Bana burada gülümsemişti."
"Burada susmuştu."
"Burada ilk kez adımı öyle bir söyledi ki, kalbim titredi."
“Burada bana bağırdı”
“Buradan geçtik, burada yemek yemiştik, burada sinirlenip arabamdan inmişti”
“ Burada gökyüzüne uzamıştık”
O yüzden o şehir artık başka bir şeydir.
Bir mekân değil, bir duygu olur.
Bir başka şehir daha güzel olabilir, daha modern, daha düzenli…
Ama senin için hiçbir anlamı yoktur.
Çünkü orada o yoktur.
Yaşadığın şehre anlam katan odur,
Yokluğu da o şehre aittir aslında.
Gittiğin her şehirle bile onu görürsün aslında.
En çok sevdiğin şehir aslında onunla yaşadığın şehirdir.
Bu yüzden bazen en sevdiğin şehir, onsuz hiçbir tadı yoktur.
Müslüm Gürses’in dediği gibi “Senin hasretin varken bu şehirde yaşanmaz” aslında tam da ona olan sevgini anlatıyor.
İşte bu yüzden bir sevdanın, bir başlangıcın, bir kalp sızısının tarihidir.
O günle birlikte bir şehre sevdalanırsın
Ve o şehir artık haritada değil, kalbinde bir yerdedir.
Bazen insanlar “neden bu şehri seviyorsun bu kadar?” diye sorar.
Cevap çok basittir
"Çünkü o buradaydı."
Ve o kişiyle şehir artık bir mekân değil, bir duygudur.
Onunla birlikte sevdiklerin, onunla yaşadıkların, o şehirde kaldı.
Ve sen bilirsin ki, ne zaman o gün gelse, kalbin bir sokak lambasının altında durur, gözlerin ise o çimenli yeri arar.
Ve yüreğin tekrar ona döner…
O yüzden diyorum ki;
Yani demem o ki;
Bir insanı sevdiğinde, onunla birlikte mevsimleri, şehirleri, hatta kokuları seversin.
O yüzden aşk, sadece bir duygu değildir;
Bir coğrafya, bir zaman, bir hayattır.
Ve bu yüzden diyoruz ya,
"Koskoca bir şehri sadece bir kişi için seversin."
Çünkü o bir kişiyle, şehir sadece bir şehir olmaktan çıkıyor ve yuvaya dönüşüyor.
Onun için diyorum ki
Sarılın sevdiğinize.
Çünkü bazı günler ve bazı şehirler, bir daha gelmez.
Ama sevgiyle yaşandığında, bir ömüre iz bırakır.