Satır Arası’n dan yayınladığımız ilk kitap olan; MEZAR TAŞINDAKİ ÇİZGİNİN ŞEREFİNE’de, sadece Kulak-Burun-Boğaz üzerine değil, insanlar ve inançlar üzerine ihtisas yapmış Mahmut Haydar Ustaoğlu’ndan “Kulağımı Çekince” kıssası yer almıştı.

Felsefenin muhteşemliği ile her biri bin anlam taşıyan kelimeleri, felsefenin derinliğinde satırlara dökmekte de “Usta Bir Yazar” denebilecek kadar da ihtisaslaşmış, büyüdükçe mütevazi olabilmeyi beceren bir Adem oğlu Sevgili Dostum Haydar Usta…

Has bir adam, usta bir okur-yazar…

Daha doğrusu okuduğunu anlar, anladığını da, anlamak arzusu olana kelimelerden muhteşem bir saray yaparak anlatır!

*

Yaklaşık 2 yıllık bir aradan sonra, cismen olmasa da, gazete sayfasında ben yazar, O okur olarak buluştuk.

Buluştuk buluşmasına da, Sevgili Haydar, “Yazmazsam iki satır, haksızlık olur” diyerek, almasını ve anlamasını bilenlere yine göndermiş:

İşte o satırlar:

*

İnsan doğa ile savaşında doğanın gücüne teslim olmak zorundadır, ancak toplumsallaşır ise bir yere kadar direnebilir.

Bütün dinler toplumsallığa çağırır. Maalesef tam bu noktada insan yolunu kaybediyor, dinler bölünmenin aracı oluyor.

Yanlış geldik, yanlış gidiyoruz.

Eğri gemi doğru gidemiyor.

Doğru gitmeye mi uğraşmalı, ne olursa olsun gitmeye mi yoksa durmaya mı?

Bence gemimiz buysa yeni yerler görmek için eğri de olsa gitmeye çabalamalı. İnsan olmak böyle gerçekleşecek.

8,5 milyar insan var bu dünyada. Ama insanlık yok.

Bilhassa İslam dünyası bu bahiste çok zayıf. Bu dünyanın en güzel yerlerinden biri, Trabzon ve o da kendi ayağına sıkıyor.

Yıllardır bu böyle.

Ayet ne diyor?

"Asra yemin olsun ki insan kati bir ziyandadır, iman edenler, güzel iş yapanlar, hakkı söyleyenler, bu uğurda sabır edenler müstesna".

Üzülüyoruz.

Direnmek için kudretim kalmadı. Direnebilenler hapislerde çürütülüyor.

Çok güzel sayfalar teselli oluyor.

SİYASET TESTİSİ…

1980 öncesinde, insan hayatının bile “pamuk ipliğine bağlı” olduğu anarşik zaman diliminde, siyasiler birbirlerine kırıcı değil, incitici sözleri bile, “çeliği ipeğe sararak” zikrederlerdi.

Bugünkü siyaset erbabının zikrettiği gayr-i ahlaki, gayr-i insani, dahası kul hakkına bile sirayet eyleyen çirkin, berbat, hatta günah olan sözlerin zerresi o yıllarda yoktu.

O günden bugüne neler oldu?

Ya da, onlardan bunlara ne değişti?

Onlar öyle idiler de, bunlar niye böyle oldular, oluyorlar?

Bunların ağızlarından neden bu kadar pespaye sözler dökülüyor, taşıyor?

Cevap “Kıssadan hisse” hesabıyla Mevlâna Celalettin Rumi’den:

“Testide ne varsa, dışarı o taşar!”

TECRÜBE Mİ DEDİNİZ?

Ben diyeyim “Topluma”, siz söyleyin “Kamuya” yazar, ya da konuşurken ağzımdan sözler şöyle çıkar:

“En büyük insan, aklını duygularına üstün kılabilendir” derim.

Derim demesine de, içimden de; “Duygusuz insan çıplak ağaca benzer” diye de geçirmem değil!

Hele hele aklın tecrübe denen yaşanmışlıklarla donanmaya başlaması yok mu?

Gel de Sigmund Freud’un tarifini hatırlama:

“İnsanlar yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir.

Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir.

İnsanların tecrübe dediği şey budur.

Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.”

GAYALI…

2011’de Trabzon’da yapılan Avrupa Gençlik Olimpiyatları’nda direktör olarak birlikte görev yapmıştık, Murat Kaya ile…

Her yanı ile müstesnâ, tevâzu sahibi, meşakkatlı işleri kolaylaştıran, sorun değil, çözüm üreten yapısıyla birlikte olduk.

Organizasyon bitti. Sadece cismen ayrıldık.

Sonra 2022’de kargodan bir kitap geldi.

GAYALI-YÜZYILLIK EMANET

Sevgili Murat Kaya hani denir ya, “7 cephede savaştı” diye…

İşte onlardan biri olan Dedesi GAYALI’nın hikâyelerini, “Ölmek için çok genç, yaşamak için için ise fazla masumdular” özeti ile romanlaştırıp göndermiş.

Profil Kitap’tan çıkan 460 sayfalık yaşanmışlıkları bir cümle de şöyle özetlemiş:

“Zor zamanlarda vatan sınırlarına koşanların, kara günler geçince ikbal ya da takdir beklemeden köylerine, basit hayatlarına dönenlerin hikâyesidir bu. Onların tek bir dileği ve vasiyeti vardır: ‘VATAN SAĞOLSUN.”

HER HALİYLE AA TAKIMI…

Her ne kadar, “Futbol yazmayacağız” dedim ise de, söz konusu böyle bir A Takımı bir kadro olunca, gel de yazma bakayım!

Bu ekip 1990’lı yılların A kategorisindeki AA kadrosu.

Yani Anadolu Ajansı kadrosu.

Trabzon Bölge Müdürü, Suavi Kaptan (17 numara) kaptanlığındaki takım haberde de, futbolda da harika işler yaptı.

Şimdi o takımdan Suavi Kaptan ile foto muhabiri Turgut Özdemir (aynı zamanda İdmanocağı’ndan benim antrenörüm) fani dünyayı terk-i diyar eylediler.

Kalanlara; İhsan Öksüz, Osman Çavuşoğlu, Haluk Boğuşlu ve Yusuf Turgut’a Allah sağlıklı günler nasip eylesin.

DÜNDEN BUGÜNE

Şans oyunları helâl mi, haram mı?

Yerine göre değişir ya!

Size çıkarsa helâl, başkasına haram!

Ya da, muhalefette iken haram, iktidarı gelince helâl!

Öyle ya, para gelsin de nereden gelirse gelsin!

Ne dersiniz?

18 Ekim 2013

KISSADAN HİSSE

Şu mütevaziliğe bakar mısınız?

“Gurur ve kibir” girdabında gezinenlerin, kibrin gerçekte alçalmak olduğunu anlamadıkları için kendilerinin arşa yükseldiğini zannettiği bir hal içinde dünya…

Sanatı, sanat için yapan, sanatçılar hariç.

Kıssadan hisse.

Ünlü bir heykeltıraşa sormuşlar; “Bu kadar güzel heykelleri nasıl yapıyorsunuz?

-“Ben sadece mermerin üzerindeki tozları alıyorum” demiş.